Kaçınılmaz Kaza
Arka arkaya hep vukuattı. Daha biri bitmeden bir diğeri devreye giriyordu.
Her nasılsa alışkanlığa dönüşmüştü. Gün geçmiyordu ki bir hadise yaşanmasın, bir vukuat işlenmesin.
Artık büyüklerimiz de kanıksar olmuşlardı bu durumu. Onlar da iyiden iyiye alışmışlardı.
..............................
Yıl 76. Babam amcalarıyla ortak bir traktör ediniyor araziyi işlemek için.
Ben ortaokulu bitirmişim amcaoğlu ise liseyi.
O yaz işimiz traktörle çift sürmek,hasat yapmak, harman kaldırmak,pancar çekmek. Kimi zaman da bir yerden başka bir yere yük nakletmek.
Daha dün pancar yüklü römork bahçe duvarına toslayarak yan yatmış ve canımızı zor kurtarmıştık ama bugün yine yoldaydık. Yük taşıyorduk hiç bilmediğimiz bir yere.
Sünnet diye bir köye..
Til, arkasından Malap geçilecek, Soğucak’dan sonra Hüyücek’e varılacak.
Sonrasında Sünnet’e, Sünnet köyüne ulaşılacak.
Güzergah bize bütünüyle yabancı. Til ve Malap’ın adını duymuşluğum var ama diğerlerini hiç işitmemiştim o güne kadar. Yükümüz erzak. Adam anlaşılan küçük bir dükkan işletiyor yağ, gaz, tuz almış ve yüklemiş arka vagona..
Motoru amcaoğlu kullanıyor, oysa daha yeni atlattığı kazanın etkisinden kurtulamamış, biraz moralsiz ve tedirgin.
Kemal şu yokuşu nasıl çıkacağız biliyor musun diyor bana.
Soruyorum nasıl?
Bak önce dörtle kaptıracağız, devir düştükçe vites küçülteceğiz; üçleyip, ikileyip, birleyeceğiz.
Kaptanımız deneyimli ya, sanki düz yolda arabayla gidiyor.
Olur mu çeker mi bu hızla bu yükü?
Verdiği cevap, bak gör niçin olmasın.
Yolda değil dörtlemek birle bile zor çıkıyoruz,bazı yerlerde ise takviyeye geçiyoruz.
Epey badire atlatarak dördüncü köy olan Hüyücek’e varıyoruz.
Meğerse daha dik olan yere henüz gelmemişiz.
Tırmanışa geçmesiyle çekişten düşmesi bir oluyor motorun ve patinaja başlıyor.
Atla aşağıya Kemal diyor Hacı ağabeyim.
Böyle çıkmayacak, bir başka yol bulmalıyız.
Nasıl bir yol?
Hafif geriye,sonra iz değiştirerek ileriye diyor.
Bir sorun olmasın diyorum,arkaya kaçırırız,römork çeker götürür bizi diyorum.
Bana güven diyor.
Tam dik yerdeyiz ve hafif bir gazla motoru geriye doğru kıpırdatıyor.
Kıpırdıyor ama durdurmak ne mümkün.
İşte sonrasındaki olay..
...............................
Arka tekerlekler iz yaptığı çukurdan çıkar çıkmaz ağır yüklü römork hızla geriye doğru çekti tarifi imkansız bir şekilde. Artık iş işten geçmişti ve durdurmak mümkün değildi alıp götürüyordu traktörü, erzak yüklü römork.
Son anda atladı Hacı ağabeyim ve ön tekerlek ayak bileğinden geçti ama traktör vagonuyla birlikte uçuruma yuvarlandı.
Tam dibi boyladı derken bir inanılmaz gerçekleşti, römork bir çalıya dolandı, ters döndü ve traktörün üzerine çıkarak asılı kaldı. Zayiat az değildi ama yine de ucuz kurtulmuştuk.
Öncelikle canımız, sonrasında malımız.
Motoru gözüm görmüyordu, önce Hacı ağabeyime bakmalıydım. İyiydi, kırık çıkık yoktu. Diz çökmüş, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu bir kenarda.
Motor hala çalışıyordu gidip onu durdurdum. Olan olmuştu yapacak bir şey yoktu. Biraz teskin edildik ahali tarafından. Sağolsunlar eve alıp açlığımızı giderdiler. Olan zavallı bakkala olmuştu. Tüm erzakları saçılmıştı etrafa ve o onları toplamakla meşguldü.
Haber nasıl ulaştırılacaktı şimdi büyükerimize.
Yardım nasıl getirilecekti. Traktör dibi görmese de uçurumu yarılamıştı, yerinden nasıl çıkarılacaktı?
Hasar ne kadardı acaba,külliyatlı bir şey miydi?
En az yarım gün yürüyerek Til’e geldim. İlkokul öğretmenim Hasan Hoca’yı buldum. O geceyi onlarda geçirdim. Ertesi günü eksiksiz tüm malzemeleri ve iş makinalarını alarak tekrar yola koyulduk babam ve amcalarımla. Gördükleri karşısında onlar da şaşkına döndüler. Sanki bir mucize gerçekleşmişti. Olacak iş değildi. Nasıl olurdu,insanın bile durmakta zorlanacağı yerde traktör nasıl kalabilirdi?
İş başarılmış, olduğu yerden çekip çıkarılmıştı motor ve şehrin yolu tutulmuştu.
.....................
Tüm arızalar giderildi, tamiratlar yapıldı ve yürür hale geldi traktör ama mesele burda bitmedi ve aynı gün düz yolda bir ağaca bodoslamasına çarptı usta kaptanımız.
Artık bu kadarı fazla olmuştu. Sen kenara çekil demeli ve direksiyona geçmeliydim. Öyle de yaptım.Ta ki okullar açılıp Malatya’ya yatılı okula gidinceye kadar..
Hacı bey o gün bu gün hala güvenilir ve ehil bir şoför değil. Cesaret edip arabasına binemezsiniz. Nerede ne yapacağı hiç belli olmaz. Zaten kural mural dinlemez. Eğer bir kavşaktaysa arabalar birbirine girer trafik altüst olur, içinden çıkılamaz bir hal alır.
Ben de ondan pek farklı sayılmam bu konuda. Traktörle başlayan sürücülüğüm aralıksız arabayla devam etti ama açıkcası bu hususta iyi değilim. Hacı beyin aksine tam kuralcı, hızdan çekinen,aşırı temkinli bir sürücüyüm. Siz siz olun ne Hacı ağabeyimin ne de benim kullandığım arabaya binin. Her türlü sürprizi yaşayabilirsiniz. Hiç belli olmaz, düz de gideriz tersine de..Zaten her işimizde öyleyiz. Bende kuralcılık onda kuralsızlık hakim..Hatta daha ilerisi kural ihlali...
Kemal GÜL
17.11.2013