- 1904 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
CEP TELEFONUNUN ZARARLARI!!....
Sabahları gösterilen bir tv proğramında ,Doktorumda sağlık konusu işleniyordu.O günkü konu cep telefonlarının zararları ve korunma yollarıydı.
Proğramdaki konuk Uzman doktor konuya ilgiyi çekmek için yaşanmış bir anekdot ile dikkatimizi çekmeye çalışmıştı.
İşte anlatılan anekdot:’ İsrail Devleti 1948 lerde fiili olarak Filistin topraklarında kurulmaya çalışılıyor.Rusyadan ve Avrupadan göçmen yahudi vatandaşları gelmeye başlıyorlar.
Şimdilerde bizim Suriyede kaos ve Esedin zulmünden kaçıp Türkiyeye sığınan Suriyeli mülteciler gibi onlarıda tel örgülerle çevrilen geçici iskan alanlarında müsafir etmeye çalışıyorlar.
Bu geçici yerleşim alanında imkansızlıklardan kaynaklanan olumsuz şartlarda yaşayan yahudiler arasında bir takım sağlık sorunları ortaya çıkıyor ve ilgililer çözmeye çalışıyorlar.
Yahudi vatandaşlarının saç derisi ile kafatası kemiği arasında kaşıntılı bir rahatsızlık baş gösteriyor tedavi yöntemlerini ilaç,ışın vs. tek tek deniyorlar bu esnada röntgen ışını tedavisinden olumlu sonuç alıyorlar ve devamlı bu hastaların kafasına ışın veriyorlar.Tedavi başarılı,insanlar ölümden uzun bir süre kurtuluyorlar.
Yıl 1995 ler İsrailde doktorlar insanların kafa derisi ile kafatası kemiği arasındaki zarda patolojik bir vaka, bir bakteri tesbit ediyorlar.Dünyada patolojik vaka olarak yüzde beş olan normal durum ,İsrail vatandaşlarında yüzde ellilere ulaşmasıyla yetkilileri endişelendiriyor.
Araştırmalar ilerlediği zaman uzmanlar bu sorunu yaşayan hastaların neredeyse tamamının elli yıl önce röntgen ışını ile kafaderisindeki rahatsızlığı tedavi etmeye çalıştıkları göçmen yahudiler olduğunu öğreniyorlar.Sonuç olarak teknolojinin zararı elli ,yüz veya daha fazla yıl geçince gerçek manada ortaya çıkabiliyor.’
***
’12 yaş altındaki çocuklarınıza cep telefonu vermeyin!Dünya Sağlık Örgütü (WHO) cep telefonun kanser ve beyin tümörüne neden olduğunu 2007 yılındaki raporunda açıklamıştır.
Yapılan araştırmalar 12 yaşından küçük çocukların cep telefonu kesinlikle kullanmaması gerektiğini, 13-20 yaşındaki çocukların ise sadece acil durumlarda kullanabileceği konusunda aileleri uyarıyor.
Cep telefonlarındaki en büyük tehlike her an yanında taşınıyor olması ve kulakta tutulduğu için, beyine yakın olduğu için daha fazla riskli olmasıdır.
Cep telefonu ile altı dakikadan fazla konuşulduğunda kulak ve beyin dokusunda ısınmanın yol açtığı bizim bile hissedebileceğimiz baş ağrısına neden olduğu düşünüldüğünde tehlikeleri tahmin etmek zor olmayacaktır.
Çocuklarınızı teknolojinin olumsuz etkilerinden koruyun!Aileleri bu konuda uyarmak istiyorum. Çocuklarınızı büyük tehlike bekliyor. Lütfen çocuklarınızı teknolojik ürünlerden uzak tutun.
Mecbur kalmadıkça ödevleri dışında çocuklarınızın bilgisayar, tablet, IPad kullanmasına izin vermeyin. 12 yaş altında çocuklarınıza kesinlikle cep telefonu vermeyin. 13 yaşından büyük çocuklarınıza da sadece acil durumda kısıtlı şekilde cep telefonu kullanmasına izin verin.
Cep telefonu kullan gençleri ise konuşma yerine daha fazla mesajlaşma yönlendirmek, konuşmaları, eller serbest, kulaklıkla kulakta tutmadan konuşmaya teşvik etmek gerekiyor.
Bunun yanı sıra özellikle evde IPad, dizüstü bilgisayarların ve cep telefonlarının yakınlarda yer almamasına dikkat edilmelidir. Bazı anne babalar çocuklarının cep telefonu ile oymasından bir sakınca görmüyor.
Bu konuda kesinlikle dikkatli olmak gerekir. Evinizi mümkün oldukça teknolojik cihazlardan arındırın. En azından bilgisayar ve cep telefonu ile ilgili işlerinizi başka bir odada yapabilirsiniz.
Çocuklarınızın sağlığından anne babalar sorumludur. Bu nedenle çocuklarını teknolojinin getirdiği tehlikelerden koruyun. Bu yazımda daha çok teknolojinin fizyolojik etkilerini vurguladım fakat çocukların gelişimi ve psikolojik etkilerine değinmedim.
Teknolojik cihazlar çocukların gelişimlerini ve ruh sağlıklarını da aynı şekilde oldukça olumsuz etkilemektedir. Örneğin küçük yaşlarda uzun süreli televizyon izleyerek büyüyen çocuklarda gelişim geriliği ve konuşma problemleri ortaya çıkıyor. Çocukların sosyal becerilerini de olumsuz etkileniyor.
Yine pasif bir şekilde bilgisayar ve TV karşısında zaman geçiren çocukların fiziksel becerilerinde problemler oluşurken kilo alımı ve obezite riskini de artırıyor.
Çocuğunuza yapacağınız en büyük iyilik onu teknolojinin olumsuzluklarından koruyup daha fazla doğa ile iç içe zaman geçireceği fırsatlar sunmanızdır. Çocukları evlere hapsetmeyin. Arkadaşlarıyla açık hava oynamasına izin verin.’
Bu proğramı izlediğim zaman beynimde bir şimşek çaktı birdenbire.Herşey zamanla ortaya iyi ve kötü bir şekilde farklı sonuçlar,tezahürleriyle çıkıyor.
Bir şeyden hemen sonucu almakta aceleci olmamak lazım.Herşey,dünya,kainat devamlı yenileniyor.
Geleceği şekillendiren toplum bilimciler,toplum mühendisleri insanları şekillendirmekte hiçde acele etmiyorlar...
Yıl 1930 lar Türkiyesi,Muallimler,Belletmenler,Başöğretmenler yurdun her köşesinde harıl harıl Anadolunun genç fidanlarını,kızlarını,oğlanlarını ellerinden tutup,ana babasından ayırıp müthiş bir gayretle,azimle eğitmeye onlara müzik,dans,bale ,operayı sevdirmeye çalışıyorlar.
Köyde cami Hocasından duyduğu Peygamber hadisleriyle büyümüş gencecik ,tertemiz Anadolu kızları,oğlanları verilen derste geçmişimizden kötü,kolkesen,başkesen padişahlar diye bahsedildiği zaman itiraz etmişlerse de, o muallimler aldıkları ders gereği ses çıkarmamışlar,zamanla ,yavaş yavaş, alıştıra alıştıra bu işin semeresini alacaklarına inanmışlardı.
Köy Enstütüleri denilen zamanın Muallim mekteplerinde yetiştirilen gençler alışılagelmiş,Osmanlı Medrese eğitiminden uzaklaştırılarak,yeni Türkiyeyi kucaklayacak,Devrimleri hayata geçirecek,fedakar genç muallimler,ışığıyla Anadoluya hayat verecek kurtarıcılar olarak yetiştirilip takdim edilmişlerdi.
Ellerinde tahta valizleriyle atandıkları ücra Anadolu kasabasında,köyünde bu eğitim neferleri halkı her konuda bilinçlendirmeye azimle çalıştılar, yerine göre bir marongoz,usta bir müzisyen,aydın,kültürlü,modern,çağdaş rol modeli hakkını vererek oynadılar.
Yerine göre cami Hocasına karşı çıkan,gençlerin kafasına kendi fikirlerini futursuzca zerkeden ,egemen gücün bütün desteğini arkasında hisseden bu elit muallimler çocuklarla ilgilendiler,yaşlıların meclislerine itibar etmediler.
Biliyorlardı ki genç nesil onların eseri olacaktı,ellerinde hamur yoğurur gibi onları istedikleri kıvamda yetiştirdiler.
Artık Anadolu gençleri beraber dans ediyor,kız erkek başları açık dekolte kıyafetleri utanmadan kasabasında giyerek dolaşabiliyordu.
Bir zaman sonra içki,kumar,yılbaşı,dansözde hayatımıza girmişti.Toplum mühendisleri teknolojiden yararlanmakta çok mahirdiler.Bu saf Anadolu insanının hem parasını alalım hemde değerlerimizle beyinlerini yıkayalım diyerek dünya sinema filmlerini getirdiler dünyaya paralel olarak,daha büyük kitlelere mesajlarını verip,topluca eğitmeye çabaladılar.
Köy Enstitülü olduğunu tahmin ettiğim öğretmenlerimizin nezaretinde bugünkü Yaylacıktaki Bim mağazasının olduğu yerde bulunan kapalı sinemaya Vurun Kahpeye filmini izlemek için sıra olarak,Hürriyet İlkokulundan yüz metre mesafedeki sinemaya gidişimizi daha bugün gibi hatırlarım.
Hem para verdik, hem eğitildik istemeden zorla beynimizi yıkadılar.Keloğlan filmlerini de izledik,tiyatrolara gidip Aziz Nesinin fimlerini de izledik.Padişahlar çok kötü insanlardı,babadan oğula geçen bir hanedanlıktı, çocuk kafamıza bunları ısrarla girdirmeye uğraştılar.
İlkokul dörtte bir öğretmenimiz vardı. Rize’li bu öğretmenimiz her derste Milliyet Gazetesi almamızı ister,derste Abdi İpekçinin yazısını okuturdu.Beşinci sınıftaki milliyetci sınıf öğretmenimiz Çırpınırdın Karadeniz marşını ve benzerlerini müzik dersinde hep bir ağızdan söyletirdi.
Karman çorman hepsinden bir nebze aldık.Gençliğimizde sağ sol olaylarını gördük yaşadık,çok şükür bir zarar görmedik.
Bir çok arkadaşımız yara aldı,bir günde kesildi olaylar bindokuz yüz seksen darbesiyle.
Toplum mühendisleri yine iyi başarmışlardı...
Gelelim yazımızın başındaki konuya,eğitim işinin semeresi elli,yüz sene geçmeden alınamaz.Aziz Nesinde son zamanlarında çocukları temelden eğitecek SOS mu neydi İstanbulda bir Eğitim Kurumu tesis etmiş ve dahi ,kimsesiz çocukları eğitmeye,istediği biçimde yetiştirmeye ömrünün son anına kadar çalışmıştı...
Bize gelirsek, geç anladık ama bizde aynı usullle gençlerimizi eğitme,kızlarımızı okutma çabasına girdik.
Hastaneye gittiğinizde dünya görüşü size yüz seksen derece farklı bir tabipden,mahkemeye gittiğinizde böylesi size ters insanlardan sizi rahat yaşatacak çözümler beklemeyi asla düşünmeyin.
Neye layıksanız öyle idare edilirsiniz gerçeği her zaman, kıyamete kadar geçerlidir.Çok şükür özel okullarımızda var,anaokullarımızda var,özel hastanelerimizde var,çocuklarımızı en güzel şekilde eğitecek müeseselerimiz,tv,radyolarımızda var.
Sayılarını Alllah cc.artırsın,talebelerimizi çoğaltsın.Allahın Kelamı güzel Kuranımızı,güzel ezanımızı minarelerde çınlatsın.
Yaşayanlar çok güzel günler görecek.Ayasofya’da açılacak,Rabbim o günü görmeyi bana da nasip etsin.
Ne muhteşem manzara olur.Nedense ben Ayasofyayı çok ziyade seviyorum,
Türkiyenin selametini Ayasofyanın cami olarak açılmasında olacağının idrakindeyim...Allah cc.bu günlerimizi aratmasın.
Son elli yılda beş darbe yapılması,bir çok darbe girişimiminde Allahın yardımıyla atlatılması Milletimiz için bu tehdidin her zaman var olduğunu göstermektedir.
Yazımı Evliyalardan bir büyüğümüzün, güzel bir sözü ile bitirmek istiyorum.’Dava muvaffak olsunda varsın yerimiz caminin papuçluğu olsun.’Geceler güzel günlere gebe.’Elleyletü hubla
’Su uyur,düşman uyumazmış.
Rabbim bizi iç ve dış düşmanlarımızın şerrinden korusun,Amin...
15.11.2013//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU***
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.