- 496 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YENİ TÜRKİYE VİZYONU
YENİ TÜRKİYE VİZYONU
AKP Hükümeti, 11 yıl boyunca uyguladığı siyasi, iktisadi ve sosyal politikaları ile ülkemizi içinden çıkılması mükün olmayan büyük sorunlara sürüklemiştir.Dış politikadaki yanlışlıklar, ülkemizin kendi coğrafyasın- da yalnızlaşmasına neden olmuştur. Hükümetin, bozulan sosyo-ekonomik dengeleri yeniden yerli yerine oturtabilmesi için yeni ve güçlü politikalar üretmesi, küresel dengelerin lehimize veya aleyhimize gelişmesine karşılık mutlaka alternatif politikalar geliştirmesi gerekir. Bu plan ve programların bilimsel temellere dayanması, zamanın ve ülkemizin şartlarına uygun olması şarttır. Her türlü iç-dış risklere ve tehlikelere karşı onarım ve yaptırım gücü olmalıdır. Palyatif tedbirlerle ülkemizin kalkınması, yenilenmesi ve bozulan dengelerin bir düzene sokulması asla mümkün değildir. Bu tür palyatif tedbirler, artçı sarsıntılar şeklinde tekrar eder, devletimizin ve milletimizin temellerini yeniden sarsmaya başlar.
Türkiye, AKP dönemiyle hızlı bir değişime uğruyor. Orta-ya koydukları iç ve dış siyasetleriyle; Türkiye’nin bölgesin de büyük bir güç olduğunu ve pek çok ülkede Türkiye’nin sözünün geçerli olduğunu; ihracatımızın arttığını, işsizliğin hızla düştüğünü, hayvancılığımızın yeniden canlandığını, tarımda ve eğitimde büyük reformlar yapıldığını ve İMF’ye olan borçlarımızın ödendiğini sürekli gündeme getiriyorlar ancak 800 milyar dolara yaklaşan borcumuzdan hiç bah-setmeyerek milleti ahmak yerine koyuyorlar.
AKP yönetiminin ‘Yeni Türkiye’ diye önümüze koyduklarını hatırladığımızda şu ilginç tablo çıkıyor:
a-) Yasal düzenlemelerle türban artık sorun olmaktan çık-tı; kamusal alanda kullanımı sağlandı.
b-) Milli bayramlarımız eski görkemli günlerinden uzaklaş-tırıldı; Anıtkabir ziyaret edilmez oldu.
c-) Resmi kurumlarımızdan ‘T.C’ ibareleri kaldırıldı.
d-) Devlet nişan ve madalyalarından ‘Selçuklu Kartalı’, ‘T.C’ ve ‘Atatürk’ kaldırıldı.
e-) PKK Terör Örgütü ile gizli yürütülen görüşmeler artık alenen yapılıyor. Bebek Katili Apo’ya ‘sayın’ denilmesi yasalarla teminat altına alındı ve onun önerileri hükümet tarafından ‘yol haritası’ olarak kabul edildi.
f-) ‘Andımız’ın okullarımızdan kaldırılması, Yunus Emre-nin ‘Cennet’ şiiriyle Arif Nihat Asya’nın ‘Bayrak’ şiiri ve Kemal Atatürk ile ilgili kısımlar eğitim kitaplarımıza san-sürlenerek alındı.
g-) Alkol ve sigara kullanım yerleri sınırlandı.
h-) Türkiye’nin en kıymetli maden yatakları, en güzel ara-zileri ve kamu iktisadi teşekkülleri özelleştirme adı altında yabancı sermayelere devredilerek Türkiye’nin içi boşaltıl-dı.
I-) Kemal Atatürk’e ‘Ayyaş’ denilerek hakaretlerin önü açıldı.
j-) BOP eşbaşkanlığı ile Türkiye, korkunç bir döneme sü-rüklendi; sosyal ve ekonomik alanda bu hataların bedelini ödüyor.
k-) ‘Dinlerarası Diyalog’ sürecinde, Cuma hutbelerinden Al-i İmran Suresi’nin “Allah katında yegane din İs-lam’dır’ mealindeki ayet kaldırıldı.
l- Zina, suç olmaktan çıkartıldı, meşru zemine oturtuldu.
m-) Domuz eti, kasaplık et statüsüne alındı.
n-) BOP eşbaşkanlığı çerçevesinde, öteden beri dost ola-rak yaşadığımız İran, Irak, Suriye, Libya ve Mısır ile dostluğumuz ‘sıfır sorun’ politikaları sonucunda düşman-lığa dönüştü. Türkiye yönetiminin bugün itibariyle dost olarak görebileceği bir ülke kalmamıştır. İlginçtir; Başbakan, Irak’ta kurulması muhtemel ‘Kürdistan’ Bölgesi için Barzani’ye şöyle seslenmişti; “Irak’ın Kuzeyinde kurula-cak bir Kürt Devleti Türkiye için savaş sebebidir” Başbakan, o gün savaş ilan ettiği Barzani ile artık devlet düzeyinde görüşmeler yapıyor! AKP Hükümeti’nin bölge-sel liderlikten anladığı bu olsa gerek!
o-) Siyasi otorite, anayasamızın ilk dört maddesini ısrarla değiştirmek istiyor. Böylece; ‘Türklük’ tanımı ve Devletimizin ‘Üniter’ yapısı değiştirilecek ve Türkiye’nin 36 et-nik bölgeye ayrılmasının yasal şartları oluşturulacak.
p-) TSK’ne karşı uydurma belgelerle büyük bir operasyon düzenlendi. Kanaatlere ve ne idüğü belirsiz gizli tanık beyanlarına dayanarak tutuklamalar yapıldı. Bu hukuksuz o-perasyonlar ve tutuklamalar tarihimize kara bir leke olarak düşecektir.
r-) Geçtiğimiz yıl büyük şaşalarla Türkiye’nin en stratejik bölgelerine Patriot (vatansever) füze savunma sistemleri yerleştirilmişti. Başbakan ve Yardımcısı Bülent Arınç, o anın verdiği yüksek heyecan ile füze savunma sistemleri komutasının TSK’da olduğunu belirmişti. Çok geçmeden NATO Genel Sekreteri Rasmussen, Patriotların NATO kapsamında Türkiye’ye yerleştirildiğini ve dolayısıyla ko-mutasının da NATO generallerinde olduğunu söylemişti. NATO’dan gelen bu açıklamalarla Başbakanın ve Yar-dımcısı Bülent Arınç’ın milletimize doğruları söylemediği de ortaya çıkmıştı.
Bu açılımlar AKP tarafından ‘Yeni Türkiye’ olarak mille-timizin önüne konuldu. Bu yapılanlar, yıllarca içimizi açıttı, millet olarak hepimizi derin bir kaygı çukuruna itti. AKP Hükümeti’nin hayata geçirdiği bazı başarılı çalışmalara da değinmek gerekir. Yavuz Sultan Köprüsü, Hacı Bektaş-i Veli Üniversitesi, Abdullah Gül Üniversitesi, Marmaray ve Camii-Cemevi projesi, AKP’nin Türkiye’ye yaptığı hizmetlerdendir. Bu projeler arasında kamuoyu tarafından tepki alan projelerde olmuştur. Bunların başında Yavuz Sultan Selim Köprüsü geliyor! Bu köprüye isim seçerken, toplumumuzun hassasiyetleri dikkate alınmalıydı. Zira Yavuz Sultan Selim, Alevi kardeşlerimiz tarafından ‘Şii Katili’ o-larak kabul edilmiştir. Bu köprü, toplumumuzu ikiye ayırmıştır. Fethullah Gülen ve İzzettin Doğan Projesi olarak ortaya çıkan Camii-Cemevi projesi de milletimizi ikiye bölmüştür. Hükümetin yaptığı icraatlar ne olursa olsun, toplumu ikiye bölmemeli; birleştirici olmalıdır. Bu çalışma-ların yanı sıra; Göktürk-2 Uydusu’nun Çin üzerinden uzaya fırlatılması, İnsansız Hava Aracımız Hür Kuş’un yerli imkanlarla üretilmesi göğsümüzü kabartan gelişmelerdir. Türkiye’nin güvenliğini sağlayıcı bu tür projelerin hızla yaygınlaşması, seri halde üretilmesi en büyük arzumuzdur. Türk ekonomisinin üretken bir yapıya kavuşturulması, sıcak para ekonomisinden acilen vazgeçilmesi şarttır. Sıcak parayla ayakta kalmaya çabalayan ekonomilerin ömrü kısadır. Sıcak para politikasıyla Türk ekonomisi, yabancı yatırımcıların insafına terk edilmiştir. Yatırımcılar, Merkez Bankası’ndan ve borsadan paralarını çektiğinde Türk Ekonomisinin yerle bir olacağı kesindir. İktisatçılar, bu açıklamaları yaparak hükümete daha etkili ekonomik tedbirler almasını önermiştir. Yukarıda saydığımız değişim ve dönüşümler, ülkemizin birliğine ve dirliğine katkı sağlayıcı değildir. Zira bu tür uygulamalar, ABD ve İsrail’in işine yarayacak küresel açılımlar ve dönüşümlerdir.
Türkiye’nin en temel sorunları; işsizlik, terör, eğitim, insan hakları ve yolsuzluklar olarak önümüze çıkmaktadır. Ekim 2013 tarihinde, Gezici Araştırma Şirketi’nin yaptığı, sos-yal, ekonomik, politik ve kültürel konularda ‘Türkiye Değerleri Araştırması’ adıyla yaptığı anket çalışmasın-dan çok çarpıcı sonuçlar ortaya çıkmıştır. O çarpıcı sonuçlara göre ülkemizde işsizlik sayısı %35, terör %21.7, eğitim %18.5, insan hakları %14.2, yolsuzluk %10.5 olarak ortaya çıkmıştır. Yine bu anket çalışmasına göre, halkımızın büyük çoğunluğu kendisini muhafazakar olarak görüyor; sarhoşlarla komşu ya da arkadaş olmak istemiyor. Yine ankete göre; insanlarımızın büyük çoğun-luğu Türkiye’nin hızlı bir şekilde kutuplaştığını, insanların özel hayatına müdahale edildiğini belirtmiştir. Vatandaşa sorulan sorulardan alınan cevaba göre; Türkiye’de başör-tüsü sorunu yoktur; ülkemizde başörtüsü kullanan kadınların sayısı da %64 olarak ortaya çıkmıştır.
Güçlü bir Türkiye için; Türk Tarımı’na uygulanan kotalar kesinlikle kaldırılmalıdır. Hayvancılık sektörü devlet des-teği ile yeniden canlandırılmalıdır. Satılan madenlerimiz, kamu iktisadi teşekküllerimiz tekrar alınarak Türk Ekono-misi’ne devredilmelidir. Toprak satışlarından vazgeçilmeli, tekrar alınıp asıl sahiplerine devredilmelidir. Sıcak para ekonomisinden vazgeçilmelidir. Merkez Bankası’nda bulunan emanet para karşılığında kendi paramızı basma çaresizliğinden bir an evvel kurtulmamız şarttır. Türkiye, kendi gelirleri karşılığında parasını basmalı ve dışa bağımlı olmaktan kurtulmalıdır. Eğitimimiz yüzde yüz milli; Türkiye’nin ve dünyanın gerçeklerine uygun olmalıdır. AB Uyum yasalarıyla, Türkiye’nin milli iradesi elinden alınmış durumdadır. AB Uyum yasalarını artık bir kenara bırakıp, kendi projelerimizi ve politikalarımızı uygulamamız gerekir. Büyüyen ekonomi politikalarıyla işsizlik ve asgari ücret rezaleti artık tarihe gömülmelidir. Yasama, yargı ve din kesinlikle siyasetin araçları olmaktan çıkarılmalı; devlet kurumlarında kadrolaşmalara artık bir son verilmelidir. Bunların gerçekleşmesi durumunda ancak Türkiye mo-dern bir hukuk devleti olabilir; güçlü siyasi ve iktisadi politikalarıyla dünyanın sayılı ülkeleri arasına girebilir. Türkiye’nin temel sorunları halen çözülmemişken, milletin gözünün içine baka baka ‘Güçlü Türkiye-İleri Demokrasi’ yalanlarıyla milleti ahmak yerine koymanın hiçbir faydası olmayacaktır.
08.11.2013
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.