Sevgiye Dair ***
İnsanın üç saat ilgi duyduğu kişiden mesaj almaması nasıl bir duygudur? Böyle bir duyguyu yaratan Allah, neden bu süreyi üç saate maximumlamıştır?
Onun beni öpmesine izin vermeden evlerimize gitmek için sözleşmiş gibiydik. Durun durun. Pardon öyle değildi. Ben onu evine yolcu etmiştim. Olaylar da şöyleydi:
Şirinvler’in meşhur İETT durağında -numarasını tam hatırlayamıyorum- otobüse bindik. İlk on dakika ayakta gitmiştik hatta. En arkada. Sonra en arkadaki iki kişi kalmıştı inmek için, önce ben oturdum. Sonra O yanıma, yine beni sağına alarak. Bu arada söylemeden etmeyeceğim dostlar. Ayaktayken O’na mesaj atmıştım. Ama içeriğini hatırlamıyorum. Hatırlamaktan muzdaribim şu günlerde.
Kleopatra vadisinde uzun bir yolculuk etmezden önce, otobüsten indikten sonra; çektiğim iki fotoğrafı da ona göstermiştim, bakmak isteyince.
-Al bu gül senin olsun. dediğimi hatırlıyorum. Hani olurya filmlerde görürüz. Bunu uygulayacağım deriz içten. Öyle bir sahne. Öyle bir an. Sonu hüsran.
-Hava soğuk bence.
Güle neden bu kadar aldırış etmedi. Etmek istemedi. Oysa iki hafta sonra doğum günüydü. Ben ona ‘doğum günün şimdiden kutlu olsun’ demek isterken, beni ters tepmişti. Bunu hak etmediğimi hala düşünüyorum.
-Daha gidecek miyiz? dedim. Yorgun düşen bacaklarım onunla konuşmak istiyordu.
-Hey sana ne oluyor ordan dedi beynim. Benden izin aldın mı?
-Yürürken sana sormuyorum ki. Konuşmak için neden danışayım aptal. Bunu söyleyen bacaklarımdı. Bacaklarım isteksizleşmişti.
-Sen yarın görürsün. Öç almak istemişti beynim. Bunu hissedebilmek için doktor olmak gerekmiyordu. Hele uzman doktor hiç.
Şu merdivenler diyorum. Yokuş yukarı neden yapılıyor? Merdiven yapıyorsunuz madem düz bir yere yapın. Tamam yokuşa yapmanıza da bir şey demeyeceğim. İlk yokuşlu merdiven adımımdan sonra bu kadar hissizleşeceğimi bilemiyordum. Yanımda melek gibi bir insan olmasına rağmen. Gibi kelimesi buraya yakışmadı. Sanırım sana bundan sonra gibi’li cümleler kullanmayacağım.
Sıcağı sıcağına yazayım. Biraz önce. İnsanın nasıl aşık olabileceğini düşünüyordum. Birden gözüm gökyüzüne kaydı. Bulutlar daha mavimsiydi. Sonra o, elindeki çiçeği gösterip; ‘Çiçeğin rengine baksana ne kadar güzel.’ Demesiyle, elindeki çiçeğin daha bir renkli olduğunu hissine kapıldım. Bu binalar sanki daha yüksekti. Ve şu karşımda duran sitenin bekçisi, pek candan gibi gözükmüştü gözüme, kulübesinin kapısını açıp içeri adım atarken. Bildim. Bunun adı aşk olmalıydı.
-Şu karşıdaki bizim evimiz dedi sanki o ev onların değilmiş gibi. Yeni taşındık. Önceki ev buraya baya bi uzaktı.
-Ben otobüse nereden bineceğim. Buraya ilk defa geliyorum dedim.
-Yanlış göstermişim. Bak şurası bizim evimiz. Işığı yanmayan üçüncü kat. Biraz önce düşünceli olduğun anda çıktığımız merdivenlere gideceksin. Sanırım orayı bulabilirsin. Sonra karşına bakacaksın. Otobüs durağını görürsün. Eğer şanslıysan otobüs hemen gelir dedi.
-Bulurum heralde. Bulamazsam da ararım tarif edersin eşek değilsinya dedim ve benim onu öptükten sonra onun öpmesine izin vermedim. Sonra öpersin dedim. Kapıyı açtı. Ben onu göremiyordum. Arkamı döndüm. Telefonu elime alıp, aradım.
-Ben seni çok özledim dedim bu sanki hayatımda ilk özleyişim gibi vurgulayarak.
-Arkanı dön salak çocuk dedi.
Arkamdaydı. Gitmemiş, sanki onu arayacağımı hissetmiş olacak ki beklemişti kapının ardında. Beni beklerkenki düşüncelerini şimdiden merak etmiştim. Bunu ona soramamıştım.
-Gel buraya eşek sıpası.(Bu ilk buluşma akşamındaki en etkileyici sözümdü. Tek iltifatımdı.)
-Bir daha ne zaman görüşeceğiz?
-Hiç gitmesem olmaz mı? dedim emin şekilde. Böyle anlarda emin olmak gereklidir.
-Işıkları yanmayan evde beni bekleyen insanlar olduğunu unuttun sanırım. Ve seni bekleyen bir ağabeyin var. Her ne kadar şuan o da evde olmasa da eve gittikten sonra ‘abi ben eve geldim’ diye aramanı bekleyen bir aile bireyin var.
-Yarın seni arayacağım. Şimdilik elveda.
Bu kadar özlem gidermeye çalışmak yeter dostlar. Artık ayrılık vakti. Bir daha geliş vaktinin belirsiz olması kadar kötü bir şey varsa hayatta; o da barmenin ‘bir bira daha alır mısınız?’ sorusuna ‘hayır’ cevabı verdikten sonra barmenin surat ifadesini görmek olmalıydı. Bu çok acıklı.
Merdivenlerdeyim. Bu anlardaki düşüncelerimi cep telefonuma kaydettiğim için gurur duydum kendimle. Çıkarken zorluklarla çıkmaya çalıştığım merdiveni –saydım- on üç adımda inmiştim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.