- 800 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HOTEL MADONNA ARDAHAN ÖYKÜLERİ- 335
Burası kasaba havasında bir yer.
İn Tourist’ten derilmiş ve çatılmış otelin kapısındayım.
Sordum, cevap aldım: Sovyet oteliymiş, dediler.
Slava otelin birkaç sahibinden birisidir.
Slava, Sovyet vaktinde yapıldığını söyledi; terminal binasının.
Oteli Madonna isimli bayan çalıştırıyor.
Megrel’lidir.
Lazca konuşuyor, Gürcüce ana lisanı, Ermenice biliyor, Rusça konuşuyor, Türkçeyi adliye’de tercümanlık yapacak kadar biliyor. Adliyenin Ahıska’da Türkçe tercümanıdır.
İngilizce konuşamıyor.
Amerikalı beden eğitim öğretmeni John’a sorduğu soruları ben çevirdim.
Geçen sene John’u burada gördüm.
John’un birkaç sorusunu Madonna’ya Türkçe olarak çevirdim.
Madonna ona banyolu oda’ya geçsin, dememi istedi. John bir önceki sene vedrayla- tasla yıkanmış. Madonna " Bu sene odalara Patron Slava şofben çektirdi" dedi.
John laftan hemen kanan adam değildir.
Beden eğitim öğretmeniymiş emekli olmuş. Amerikalı Teksas’ı çok övüyor. Öldüğünde orada toprağa verilmesini vasiyet etmiş. Dediği doğruysa!
John Samsun’da bir kolejde yıllarca çalışmış. Emekli olmuş. Elinden kitap düşmüyor. Hep Orta-doğuya müncer kitapları okuyor... Amin Maoluff falanların yazdığı tür kitaplar varya onlardan. Bu sene de kalın bir, o tür kitap elindeydi...
Vedrayla, tasla yıkanmak onun için nostaljiymiş bu yüzden " Şofbenli oda senin olsun Madonna!" dedi.
Madonna; hay, hay efendim dedi.
John kardeşimiz vedralı, taslı, peşkir-i sabonili oda’ya buyur edildi. John nasıl seviner nassıli ki?
Burası kasaba havasında bir yer...
Burada anlatacak çok o kadar şey var... ki.
Büfeyi iki kadın işletiyor. Bişi pişiriyor, satıyorlar.
Bir lari 100 tetri’ye bişi saterler. Demir paraya HURDA diyorlar.
Kadınlar büfe’yi rotasyon usulü çalıştırıyorlar. Bugün Gürcü kadın dışarıda çiğit sater. Ermeni kadın Gürcü arkadaşı kadın gibi yaşlı. Sıra Ermeni kadındaymış.
Hiç ilişmiyorlar büfeciler müşterilere, mesafeliler. Bişi’mi kağıt’a sarmış verdi yaşlı kadın.
’Borcum’ mineral sudan bir tane aldım, hurdaları kesemden çıkardım verdim, kesem boşaldı..
Bir masa var, iki, üç sandalye... az önce isminin GİA olduğu söyleyen adam ile BORJOMİ suyun faziletleri üzerine konuşuyoruduk.
Ben mineral suyun vücuda yararı vardır, odur, budur diyordum. Gia votka’nın vücuttan tüm irin, ifrazat ne varsa söküp attığını söyledi.
Votka’yı balaca istekannan içiyordu. Bana birini doldurdu ikram etti. Ben bu büyük keremi geri çeviremezdim: İÇTİM!..
Dato o yana, bu yana gider, gelir.
Döviz bürosunu DATO çalıştırıyor. Büroda çalıştığı gibi, kapıya çıkıyor, yoldan geçen turistin dahi parasını bozuyordu.
Dato seyyar döviz bürosu gibi. Sürekli şık giyinir Dato. Az elbise giyer ama yakıştırır. Simasından kalbi temiz dersiniz.
Yorulmuştu, merdivenlerin başında donakalmıştı.
Madonna benim Dato’yu gördüğümü görmemişti!..
- Profesöri, Dato döviz büroyu açmış lari alacaksan al! dedi.
Yaşlı kadının gözü ilişti gözüme. Gürcüce veya Ermenice bir iki kelime öğrensem kardı.
" Kartoli" dedim.
" Hayem" dedi.
Duraktım... ne diyem, ne diyem dedim özüme.
Aklıma birden geldi: " Sayat Novum; KANİ VUR CANİM..." dedim. Şarkıyı az mırıldadım...
Ben demem yalan oldu!
Yaşlı kadın, güzel bir fonemle söyledi!
" madem ki canım" şarkının Türkçe ismi...
Türkçe yazılışlarıyla Ermenice sözleriyle:
" kani vur can im, yar ki gurban im, aba inç anim
artasunk anim, şat hokuts hanim, yar, ğaded tanim
hakil is atlas, turlu zar u khas, salbu dal bovun
dzerid unis thas, lintsnis u indz tas, gurban im govun
thak dun bagçen gas, anis masnemas, ku sayat novun
mut bagçen nazov, kiz govim sazov, yar iltimazov..."
Yemek vaktiydi. Diz boyuna gelir masada yemek tabakları dizilmişti.
Madonna: " John’u çağır!" dedi. Ben İzabella’nın portresini çizmiştim. Kalem ve resim defterimi kaldırdım.
John odadan çıktı. Elinde yine o kütük kitaplaydı.
Otelin ortasına geldi. Kafasını toparlayamıyordu. Yaş yetmişbeş demişti.
Yere bağer, duvara bağer, geri döner kapıya bağer... Otur! dedi Madonna.
" - Yemek yiyelim!"
Madonna bu cümlesinde tek ingilizce kelime: JOHN’du.
Posoflular divan’a sıralanmıştılar.
Birazdan Özlem Ardahan otobüsü gelecek ona bineceklerdi.
Tiflisten çıkmışlar. Cep telefonla bildirdiler. Madonna, Özlem Ardahan’ın yazıhanesini temsil ediyordu Ahıska’da.
John nöker gibi mısır lapasını yedi bitirdi. Pilava benziyordu lapa.
Bi’yandan konuşuyoruz. İsmimi sordu?
"İsmin Rusçasını öğrenmek ister misin?" dedi.
"Evet" dedim!
YELTSİN demektir Rusçası dedi.
Ben ismimi vuruşturarak söyledim, söyledim. Morfem’le, fonem’le: adamın dediği doğruydu!
Yalçın... Yalcin...Yeltsin!..
O gün gelen Özlem Ardahan’la ben de döndüm.
yalçıner yılmaz
12-11-2013
ardahan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.