- 1340 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
EVET, BENİM BABAM ÖLDÜ MURAT
Bayram günlerinin babasızlığımın 8 yaşına denk düşen, somya üstünde oturduğum bir acı kaybediliş yanı vardı...esmer yüzümün aydınlanamadığı mazi....
Balıkesir’de babamı trafik kazasında kaybetmiştik.
Yaprağın üzerine yazılan sonbahar gidişi olmuştu bu gidiş o zamanlar...
Hatırladığım bizim evde bütün mahallenin insanlarının ağlama ve ağıt sesleriydi...ben ise somya üstünde yağmur yağarken pencereden sızan göç yaşlarını siliyordum kendimce küçük dünyamda....
Arife günü babamı bize verdiler ama nüfus kütüğünden düşerek.. ona artık tahtadan bir ev yapmışlardı. Sonra karayollarının bize tahsis ettiği Land Rover marka cip ile annem,Nadir amca önde abim,ablam bir tarafta ben,Mehmet Ali dayım ve diğer tarafta BABAM...ve ortada ölümün soğuk eli...gecenin kenarlarında ona ve tahta evine bakarak yol aldık.Bir de hatırladığım Ankara Elmadağda bize verilen battaniye... üşümüştük sanırım kimbilir....
Sabah vaktinin ilk ışıkları ile Elazığ’a girdiğimizi hatırlıyorum...Sanki Çayda çıra karşıladı bizi....
Az sonra göçmen kuşlar, kanadında sonbahar gelinlikleriyle toprağa uyanacaktı. Ölümün son hecesini mırıldanmaya başlarken bizler...babamın hayatın gerisinde bıraktığı kocaman ayak izleriydi sadece....
Zeynel öldü diyorlardı gecenin zifiri karanlığında... ben uykusu bölünmüş sessiz zamansız gidişe,üşüyen feodal sesimi siper etmiştim.
O zaman öğrendim yıllar geçtikçe büyüdüğümü ve toprağın denize olan yüksekliğine rakım dendiğini...babam denize yakınlaşmıştı çünkü....
O zaman öğrendim’ başın sağolsun’un Elazığ- Keban arası tırnaklarımın arasında büyüyen Baraka Zamanı olduğunu....
Ömrümün toplantı ve yürüyüş Kanununa tek muhalefetsiz yürüyüşüydü...kışın damlar ve mezarlık arası bu yolculuk....
Evin önünü hatırlıyorum... bütün köy ordaydı.Ağıtlar...ağıtlar....Sonra sanırım rahmetli Zeki Emmi defin işlemi için ’meftayı kaldırın’ dedi. Son bir kez bakmak istedi annem, teyzem ve bibim...tabut ve kefen açıldı...beyaz sesiyle ben babamı gördüm... uzun boyluydu, zaman ise bir nehir boyu...
Yaşam düşleri bazen uyku satın almaktır.Eski bir yazıtta okumuştum:’Tanrı’nın elinden satın almıştı Ölüm babamı’ uzun bir uykuya almıştı.
Sonra Fatma Yenge beni oradan alıp götürmüştü korkar diye... insan babasından korkar mı? Bana ’baban göğe çıktı ’demişti o zaman...ben de hep içimden ’keşke bulutlar çok olsa da babam geri gelse’ derdim herkesin içinde....Bir nehir türküsünde okumuştum:
“Üstüm kirlenir diye kaçtığı kayıp insanların Aytaç türküleri olmuştuk Ve bir gece yarısı karanlıkken yastığımın sığınağında. Fırat kenarında yüzen kayıklar:
’Yiğidim Aslanım Orda Yatıyor’ ezgisi eşlik eder göz yaşlarıma....
Ve Öğrenmiştim ki ayrılık ne aradaki yollar,ne kapanan kapılar, ne de yıldız kayması.... İnsanın içini dökmekten vazgeçmesiydi ayrılık.. kaybediliş İpi kopmuş boncuklar gibiydi... Yollara döktüğü gözlerimdi...
Su üşür mü Murat’ım ?
Ata GÜLER
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.