- 911 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
ALFONSO'NUN CEVABI
Merhaba efendim.
Sizinde dediğiniz gibi gökkuşağının altından geçip buraya geleli epey zaman oldu.
Hayır, ben duvarların üzerime gelmesinden sıkılıp gitmemiştim. Aksine biz duvarların üzerine çok fazla gidiyorduk sanırım şimdi epeyce uzakta kaldığından tam hatırlayamıyorum.
Burada her gün başka bir fevkaladelik yaşanıyor. Biraz anlatayım. Ne düşüneceğinizi bilmiyorum.
Neyse efendim burası ilginç bir yer. Ancak hiç bir şey olması gerektiğinden farklı değil.
Zaman diye bir şeye takılmıyor kimse. Saat süs olarak bile yok efendim evlerde.
İnsanlar çok şişman değiller, çok zayıfına da rastlamadım mesela.
Esmer tenli insanlar olmadığı gibi beyaz tenlilerde yok efendim.
Garipliğe şükredesim geliyor bunlara bakınca. Bana herkes uzaylı gibi bakıyor
Komşulara göre ben uşak Alfonso çok özel bir insanmışım.
Ve çok ilginç bir şey var efendim her sabah güneşin doğuşuına mutlu olup kutlama yapan insanlar gördüm burada. Ve batan güneşi sevgiyle uğurlayan yüzler...
Yeni olan şeylerden de korkmuyor bu insanlar kucak açıyorlar yeni olanlara. Ve gidenlerin ardından ağlamıyorlar efendim. Hiç yas tutan yok!
Ne kadar güzel anlar yaşasam da efendim şaştığım pek çok şeye rastlıyorum burada.
Mektubunuzda aynı göğün altında olduğumuzdan söz ediyorsunuz, ben emin değilim efendim eğer öyle ise de aynı göğün altında ancak başka türlü teneffüs ediyoruz havayı... Aynı değil efendim bunları gördükten sonra aynı olamaz...
Biraz daha anlatayım. Geçen gün sokağa çıkmıştım. Aniden yağmur başladı, bende bir panik tabi, şemsiyem yoktu zira... Bir saçak altı aradım sığınacak, bulamadım mesela. Hem hiç kimse bir saçak altı aramıyordu. Herkes yağmurda son derece mutlu dans ediyordu. şaştım ilk önce, sonra bende eşlik ettim bu dansa. Müthiş bir deneyim di efendim damlalar yüzüme ve tüm giysilerime özgürce dokunuyordu. Ve hiç kimse ıslandığını farketmiyordu. Bir ahenk yükseliyordu herkesten. Neşe ve mutluluktu tam tarifi, görmeliydiniz çok mutluydum efendim.
Ha! Unutmadan. Tüm kuytuları kurşuna dizdim. Gölgeleri aydınlıkla yıkayıp, gün ışığında çamaşır ipine astım ve kuruttum hepsini.
O gri gölgelerden nasıl renkler hasıl oldu görmelisiniz. Hepsi çok güzeller artık. Renkli gölgeler dolaşıyor şimdi ardımda. Pembe, mor, yeşil bu çok keyif verici sizde burada olsaydınız keşke. Ben sizin gölgelerinizi de temizler ve kuruturdum...
Bu yerde hiç hasta bir insana rastlamadım ve tek bir hastane de yok mesela. Hasta olursam
korkarım tedavi olabileceğim bir yer yok ne yazık ki.
Sizi özledim efendim, en çok da ayakabılarımı parlattın mı ve yemek ne zaman hazır olur deyişinizi...Oradaki bazı şeyleri de özledim buradaki sakinliğe karşılık. Mesela avaz avaza bağıran satıcıları, yollarda her yolu kendisinin sanan sürücüleri, habire kornaya basıp kendi sesini duymadan avunanları...
En çok ta parayı özledim efendim. Burada para diye bir şey yok, ben de artık uşak değilim. Bir kaç inek, kuzu, ve bir kaç tavuğum var onlar bana hizmet ediyor her yer herkesin efendim.
İlk geldiğim zamanlarda burada ki herkesin delirmiş olabileceğini düşünüp üzülmüştüm. Çünkü herkes suratında aptal bir gülümseme ile dolaşıyordu ve asla kötü şeyler düşünmüyorlardı kötü sözler söylemiyorlardı. Şaşmıştım ilk önceleri, artık bende öyle dolaşıyorum nedense efendim. gülümsemek iyi geliyor.
Arada bir şu sizin de içinde bulunduğunuz maddi dünya aklıma geliyor, ama yanlış anlamayın geri dömek için değil, ben bu algıdan ibaret olan gerçekliğin seyrinde çok mutluyum.
Maddi alem dar gelir efendim bundan böyle bana. Tek sizi özler dururum ama bir resminiz var efendim ona bakıyorum arada...
Burada çocuklar çok mutlu hiç aç ve kimsesiz çocuk görmedim. Ne garip değil mi efendim?
Şimdi gitmeliyim yumurtaları toplamalıyım. Burada tavuk mu yumurtadan çıkar yumurtamı tavuktan diye kimse merak etmiyor efendim. Bizim akıllı diye tabir ettiğimiz insanlara benzeyen insanlardan hiç görmedim hiç...
Kaotik bir dünya neresi şaşıyorum efendim tüm ütopik hayallerime bakınca...
Birde efendim buradaki çiçekler bile başka kokuyor. Ve böcekler rengarenk çok sevimliler ayrıca.
Ben oraya dönmeyeceğim efendim, ama bir gün sizin gelmenizi çok arzu ederim.
Sonsuz sevgilerimi gönderiyorum.
Daima hizmetkarınız Alfonso...
Maide Yılmaz Özgüç
YORUMLAR
Biraz, belki de fazlasıyla 'Fesbukça, Fesfutça' olacak ama koptum şu kısmı okurken: Hayır, ben duvarların üzerime gelmesinden sıkılıp gitmemiştim. Aksine biz duvarların üzerine çok fazla gidiyorduk sanırım şimdi epeyce uzakta kaldığından tam hatırlayamıyorum. Çok hoş. Şu kısım da harika (aslında harika çok da harika değil) Mektubunuzda aynı göğün altında olduğumuzdan söz ediyorsunuz, ben emin değilim efendim eğer öyle ise de aynı göğün altında ancak başka türlü teneffüs ediyoruz havayı... Aynı değil efendim bunları gördükten sonra aynı olamaz...
Bu mektup nereden düştü buraya?
Son olarak: ''Sizinde'', değil ''Sizin de'' olacaktı. Buradaki ''de'' bağlaçtır çünkü. Ek olan ''de'' cümleden çıkarıldığında anlam bozulur.
Çok ilginç... Bir ara kendimi 2060'larda buldum; bilimadamları gelecekte yani 2060 ve sonrası suç işleme oranı azalacak, ömür uzayacak. nano- teknolojik gelişimiyle herşey otomasyon, hızlı ve şeffaf olacakmış. Sanırım bu anlatıklarım "Azınlık Raporu" filminde de anlatılıyordu. tüm bunlara rağmen tekno-terörizm de artacakmış.
Szin mektubunuza gelelim, gerçekten kıpır kıpır, insanı heyecanlandıran umutlarla beraber güzelikler "keşke böyle bir hayat olsaydı" dedirti bana.
"Ve çok ilginç bir şey var efendim her sabah güneşin doğuşuına mutlu olup kutlama yapan insanlar gördüm burada. Ve batan güneşi sevgiyle uğurlayan yüzler...
Yeni olan şeylerden de korkmuyor bu insanlar kucak açıyorlar yeni olanlara. Ve gidenlerin ardından ağlamıyorlar efendim. Hiç yas tutan yok!"
Romantizm ve sevgi dolu hayatın insan üzerine yapacağı ambiyansı düşünürken mutlu olduğumu duyumsadım, hayal de olsa mega umut aşılayıcı bir hayal, ve en çok da dil, anlatım tarzınızı çok sevdim; duru su gibi şefaftı ve çokça anlaşılırdı.
Günüme düşen en güzel mektup...
Sevgiyle uzaydan gelen Alfonso'yu selamlıyorum