TÜRKÜLERDEDİR HİKAYEMİZ
Sevdaların hikayesidir bu... Hasretin hikayesidir...
Bu, türkülerin hikayesidir...
Belki de, bizim hikayemizdir...
Bizi bilmez türküleri bilmeyen; duymaz nağmelerde yankılanan güzellikleri... İnsana dair...
Türkülerin dalına asılmış bizim hikayemiz,bozkır gecelerinin şafağında...
Onun için, türküler bize benzer gülüm, türküler bizi söyler... Bizim hikayemizi anlatır hep...
Türk’ ün engin gönül dünyasına yaradanın nakşettiği güzelliklerin; en seviyeli, en terbiyeli ve en güzel ifadesini, muhteşem bir incelik içinde türkülerimizde buluruz...
Her ne kadar ihmal etsek de, umursamasak da, hatta hor görsek bile; ne zaman bir türkü çalınsa kulağımıza, yüreğimizde bir yerlerin titrediğini hissederiz; kendimizden bir şeyler muhakkak buluruz o türkünün nağmelerinde...
Büyük şair Bedri Rahmi Eyüboğlu ne güzel demiş...
*Şairim
Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası
Ayak seslerinden tanırım
Ne zaman bir köy türküsü duysam
Şairliğimden utanırım*
İşte öylesine güzel ve öylesine bizimdir türküler...
Deli gönül!.. her dem güzelliklerin hasretinde; güzel olan herşeye sevdalı deli gönül... Nice güzellikleri bıraktık da hayatın tozlu yollarında...
Kirlenmiş insanlığın kirli dünyalarında türküler kaldı bize güzelliklerden yana...
Derviş gönlümüze teselli...
Hani yaradandan bilirdik ya her güzelliği... Sevdalarımız vardı ya güzelliklerden yana... Vah ki vah... İnsanoğlu... Yaradanın kainata nakşettiği güzellikleri bir bir yok etti kendi ellerinde...
Sürgün gitti insanlık erdemleri hayatımızdan, bilinmez iklimlere...
Biz, yine de umutlar büyüttük yüreğimizde her dem, güzel dünyalar adına...Türküler dolusu... Umutlarımızı yazdık, hasretlerimizi yazdık,sevdalarımızı yazdık türkülere; gönlümüzü yazdık...
Onun için, türküler bize benzer gülüm, türküler bizi söyler, bizim hikayemizi anlatır hep...
Ah... deli gönül!.. Varsın günbegün kir yağsın aleme, kararmış gönüllerden... Kendinden başka her şeye benzemenin uğraşında yorgun düşen insanlığım kir denizinde boğuladursun...
İffetsiz gecelerin kirli karanlıkları kuşatmışsa alemi, say ki gayrı gurbettir her yan... Olsun... Ne çıkar gurbet yazmış dost elinin ufkunda... Ne çıkar gurbet yaşasan da dost ellerinde...
Deli gönül!..
Yine de gurbet akşamlarının efkar dolu teraneleriyle hüzün girdabında kaybolmak olmaz...
Bilirsin ki seheri var her gecenin; ve aydınlıktır şafakların ötesi...
Varsın yorgun düşsün umutların kervanı hüzün dağlarının aşılmaz geçitlerinde...
Gecenin kör karanlıklara katran döktüğü demlerde sen salıver gönül kuşunu şafaklardan yana... Seher yellerinden dinle türküleri...
Türkülerin dalına asıldı bizim hikayemiz; bozkır gecelerinin şafağında... Seher yellerine emanet...
*********
Bize gelince dostlar... Bize gelince...
Her ne kadar büyük şehrin bulvarlarında çokça kaldırım çiğnemişsek de, bozkırdan gelmişiz... unutmadık...
İyiliği, güzelliği, doğruluğu, dürüstlüğü, yiğitliği, mertliği, dostluğu, vefayı, sadakati, adaleti, merhameti, arı, namusu, utanmayı, pişman olmayı, acıyı, hasreti, sevinci, neş’eyi, sevgiyi, saygıyı, hoş görmeyi, aşkı... sevdayı... Hülasa; insanlık adına bütün güzellikleri, bozkır yasalarından öğrendik; bozkır türkülerinde yaşadık yıllar yılı...
Töreye hürmetten öte, boyun eğdiğimiz sevdalar biryana; eğilmedik... Hiçbir zaman kul olmadık yaradandan gayrıya...
Kimi zaman bir yetim yavrunun gözyaşında sel olduk... Sel olduk derviş misali...
Bela olduk zalimin tepesinde her zaman Zülfikar misali... Zülfikar misali mübarek ellerinde Ali’ nin...
Tanımadık kahbeliği... Bilmedik ihaneti...
Hiç bir zaman satmadık sevdiklerimizi... Sevmediklerimizide...
Zaman zaman coşa geldi de deli gönül, tutunup bir doru küheylanın yelesinden, kanat çaldık rüzgarlara... At koşturduk, uçsuz bucaksız bozkırların varılmaz ufuklarına; terimiz toprağa, serimiz Allah’a emanet... Semaya yükselen tekbirlerde yankılanırdı hürriyet sevdamız... Bozkurtçasına yaşardık...
*********
Yeşil yaylaların serin esintilerinde ruhumuzu dinlendirdik yıllar yılı...
Karlı dağların doruklarına bakarken doğruluğun ve mertliğin sırlarını seyrederdik sanki...
Bahar yüzlü mor menekşelerden tanırdık güzelliği... Doyasıya...
Buz gibi pınarların berrak sularından tertemiz sevgiler aksederdi yüreğimize... Nice sevdalar yeşerttik gönül bahçelerinde; lekesiz...
Çağlayan derelerin akıp gittiği yerleri gurbet bilirdik de, hasretlerimizi seslerdik serin sularına...
Aziz bilirdik dostluğu, aziz bilirdik dostları...
Pençe pençe iz olmuşken yalçın kayalarda yiğitliğimiz; bir garip serçe misali titrerdi yüreğimiz dost nazarından... Aziz bilirdik dostluğu...
Riyasız dost muhabbetlerinde türküler harman ederdik, türküler kervan ederdik bozkır gecelerinin şafağına...
*********
Sonra, zaman oldu... Gün oldu, zaman oldu...
Gurbet kervanlarına karıştık; yürüdük; yol aldık uzakların ufkuna... Delişmen yüreğimizde bozkurtça sevdalar, dilimizde bozkır türküleri...
Ve bir gün... sonra birgün...
Ötelerin sırrıyla buluştuk büyük şehrin kalabalık bulvarlarında...
Kendinden başkasını dost bilmeyen, sevgisiz; yalanı, riyayı, bencilliği ruhunun ufkuna bayrak yapmış milyonların amansız kalabalığında yalnızlığı bulduk; kaldırımlara serilmiş...
Her köşe başında binbir türlü kahpeliğin hoyrat yüzüne tanık olduk da, ayaz düştü sevdalarn üstüne... Kan damladı... Gönül çeşmesinden kan damladı gecelere...
Çaresiz, yoldaş ettik de hasret kokulu bozkır türkülerini kaldırım taşlarına emanet yalnızlığımıza, dost türkülerin serinliğinde hasreti yaşadık güzelliklere... Yitik sevdaları yadettik her dem...
Yitik güzelliklerin gönül kafesine düşürdüğü yalnızlık yumağına sur eyledik, kale yaptık gönül sarayını; sevda nakışlı burçlarında bozkır türküleri yankılanan...
Çadır kurduk hüzün dağlarının eteğinde... Sevgi fidanlarına su verip durduk gönül çeşmesinden...
Umutlar yeşerttik yüreğimizde; umutlar büyüttük, güzel dünyalar adına, türküler dolusu...
Umutlarımızı yazdık, hasretlerimizi yazdık, sevdalarımızı yazdık türkülere... Gönlümüzü yazdık...
Ve bir yürek atımı mesafelere sığdırdık da tüm zamanları, türkülerin dalına astık hikayemizi; bozkır gecelerinin şafağında...
Onun için... Türküler bize benzer gülüm, türküler bizi söyler, bizim hikayemizi anlatır hep...
Güzellik; belki de gözlerde parlayacak sıcak bir tebessüm kadar yakındadır...
Cemal Varol
YORUMLAR
SEVMEK DELİCESİNE...
KUŞU BÖCEĞİ
TÜRKÜYÜ ŞARKIYI
İNSANI..HELE İNSANI...
YAŞAMAYI ..HAYATI BİRDE
TÜRKÜ OLUP HÜZÜNLENMEYİ...
SEVMELİ SEVGİLİ HEMŞEHRİM
SEVMELİ NEFES NEFES...
ÖZLEMLERİ ..TUTKULARI..
ACILARI..AYRILIKLARI..
KAVUŞMALARI......
HARİKA BİR YAZI OKUDUM GÜZEL YÜREĞİNİZDEN TAŞAN..
ÇOK ETKİLEDİ BENİ DOST ŞAİRİM...
KALEMİNİZİ AYAKTA ALKIŞLIYORUM...
HEMŞERİMLE NE DENLİ GURURLANSAM AZ..
SAYGI VE SEVGİLERİMLE..LEMANCA
Aziz bilirdik dostluğu, aziz bilirdik dostları...
Pençe pençe iz olmuşken yaçın kayalarda yiğitliğimiz; bir garip serçe misali titrerdi yüreğimiz dost nazarından... Aziz bilirdik dostluğu...
Riyasız dost muhabbetlerinde türküler harman ederdik, türküler kervan ederdik bozkır gecelerinin şafağına.....Biz, yine de umutlar büyüttük yüreğimizde her dem, güzel dünyalar adına...Türküler dolusu... Umutlarımızı yazdık, hasretlerimizi yazdık,sevdalarımızı yazdık türkülere; gönlümüzü yazdık...
SEVMEK.........RİYASIZ VE ........
EN DELİ SEVDALARI YAŞARIZ BİZ DÜNYAMIZDA
Türkülere ve ozanlara saygı.. Dedem Korkut emaneti kopuz/bağlamaya saygı..
Yaşasın Türk(ü)ler..
"bozkurtça sevdalar, dilimizde bozkır türküleri..."
"Boz" bir kurt yok Türk Mitolojisi'nde.. Gök renkli bir börü var 'Gökbörü" deniyor.
Severek ve duyumsayarak okudum yazınızı..
Emeğinize ve yüreğinize sağlık.
Saygılar.
Göktürkmen tarafından 4/24/2008 6:54:33 PM zamanında düzenlenmiştir.