- 1030 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Elif
Her gün düzenli olarak ardıç ağacının gölgesine giderim. Elif beni orada bekler. Ne zaman gitsem oradadır. Ona çiçekler götürürüm: Gül, karanfil, gelincik. Hiç bulamazsam beyaz papatya… Sevindiğini hiç görmedim. Belki de çiçekleri sevmiyordur. Bu güzel kokulu bitkiler ona lazım. Onu diri tutacak yegâne cisimcik bunlar. İnşallah fakındadır.
Elif benimle hiç konuşmaz. Safi ben anlatırım. O dinler. Çenemin düşüklüğüne hiç kızmaz. Eskiden kızardı. Artık hiçbir şey demiyor. Alıştı sanırım; benim onun sükûnetine alışmam gibi… Onu hiç yargılamadım. Yapabilseydi o da konuşurdu.
Ardıç ağacının yapraklarından ona prenses tacı yaparım bazen. Başucuna iliştiririm. Yanımda su getiririm; susuz kalmasın prensesim. Onunla bir anne şefkatiyle ilgilenirim. O benimle hiç ilgilenmez. Oralı bile değildir. Üzülmem bu kayıtsızlığa. Benim için önemli olan onunla olmaktır.
Kendimi şövalye gibi hissederim. Onu sahiplenmek, korumak, mutlu etmek benim en büyük saadetimdir. Haşeratı, kuşları uzak tutarım ondan. Korkmasını istemem benim yanımda. Kötüler geçemez yanından.
Şövalyeler ağlamaz diye bilirsiniz değil mi? Ben de öyle bilirim. Dik durmaya çalışırım her zaman. En azından Elif’in önünde ağlamam. Evde ağlarım. Saatlerce ağlarım hem de. Ama Elif bilmez. Ağlarım; çünkü böyle sevmek çok zor.
Bir sevgilinin gözlerine, gülüşüne, haline, tavrına, güzelliğine, duygularına, huylarına, saçlarına sevdalanabilirsiniz. Peki ya bütün bunları kaybettiyse? Ben devam ettim sevmeye. Dokunamadan, koklayamadan, gözlerini gözlerinde göremeden, varlığını hissedemeden yaşamak çok zor! Yokluğuna alışmak çok zor!
Her sabah ardıç ağacının dibine gelirim. Elif’le eskiden hep burada buluşurduk. En mesut anlarımız burada yaşanmıştır. O yüzden onu buraya gömdüm; kanser hücreleri onu benden aldıktan sonra.
Ardıç ağacı korur onu ben yokken. Söz verdi; korumaya devam edecek. Ben de gelir toprağına su verir, mezarını çiçeklerle süslerim. Nöbetleşe bakarız Elif’ime. Yalnız kalsın istemem. Gelmediğim gün olursa affetmez beni Elif. Gelmediğim gün olursa affetmem kendimi.
Bir gün bir yerde ardıç ağacı görürseniz su verin ona. Belki de koruduğu prensesler vardır.