- 802 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
PAZARTESİ SENDROMU
Saat sabahın 7:00 ’si..
Baş ucumda ısrarla çalan saatime aldırmadan uyuyor numarası yapmak kadar keyiflisi yok.Bunu en son ,okula giderken defalarca başıma gelen anneme yapmıştım.
Kalkmam gerektiğini biliyorum ,ama Pazartesi sendromu bu ve havanın da hiç yüzü gülmüyor bu gün.E bende mutlu olamayacağım haliyle.Aslında vazgeçemediğim uyku da değil.Sıcacık yatağımın kollarından ayrılmak zor geliyor.
Bir yandan 5 dakikada bir kolumdan çekiştiren saatim; ’ kalk kalk ’ derken,diğer yandan bacağımdan asılan yatağım ; ’biraz daha ’ diyor.Daha önce hiç bu kadar arada kaldığımı hatırlamıyorum.
Tam da o sırada pencereme konan bir kırlangıç; ’tık tık’ sesleriyle utancımı yüzüme vuruyor sanki.Bana rahat yok anlaşılan.Hazırlanıp çıkmam en güzeli olacak.
Aslında çok vaktimi almayacak hazırlanmam ,10 dakika yetecek,kahvaltıya vaktim olmayacak belki ama olsun ,alıştık artık simit ,poğaça ziyafetine.
Bütün dolmuşlar istif edilmiş halde tıklım tıklım gelecek biliyorum.İşportacılar köşeleri çoktan kapmış olacak ’abla ayna’ dediklerini daha çıkmadan duyorum.’Bu sabah kendimi görmek istemiyorum’ yanıtını verdim çoktan.
Meşhur Ankara ayazına bir de Pazartesi ’yi ekleyince ,hele bir de sabahın ilk saatleriyse ,ızdırabımı düşünün artık.Açıkta kalan tek yerim burnum ve onu da artık hissetmiyorum.Bu kadar hengâmede beni hayata bağlayan tek şey ise; kurumda içeceğim sıcak bir fincan ıhlamurun hayali...
Kalın sağlıcakla...