Uyan Eyy İnsan (!) Kendine
Uyudum… Bir düştü gördüklerim!
Yitik bir çocuğum şimdi kendi yüreğiyle oynayan… Ömür enkazları altından kalkıp, güneşe el sallayan. Yırtık cebime rağmen hayatın yırtık yüzünü diken… Ne çok faniler görüyorum kimi sahte, kimi ise ikiyüzlü. Ve ben bu insanlara rağmen hayata sadaka niyetine gülüşlerimi veriyorum. Ne adresim belli ne de ismim. Ardımdan kötü söyleyen de var iyi söyleyen de… Bazen eve gitmiyorum, kimi zaman bir camii avlusunda kimi zaman bir mezar taşında sabahlıyorum. Görenler ya deli diyor ya da fakir, fukara… Oysa gölgesi kaybolmuş yolu takip ettiğimi bilmiyorlar. Çok iz sürdüm, çok yol geçtim. Yaşıtlarım oyun oynarken bense kervansaraylarda konakladım. Yağmur suyunda abdest alıp, namaz kıldım. Vakit geçti. Zaman, su gibi akarken aldırış etmedim. Zamanı geldiğinde zaten göçecektim…
İçim içime değdikçe büyüyordum. Yaşıyorum, aşamayacağım tüm yaşlarımı. Gördüğüm suretlerden utanıp kendi izimde saklanıyordum. Kimi insanlar; aşk peşinde, kimi mal-mülk, kimiyse şeytanın izinde… Korkuyorum böyle insanlarla aynı havayı soluduğumdan. Her doğan güneşe gözlerimi sürüp, gecenin batışına rüyalarımı veriyordum. Bazen; aç, susuz yaşarken imrenmiyordum o pahalı yiyeceklere. Kuru ekmekle de doyar karın, taze ekmekle de! Önemli olan o doymak bilmeyen nefsimizi doyurmakta… Hani bir hikâye vardır; ‘’ adamın biri denizde balık tutarken, insan gözü bulur. Ve anlam veremez ne bulduğuna. Sonra içinden ‘’çok para eder’’ bu der. Gider bir kâdıya sorar; ‘’kâdı efendi, ben denizde balık tutarken bunu buldum acaba para eder mi?’’ kâdı bilir ne olduğunu ama belli etmez ve cevap verir; ‘’getir teraziyi altınla ölçelim eğer fazla gelirse altınlar senin’’ der. Sonra terazi getirilir, kefeye altınlarla birlikte konulur ama ne kadar altın konulsa da yukarıya çıkmaz… Sonra kâdı, ‘’bir avuç toprak getirin der ve toprağı koyar. ‘’ Kefe yukarıya çıkınca, adam şaşır. Kâdıya döner; ‘’bu nasıl iştir böyle?’’ Kadı cevap verir; ‘’Bu insan gözüdür. Ne kadar altın versen de gözü doymaz. Bunu ancak toprak doyurur’’ der.’’ İşte böyledir insanlar ne verirsen ver doymazlar. Ancak bir avuç toprak doyurur hem nefsini, hem de gözlerini…
Söylenecek söz bitmiyor dilimin ucun da ki kelamlarda. Saçlarım yavaş, yavaş ağarmaktaydı artık… Ne benim insanlar hakkında ki anlatacaklarıma zaman yeter, ne de onların üzerinde gördüklerimi söylemeye ömrüm… ‘’İnsan nedir biliyor musun? Ağaçları kesip kâğıt yapan, sonra o kâğıda ‘’ağaçları koruyun’’ yazan.’’ (Oğuz Atay)
Şimdi kendi içimde tekrar uyuma vakti… İnsanlığa!
Uyan Eyy İnsan (!) Kendine Yazısına Yorum Yap
"Uyan Eyy İnsan (!) Kendine " başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.