Son Sanrı-Nihayet
"Gözleri özgürlüğü keşfetmiş bir mavi kuşu gibi."
--
Beni taburcu ediyorlar yada arkadaşlarımı yakalıyorlar,aynı şey!
Ayaklarım kandırılmış gri nehirlerden geçmeye zorlanıyor,kara demeye dilim varmıyor ama görünen her neyse oraya yürüyorum.Öyle çetin bir bataklık ki aslında saplanıp sabitleneceğim aşikâr.Umudu pandoranın kutusundan neden çıkartamadılar,engelleyen hangi sadistti,hatırlayamıyorum...Bunun adına düş diyorlar,bazıları kabus.Ben kolluyorum onları,bir gülümseme bizi kendimize getirecek biliyorum.
Yüzüne aşikâr olduğum bir acıdan aşağı atlıyorum ve tavşan deliği bu sefer cehennem sarkıtlarına açılıyor.
Her yer sessiz,her yer tenha,zifiri karanlık,insanlar yalnız ve yabancı.Hiç kimsenin dinleyemeceği izbe detaylarda saklıyorum onu,hiç farkedilmiyor.Kim bilir kaç milyon kişi daha,gece olduğunda uykuyu elinde silahlarla bekleyen detaylar saklıyor izbe köşelerinde...Benim köşelerim her kasım karıncalanıyor,aklım mürekkep balıklarıyla doluyor.
Biten şarkıların kendiliğinden başlamadığı bir dünyada geziniyorum,her şey o kadar fâni ki...Biraz zaman geçiyor yeniden düşünüyorum,günler geçiyor yeniden konuşuyorum,aylar geçiyor yeniden gülüyorum.Yıllar geçiyor,git gide normalleşiyor her şey ve bu gerçekten anormal geliyor.Bir kusurundan kedilere nankör diyorum,bin kusurumdan sonra beni eşref-i mahlukât seçiyorlar.
Uyanma vakti geliyor,sanrılardan ve düşlerden gerçeklere doğru upuzun bir düşüş lâkin o kadar kısa sürüyor ki.Tadı bozuk fabrika üretimi toz kahveleri bol kimyasallı tütünlerle harmanlayıp sanki düzenli şekilde kullandığım bir ilaç gibi tüketiyorum.Yıpranmışın ötesindeyim,yada öyle hissediyorum.Hep aynı düzeyde heyecanlıyım,hep aynı düzeyde mutluyum ve hüzünlüyüm,hep aynı derecede panik ve sakinim ve tüm yıpranmışlığım bu refleksten ötürü biliyorum.
Yıllar geçiyor,zamanı durdurmayı falan denemiyorum artık.Yada gözlerimi kapatıp o günlere geri dönmeye uğraşmıyorum.Boş boş duvarlara baktığımda sonu gelmeyen sohbetlere girmiyorum onunla,aslında deniyorum ama hiç cevap alamıyorum.O kadar sıradanım ki,hani hep hayal ettiğim gibi.
Yıllar daha hızlı geçiyor,aşık da oluyorum.Sanki yalnız bana açılmış koca bir bahçe görüyorum gözlerinde de öyle aşık oluyorum.Omuzlarımız birbirine hiç değmiyor.Sonra şehirlerin sınırlarından,otobüs biletlerinin fiyatlarından,vize haftalarından ve dünyanın bütün mesafelerinden nefret ediyorum.Kesintisiz ve net mutluluğa kainat karşı geliyor gibi sanki,en büyük sırlarından bana hiç bahsetmediği için mi anlayamıyorum onu?Neden bu kadar acımasız davrandım ki bir şehre sanki bir daha hiç özlemeyecekmişim gibi?
Sınanış bir kanun olmalı fakat güz de ömürden ve soğuk tamamiyle rasyonel bir his biliyorum.Nitekim zayıf bir bağlantı gibi cızırtılı artık yüzü,fotoğraflar olmasa hatırlanmayacak gibi.Hatta fotoğraflarda bile bir süre sonra tanınmayacak gibi.Başka bir dilin kelimeleri kadar cazip yüzünü unutmak ama en ufak bir çizik bile yok sesinde...Sevdiğim her şey onun sesinden bir ezgi sanki...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.