- 520 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
SİNEMACI fikret - 11
Akşam hava karardığında buz dolabından rakı şişesini çıkartıp salondaki masanın üzerine koyan İsmail efendi, yeni eşine çilingir sofrasını hazırlaması için ilk emrini verir.
Şaşırır kadın. Hem onun içki içtiğini bilmiyor, hem de namazdan az önce kalktığı için ağrına gidiyordu.
’’ Ne duruyorsun orada ? Sofraya hazırla dedik !’’ diye kükredi adam. Korktu, telâşa kapıldı kadın. Birden bire son günlerde kendisini iyice kaptırdığı rüyadan uyanmıştı. Dolapta ne
bulduysa sofraya taşıdı.
’’ Salata da yap ! Çabuk ol ! Su da koy sofraya ! ’’
Koşturarak getirdi hepsini. Radyoda ağır müzik çalıyordu. Kurcalamaya başladı adam. İstediği gibi, keyfine göre oynak bir hava bulamadıkça öfkelenip kadına söylenip durdu. Sonunda tam da çilingir sofrasına uygun bir müzik bulunca, keyfi yerine geldi. İştahla girişti sofradakilere ve içkiye.
Kadın salonun bir köşesine çekilip, hem başka bir şey ister diye hazır halde onu bekledi hem de kaderine yanmaya başladı. Çocukları geldi aklına birer birer. Ferruh bir daha eve gelmeyeceğini, okula da gitmeyeceğini söyleyip koşarak uzaklaşmıştı. Acaba neredeydi şu an ? Ne yedi, ne içti ? Sokakta mıydı yoksa sığınacak bir yer bulmuş muydu ? Günlerdir düşünmeye hiç de fırsat bulamadığı Fikret nasıldı acaba ? Ya Mukaddes ? Babaları iyi bakıyor muydu onlara ? Almanya’ya giden Necla ne yapıyordu ? Yerleşebilmiş miydi acaba , alışabilmiş miydi Almanya ’ya ? Ya Nermin ? Kocası halâ işsiz miydi ?
’’ Kadın kocasından önce uyur mu lan ?’’ diye kükreyerek suratına ilk tokatını patlatan eşinin başında dikildiğini görünce korkuyla yerinden fırladı kadın. Adam iyice sarhoş olmuştu. O ise, kaderini ve çocuklarını düşünürken uyuyakalmıştı. Baş örtüsünün yere düştüğünü görünce almak için eğildi. O halinde bir de tekme attı adam.
’’ Çabuk yatağı hazırla !’’
Ağlayarak yatak odasına koştu kadın. Çabucak yatağı hazırlayıp salona döndü. Adama omuz verip odaya taşıdı.
Bütün gece ağladı kadın, sessizce, duyulmasından korkarak, için için ağladı.
Ferruh o geceyi sokakta geçirdi. Sabaha kadar annesine söylendi durdu. Babasına sitem etti, erken öldüğü için. Kardeşlerini mutlaka yanına alacağına, çok çalışıp para kazanacağına ve onlara bakacağına yemin etti.
Sabahleyin erkenden manav dükkânına gidince patronu şaşırdı.
’’ Ne o Ferruh ; günleri mi şaşırdın sen ? Bu gün Pazartesi oğlum. Sabahtan okula gidip, öğleden sonra işe gelecektin sen ’’.
Olan biteni ağlayarak anlattı çocuk. Adam duygulandı. Kırk yaşlarında, Ege’li, tombul, sevimli, iyi bir adamdı.
’’ Bak oğlum ; her şey tamam ama okulu bıraktırmam sana. Yine benimle çalış, dükkânda yat ama okulu bırakmak yok. ’’
’’ Fakat Hayri ağabey ; benim artık daha çok çalışıp çok para kazanmam lâzım. Kardeşlerime ben bakacağım .’’
’’ Tamam oğlum, anlaştık. Yevmiyene zam yaparız. Okulu bırakmak yok. Sen beni dinle, hepsini hallederiz. ’’
’’ Peki Hayri ağabey.’’
Söz dinleyip doğruca eve gitti çocuk. İsmail efendi henüz uyanmamıştı. Kapıya çıkan annesi onu görünce çok sevindi. Sarılıp ağlamaya başladı.
’’ Çekil şuradan !’’ deyip itti annesini.
’’ Kitaplarımı, elbiselerimi almaya geldim ben !’’ deyip girdi içeri. Biraz sonra da almak istedikleri elinde çıktı evden. Annesi ardından seslense de o, arkasına bile bakmadan, kendi kendine söylenerek , hızla uzaklaştı.
İsmail efendi uyandığında korkuyla yaklaştı kadın. Her an bağırmasından, dövmesinden korkuyordu. Oysa İsmail efendi, uyandığında bambaşka biri oluvermişti.
’’ Karıcığım ; kahvaltı hazır mı ?’’ diye, oldukça nazik bir şekilde seslenince şaşırdı kadın. Bunun bir oyun olmasından, peşinden azarlamaların hatta dayakların gelmesinden korkuyordu. Fakat gün boyu adamın iyi iyi davranışlarından cesaret alarak, en azından Mukaddes’i yanlarına almaya razı etti.
’’ Kim dedi ki sana Mukaddes’i gönder diye ? Ben onu çok seviyordum. Hemen al gel !’’
Bu sözleri duyar duymaz üstünü giyinip evden fırladı kadın. Hemen az ilerideki Dörtyol’a gidip Kurtköy minibüsünü beklemeye başladı. Çok uzun süre beklediği halde minibüs gelmeyince heyecanı daha da arttı kadının. Bir saat kadar bekledikten sonra gelen minibüste genç bir delikanlının verdiği yere oturup, bir an önce Kurtköy’e ulaşabilmek için, sabırla yolculuğun bitmesini bekledi.
Devam edecek
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Kurtköy'den, Göztepe'ye doğal gaz hattı çekmiştim 1996 senesinde.
Hikayeyi okuyorum da,
hep tanıdık mekanlar gelip geçiyor gözlerimin önünden.
Ve,
daha çok sarılıyorum sanki hikayeye...
Benimle ilgisi var zannediyorum.
Bu içki işi canımızı sıktı.
Sevmem içkiyi...
İçenleri değil de, sarhoş olanları sevmem.
Boşuna dememişler, içki kötülüklerin anasıdır diye.
Umarım, Ferruh okumayı başarabilir.
İşler düzelir umarım.
Epeyce ara verdiniz bu kez...
Vaz mı geçtiniz yayınlamaktan diye düşünür olmuştuk.
Bir tutam hayat tarafından 11/18/2013 7:52:52 PM zamanında düzenlenmiştir.