- 886 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Yeni Bir Hikaye
-- Ne zamandan beri ordasın?
-- Bir kaç dakikadır. Seni izliyordum. Düşünceli görünüyorsun, bir şey mi oldu?
-- Yo bir şey olmadı. Sadece bir yazı planlıyordum kafamda.
-- Yazı... Anlatamadıklarını mı yazacaksın?
-- Anlamadıklarını yazacağım.
-- Hep arkandayım biliyorsun değil mi Salih?
-- Biliyorum. Sen olmasan yapayanlız kalırım. Sen olmasan çürürüm, yok olur giderim burda, buralarda ya da herhangi bir yerde bilemiyorum. Yokolmanın bir yeri, bir mekanı olmaz diye düşünüyorum. Olmaz değil mi?
-- Doğru, yokolmanın bir yeri olmaz. Yokolmak maddesel hiç bir şeyle açıklanamaz.
.......
-- Sustun?
-- Şeyi düşünüyordum. Dedin ya az önce ’’ Sen olmasan yapayanlız kalırım, çürürüm yokolurum ’’
-- Evet.
-- Belki diyorum ben olmasaydım daha güzel bir hayatın olurdu.
-- Sus! Sakın bir daha böyle şeyler söyleme. Bütün sevdiklerim gitti. Bir tek sen kaldın. O günden beri sen artık sadece sen değilsin benim için. Giden bütün sevdiklerimsin. Lütfen Semih bir daha bu konuyu açma.
-- Tamam açmam. Nasıl bir şey yazmayı planlıyordun?
-- Öykü. Belki de roman. Kestiremiyorum. Uzun olursa roman olur.
-- Konusu ne peki?
-- Şey... Bir aile. Baba karakteri sessiz, içine kapanık bir polis. Anne karakteri ev hanımı. Aileyi bir arada tutan kadın. Güzel bir kadın ama bakımsız biraz. Olduğundan büyük gösteriyor. Gözleri hep hüzünle bakıyor.
-- Ne güzel, ne anlamlı bir karakter. Çocukları yok mu bu ailenin?
-- Var, iki tane erkek çocuğu var. Küçük olanı tatlı, sevimli, zeki mi zeki bir çocuk ama büyük işe yaramaz. Erkek bile sayılmaz. Korkağın teki. Kitabın finalinde ölecek zaten. Ölüm güzel bir son değil ama bu kitapta mutlu son olacak.
-- Finalinde ne olacak ki?
-- Baba karakteri daha önce dediğim gibi içine kapanık. Ama mert, korkusuz biri. Çocuklarının gözünde kahraman. Arada sırada sinirleniyor ama iyi biri. Dertleri var, büyük dertleri.
-- Neymiş ki derdi?
-- Bilinmiyor, ben de bilmiyorum, kimse de bilemeyecek. Neyse boşver sen bunları. İşte baba bir gün geç geliyor eve. Dertlerini unutmak için bir yerlerde içiyor öyle geliyor. Ama içki unutturmuyor tabi. Aksine daha da dertlenip de geliyor eve. İyi bir insan ama o gün kötü oluyor. Anneyi dövüyor. Çok dövüyor. Küçük çocuk salonda korkarak olanları izliyor. Büyük olan odasında pısmış duruyor. İçerden gelen feryatları duymamak için yastığın altına sokuyor kafasını. Sonra kısa bir sessizlik oluyor. Sadece annenin ağlama sesleri duyuluyor. Bir kaç dakika sonra bir silah sesi duyuluyor, bir kaç saniye sonra bir silah sesi daha. Büyük çocuk hala içerde yastığın altında. Korkak. Çocuk diyorsak 18’inde koca adam aslında. Adamlığı batsın beş para etmez biri. Hep zarar ziyan... Neyse 5-10 dakika sonra bir silah sesi daha.
-- Anlatma istersen.
-- Niye ki? Sen ağlıyor musun? Ağlama. Yine olmadı değil mi? Yine ölmedi büyük çocuk. Küçük çocuk öldü. Anne öldü. Baba öldü. Ağlama lütfen. Tamam anlatmıyorum. Lütfen ağlama... Sen de kimsin? Bülent bey siz misiniz?
-- Evet benim. Ne yapıyorsun burda, bu karanlıkta?
-- Hiç. Yazacağım hikayeyi planlıyordum. Romanı ya da. Tam bilemiyorum. Uzun olursa roman olur. Ya da tiyatro. Hatta Bülent Bey opera da olabilir. Bakın şimdi hayal edin, baba sahneye girer ve ’’ Nassıııııllssıınnııızzzz çooocuklaaaar, aaannnllaaatııın bbaaaakaaaalım nassııııl geçtiii gününüüüüüz?’’ sonra gider annenin yanına. Elini tutar kadının ve ’’Seeeniiiiiii seeeeeviyoooruuuum Züüüleeeeyhaaaa ’’ der. Ya da hiç bir şey demez koltuğunda oturur sessizce.
-- Salih, bana bak! O hikayeyi ya da romanı, neyse işte, tekrar yazamazsın değiştiremezsin. Anlıyor musun beni?
-- Anlıyorum Bülent Bey. Değiştiremiyorum zaten. Semih’e anlatırken de olmadı. Büyük çocuk ölmedi. Diğerleri öldü yine. Anne öldü, baba öldü, küçük çocuk öldü. Ama böyle bir son yazmak istemiyorum ki ben. Neden kendi romanımın sonunu istediğim gibi yazamıyorum Bülent Bey?
-- O romanın yazarı sen değilsin çünkü. Sen sadece romanda bir karaktersin. Salih bana bak. Semih burda mı?
-- Evet burda, bak şurda oturuyor. Ağladı az önce o yüzden gözleri biraz kızarık.
-- Salih Semih yok. Semih öldü. O hikayede ölen küçük çocuk Semihti. Büyük çocuk da sendin Salih. O hikaye çoktan yazıldı. Değiştiremezsin kabul et.
-- Deme öyle. Semih burda işte, yanımda. Sen görmesen bile ben görüyorum. Konuşuyorum onunla. Görüyorsam ölmemiştir. Semih lütfen konuş bir şey de Bülent Beye.
-- Salih lütfen.
-- Tamam. Biliyorum hastayım Bülent Bey ama ben Semih’i görüyorum, konuşuyoruz hatta, kokusunu bile içime çekiyorum. O benim için yaşıyor. Sizde istemez misiniz şu an hayatta olmayan bir sevdiğinizi görmek, onunla konuşmak. İsterdiniz değil mi? İşte ben bunu başardım Semihle. O yüzden deli olmak umrumda değil.
-- Salih lütfen yapma.
-- Ben ne istiyorum biliyor musunuz Bülen Bey. Hastalığım daha da ilerlesin istiyorum.Annemi de ve babamı da görmek istiyorum. Ve beni tedavi etmeyin istiyorum Bülent bey. Bırakın dokunmayın. Çekin ellerinizi.
-- Sakin ol Salih.
-- Hayır sakin olmayacağım. Çekin ellerinizi. Gidin burdan. Beni Semihle yalnız bırakın. Lütfen Bülent bey. Yapmayın. Uyutmayın beni. Gözlerim Semih’i görüyorken karartmayın dünyamı. Sesi kulaklarımdayken sağır etmeyin beniiii...
-- Tamam Salih. Gevşeyeceksin şimdi. Etrafı flu görmeye başlayacaksın, sakın korkma tamam mı? Sadece uyuyorsun. Sakin ol.
-- Yaappmaayıınn, uuyyyuutmmaayıın. Saağğırr eettmmeeeyyiinn. Seeemmiihh kaarrdeeeeşiiim bıııraakmaaa bbeeennniiii, giiittmee...
-- Hakkı bey, bir kişi daha bulup gel. Odasına götüreceksiniz Salih beyi. Bu odayı da kilitli tutun lütfen. Sabahtan beri arıyorum, lütfen biraz daha dikkatli olun. Hasta bunlar ne yapacakları belli olmaz. Kendinelerine zarar verebilirler, bize de zarar verebilirler. Lütfen daha dikkatli olalım.
Ahmet BAYRAM
YORUMLAR
Salih karakteri hayatın bir noktasında yaşama sarıldığınız insanların kaybı ile sizinde bir nevi arafa düşmeniz içten bile değil.Bu durumda olan insanlara yaklaşımında hep unutturmak,uyuşturmak yönünde olması elimizden şimdiki teknoloji ile hala bundan ötesinin gelmemeside ayrı bir trajik durum.Hikaye anlatım uslubu ile bizi içine aldı ve anlattıklarıyla sarstı.Saygılar.