- 1294 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Gurbet Günlükleri
Yazmak, yazmak istemeyle değil yazmaya mecbur kalmayla meydana gelmezse, ortaya çıkan sadece kelime yığınları olabilir. Bundan korksam da kendimi fon müziğinin akışına bırakmak gerçekten güzel geliyor… ve ne zaman beni benden alan bir şeyler dinlesem, kendimi yazmaya muhtaç hissederim. Bu iyi yazdığımdan değil, kelimelere özlem duyduğumdan ortaya çıkar.
Herkes gibi kendimi spora… vs salarak unutabilecek, meşgale bulacak bir yanım da olmadığından kendimi hikaye ırmaklarında kulaç atarken bulurum. Belki de aynı duyguları yaşayan birileri okur da, bir an olsun dalar gider diye de ümitlenirim. Yani insanları üzmeye bayılırım. Korkmayın içimde vahşi duygular olduğundan değildir bu… belki de ağlatmak isterim, duygu yolcularını.
Öyle ya, duygular da suya benzer; bir kapta öylesine dururlarsa bayatlar ve kişiyi düşünce fukarası haline getirirler. İçimizde sürekli bir devir daim yapmalıdır hüzünler, neşeler, gülmeler, ağlamalar… ben, özellikle hüzne sevdalıyım… ne zaman doyasıya gülsem, birilerinin hakkını çalmışım gibi gelir. Hüznün en son hali bana göre mutluluğun asla yetmeyeceği zirvelere tırmanır, hem de yalın ayak.. gerçekten de fazla gülmek insanın kalbini katılaştırır.
Ve sonunda gözlerinizden yaş gelir. Açıkçası; gülmede yapılan zirve, hüznün daha ilk basamağı sayılan göz yaşlarına ancak erişebilir. Çaresiz olmak, hüzün nehirlerinin pasaportunun verildiği tek yerlerdir.
Ondandır ki;iki ayağımızın tek pabuca girmesi de yetmez; o pabuç da yarıya kadar yırtık ve kopmak üzere olmadlıdır… hayata tam tamına sarılmanın yolu, gözlerin daima dalgın olmasında yatar… dalgın yüzlere oldum olası saygı duyarım;onlardaki gizeme aşık olrum.
Bir de gurbette kalanlara bir kardeş, evlat sıcaklığıyla sarılmak ve kendimi unutmak isterim…
19 :20 10-11-2013
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.