YEREL SEÇİMLERE DOĞRU
Türkiye yeni bir seçim atmosferine daha girmek üzere. Mart yerel seçimlerine 4 ay kaldı. Partiler adaylarını yavaş yavaş belirlemeye başladı. Aralık ayı içerisinde de muhtemelen tüm adaylar netleşir.
Yoğun bir gündem ve yorucu bir maratonun akabinde başlayacak mitingler. Son yerel seçimden bugüne ülkede çok şey değişti gerçekten. Çözüm sürecinde gelinen nokta, başörtüsü sorununun bir nihayete kavuşturulması gibi sevindirici gelişmelerin yanı sıra, partilerin uzlaşamadan komisyonun dağılması ve yeni anayasanın maalesef bir başka bahara kalması gibi can sıkıcı süreçlere de şahit olduk. Tabi bu politikalar ülke siyasetinin genel fotoğrafı ama bu fotoğrafın yerel seçimlerin sonucuna yansımaları olacak kuşkusuz.
Kıran kırana bir aday belirleme süreci ile karşı karşıyayız dersek pek gerçekçi ve genelleyici tablo çıkmıyor karşımıza. Nitekim Ak Parti’nin üç büyükşehir’deki adayları büyük oranda belli. İstanbul’da Kadir Topbaş ve Ankara’da Melih Gökçek’in adaylıkları kesin gibi. Burada kritik nokta İzmir. Göreve geldiği günden bu yana ülkeye büyük hizmetler kazandırma adına var gücüyle çalışan ve dev projeleri bir bir hayata geçiren Ulaştırma ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, İzmir için Ak Parti’de kulislerde dolaşan en güçlü isim. Son yerel seçimlere baktığımızda CHP’nin oyu İzmir’de %55.2… Ak Parti ise %30.7’de kalmış. Aradaki fark biraz fazla gibi gözükse de güçlü bir aday İzmir seçmeninin tercihini farklı isimden yana kullanmasını sağlayacaktır. Konumu, doğal güzellikleri ve turizm olanakları bakımından ‘Ege’nin İncisi’ diye tabir edilen İzmir, maalesef belediyecilik alanındaki yetersiz hizmetlerden dolayı bu değerlerini avantaja dönüştüremiyor. Aday olması durumunda sayın Binali Yıldırım’ın geniş vizyonu ile İzmir’e çok şey katacağına inanıyoruz. Umarım sevgili İzmirliler de ‘CHP’nin Kalesi’ diye tabir edilen ve yıllarca bu tanımlamanın arkasına sığınarak seçim kazanıp şehirlerine gereken değeri vermeyen bu zihniyetten artık kurtulmanın vakti geldiğini anlamışlardır. Aksi taktirde kaybeden yine kendileri olacak.
Gelelim İstanbul’a… 2009 seçimlerinde Ak Parti’nin %44.2 oy aldığı metropolde, CHP %37’de kalmış. Söz konusu seçimlerde CHP’nin başkan adayı şu anki genel başkan Kılıçdaroğlu olduğu da düşünülürse marttaki seçimlerde işleri bir hayli zor gözüküyor. Başbakan ‘İstanbul’da bizim adayımız belli ama CHP’nin adayı kim bilmiyorum’ demişti. Tartışmalı bir şekilde partiden ihraç edilen Sarıgül, şimdi de bir kurtarıcı olarak tekrar oluşumun içine dahil edildi. Ancak Gürsel Tekin’in de aradan sıyrılıp aday adaylığını açıklaması ve Kadıköy’de tabir-i caizse bir yetim gibi tek başına miting yapması partiyi sıkıntılı bir sürece doğru sürüklüyor. İstanbul’da büyük bir ilçe teklif edilen, fakat bu teklife sıcak bakmayan Tekin ve Sarıgül düellosu bize CHP’nin her zamanki iç çatışmalarını ve kavgalarını hatırlatıyor. Bu tutum, CHP’nin İstanbul’daki zaten az olan şansını iyice kaybetmesine yol açacaktır. Seçmen daha kendi içinde birlik sağlayamayan bir oluşuma yaşadığı şehri teslim etmek istemez herhalde.
Ankara’da ise Melih Gökçek fırtınası devam edeceğe benziyor. İcraatlar noktasında kimsenin eline su dökemediği Melih Başkan’ın tek dezavantajı sosyal medya’da gereksiz polemiklere girmesi. Bu noktada biraz daha dikkatli olursa yaptığı hizmetlerin değeri daha da artacaktır. Zaten halkımız çalışana teveccühünü gösterir. Henüz adaylık noktasında bir isim telaffuz edemeyen CHP için ise Ankara, bir hayalden öteye geçemeyecektir.
Diyarbakır, Gaziantep, Şanlıurfa, Hakkari, Tunceli gibi Doğu ve Güneydoğu’da zaten CHP’nin esamesi okunmuyor. Memleketi Tunceli’den bile %15 oy alan Kılıçdaroğlu’nun, bölgeden fazla bir beklentisi de yok. Bu iller arasında sonucu merakla beklenen şüphesiz Diyarbakır. Kulislerde Ak Parti için adı geçen Nihat Hatipoğlu’nun aday olması halinde dengeleri değiştireceği kesin. Hatta belki de bölgedeki BDP hegemonyasına son verecek. Fakat belediye başkanlığı için doğru bir seçim mi orası düşündürücü.
Kritik günlerden geçtiğimiz şu zaman diliminde öncelikli dileğimiz 4 ay sonra demokratik ve özgür bir seçim süreci geçirmek. Kat ettiğimiz bunca mesafeden sonra aksi bir tutum da ülkemize ve milletimize yakışmaz zaten. Her şey barış, huzur ve refah dolu bir Türkiye için…