- 927 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
GÜL diye.
Gül dedi. Annem koymuş adımı. Lakin güleyim diye mi, yoksa misk gibi açayım diye mi bilmiyorum dedi ? Şaşırtıyor beni kimi zaman. Zaman şaşmıyor da, aşıyor kendini gül. Açtıkça misk kokuyor ve gülüyor gözleri dudaklarından önce. Yanağında goncalar peydah oluyor.
Kimseye hacet duymuyor mutlu olmak için. Aslında kimseden bir şey beklemiyor.
- Karşılıksız olunca bazı değerler, mutluluğu da bir başka oluyor” diyor.
Hani elmayı yiyebilmek için, elmanın sizi sevmesine gerek yok ya. Hani sizin elmayı seviyor olmanız yeter ya. O da öyle işte. Mutlu etmek için ona bir şeyler sunmanıza gerek kalmıyor. O mutlu olmayı seviyor.
Eteğine toplamış rengarenk çiçekleri ve Polyanacılık oynuyor. Seke seke geçiyor ağzı salyalı, gözleri kem bakan insanları içinden.
- Gülümsemek sadaka ve ben bir o kadar zenginim” diyor.
Hem anneciği ona Gül demiş. Belli ki taşıyor ismimin bir parçasını ve dahi annesinin yüreğini yüreğine işlemiş.Ondan öyleyim diyor. Bu cılız bedenimin haddi değil Yaradan’ın bir eserine surat asmak.
Şimdi tek bir söz söylemeye bile hakkım yokken, sensiz biçilen bir ömrün karşısında, bu yaptıklarına da bir neden aramaya gerek duymuyorum.
Bazen, yazdıkları ile ne demek istediğini anlatamaz insan. En azından insandan sayıyorsanız beni, benim için geçerli bu söylediğim. Ama okuduğunda bir şeyler filizleniyorsa bir Gül’ün ayak bastığı topraktan, ol zaman daha gerek kalmıyor söze, kelama, satıra.
Mutlu olun diye, üzülmeyin diye söyledim. Selamım Güllere, gül kokulu diyarlardan…
Eyvallah.