Hakikat aleyhine hürriyet olamaz. -- salazar
HüseyinGazi
HüseyinGazi
@huseyingazi

ANADOLU ERENLERİ

22 Aralık 2006 Cuma
Yorum

ANADOLU ERENLERİ

1

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

4408

Okunma

ANADOLU ERENLERİ

ANADOLU ERENLERİ

İçinde bulunduğumuz haftanın Mevlana Hazretlerini anma haftası olması hasebiyle bu konudaki düşüncelerimizi sizlerle paylaşmayı düşündük.

Merhum Üstad Osman Yüksel Serdengeçti, Mevlana’ dan söz açmayı, denizi bardakla boşaltmaya benzetir. Öyle bir ummanı, öyle bir deryayı anlatmak biz aciz hayranları için gerçekten de öyledir.

Molla Cami’ nin “Peygamber değildir, ama kitabı vardır.” dediği büyük Âşık Mevlana, başlı başına bir alemdir, bir kainattır. Konya’da yanan aşk ateşi asırlardır bütün bir beşeriyyetin malı olmuş, ondaki aşk dinler ve diller üstü bir hal almıştır.

Anadolu’da Mevlana ve Yunus Emre birbirine yakın tarihlerde yaşadılar. Aynı çağda yaşamış olmalarının fevkinde onları yakınlaştıran temel esas İslamiyetti ve ilahi çağrının Anadolu insanına tebliğinde kullandıkları ortak metot yani aşk, sevgi ve yaratılana Yaratandan ötürü gösterilen hoşgörü mantığıydı.

Onüçüncü asrın sonlarına doğru, biri Konya’da, diğeri Eskişehir taraflarında iki büyük ruh mimarı, gönüller kahramanı zuhur etti. Mevlana yüksek tabaka, Yunus da halk tabakası üzerinde yüzyılları aşan bir gönül saltanatı kurdu. Onları tutuşturduğu kutlu ışık zamanımıza kadar geldi.

Son yılların her türlü ahlaki, sosyal, ekonomik ve emperyalist tahribatına rağmen, hâlâ kötü emelli kişilerin arzuladığı buzulmuşluk, bekledikleri toplumsal çözülme gerçekleşmemişse, bunda derin ahlak sahibi bu gönül erlerinin mutlak etkisi bilinmelidir. Zira güneş, bulutların ardındayken de ışık vermeye devam eder.

Manevi dinamikler açısından iflasın eşiğine geldiğimiz çağımızda, Mevlana, Yunus Emre ve Hacı Bektaş-ı Veli gibi manevi etki sınırları zamanımızı aşan insanlar için vefat yıldönümleri maalesef bir anlamda istismar yıldönümleri haline gelmiştir.

Mevlana`nın " Ne olursan ol yine gel, bin kere tövbeni bozmuş olsan da gel. Bu kapı umutsuzluk kapısı değildir." diyerek çağırdığı kapı Hakk` ın güneş batıdan doğuncaya kadar kapanmayacak olan tevbe kapısıdır. İmandır, islamdır, Allah`a teslimiyettir. Mevlanayı anma proğramlarında anılan Hakk âşığı Mevlana değil de başka birisiymiş gibi sanki.

Gerçek kimliği unutturulmuş, sol siyasetin ve ideolojilerin gölgesine hapsedilmiş, İslam’dan uzak bir konuma mahkum edilmiş Hacı Bektaş-ı Veli’ nin elbette ahiret gününde davacı olacağı kimseler olacaktır. Hele içkili eğlence mekanlarının vazgeçilmez figürü haline getirilen mevlevilerin! sema gösterilerine bakarak, Mevlana ve insanlığa çağrısını böyle zannetmek Mevlana’ ya, bizzat o yolun takipçisi olduklarını iddia edenlerin hakaretidir. Binlerce şükür ki bu anlamda Bizim Yunus için böyle bir istismar yok.

Dinin, manevi değerlerin, ahlakın, adaletin, hukukun ve barışın olmadığı, zulmün, ihanetlerin, küfrün ve her türlü ahlaksızlığı hakim olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Ancak gerçek imanla ayakta kalabiliriz. Gölümüzü ve beynimizi inanılması gereken şirkten uzak gerçek imanla doldurmalıyız. Tabiat boşluk kabul etmez, onun yerine başkaları başka şeyler doldurur.

Mehmet Kaplan hocamızın şu görüşü aslında halktan ve milli kimlikten uzak aydınlarımıza bir ikaz, bir tavsiye olarak yeter kanaatindeyim:

“İsterse dinsiz olsunlar. Aydınlar milli ruhun keşfi için ana kaynakları dikkatle okumalıdırlar. Yunus Emre’de en dinsiz insanı uyandıracak ilhamlar vardır. Ondan işe başlamalıyız. Dikkatle okunursa, Yunus Emre’nin bizi kurtaracağına inanıyorum.”

Yunus’ u edebiyatta zirve yapan söz ve gönül gücüydü. Dergaha kırk yıl eğri odun taşımayan ahlakıyla da gönüllere taht kurmuştu. Başta söylediğim gibi memleketimizde kıymet arzeden pek çok şahsı ANMA günleri çok fazla olmakla beraber, onları ve onların hayat felsefesini ANLAMA günleri maalesef hiç yok.

Günümüzde bu tür anma proğramları şekilcilikten ve gösterişten öteye geçmiyor. Siyasi şova dönüştürülüyor. Hiçbir anma programı, sempozyumlar, konferanslar ve benzeri etkinlikler, Mevlana, Yunus ve Hacı Bektaş-ı Veli gibi insanların Hakk’ a eren ruhunu yürekten okunan bir FATİHA kadar ihya edemez.

Esasında hiçbir mü’mine, arkasından hayırla yad edilme ve fatihadan başka bir şey manevi gıda olmaz.

Saygılarımla
Hüseyin Gazi

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Anadolu erenleri Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Anadolu erenleri yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ANADOLU ERENLERİ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
FATOŞ
FATOŞ, @fato26
22.12.2006 15:10:45
Günümüzde bu tür anma proğramları şekilcilikten ve gösterişten öteye geçmiyor. Siyasi şova dönüştürülüyor. Hiçbir anma programı, sempozyumlar, konferanslar ve benzeri etkinlikler, Mevlana, Yunus ve Hacı Bektaş-ı Veli gibi insanların Hakk’ a eren ruhunu yürekten okunan bir FATİHA kadar ihya edemez.

Esasında hiçbir mü’mine, arkasından hayırla yad edilme ve fatihadan başka bir şey manevi gıda olmaz.

saygılarımla.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.