- 4888 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
’’ÇALIŞKANLIK VE TEMBELLİK’’
Bu iki kavram bir birinden çok ayrı ve zıt olmasına karşı iki kavramın da ortak bir özelliği var. O da, bulaşıcı olmasıdır.
Ancak iki kavram arasındaki ortak olguda ağır basan maalesef tembelliktir. Çünkü insan psikolojik, yapısı gereği durağanlığa, depresif ruh haline daha yatkındır, böyle bir ruh halinin genetik faktörün yanında çeşitli etkileşimleri de vardır tembelliği tetikleyen ne önemli etkende (umutsuzluktur ) sosyo ekonomik şartlar ne düzeyde olursa olsun umutsuzluk tembelliği oluşturan en önemli etkendir.
Tembelliği ve çalışkanlığı irdeleyen böyle bir yazının nedeni, gazetedeki bir haber olmuştu. Dünyanın en tembel 10 ülkesini konu alan haberde, bazı ülkelerin milli gelirleri iyi düzeyde olmasına karşı, çalışma saatlerinin azlığını halkın tembelliğini anlatan haber dikkat çekiciydi. Bu habere konu olan, 10 ülkenin bir kaçında bulunduğum sürede, gözlemlerim, o ülkelerin insanlarındaki en önemli eksikliğin ( idealist ) olmayışlarıydı. Bu ülke insanlarının bir kısmı ya kaderci bir anlayışa sahip, yada kendileri ve ülkeleri adına bir beklentileri bulunmayışıydı. Başka bir ifadeyle umutları ve idealleri yoktu bu İnsanlarının olumsuz ruh hali yalnız kendi ülkeleri için değil dünyamız ve tüm insanlık adına kötü bir durumdur. Çok şükür ülkemiz bu 10 ülke arasında değildi.
Tembelliği konu alan bir fıkrayla biraz tebessüm edelim zamanın birinde, padişah ülkedeki en tembel miskin kim varsa bulun getirin demiş. Tembeller arasından yapılan elemeden sonra, en tembel iki kişiyi padişahın huzuruna çıkarmışlar, padişah sarayın balkonundan saray burnunu eliyle işaret etmiş ve demiş ki söyleyin bakalım kuş bakışı, beş yüz metrelik mesafesi olan saray burnuna ne kadar zamanda gider gelirsiniz, miskin bir cevap vermiş altı ayda gider, altı ayda dönerim. Padişah diğer miskin adama, peki sen ne kadar zamanda gider gelirsin, deyince adam elini gözüne siper edip, saray burnuna doğru uzuun uzun bakıp dudağını bükmüş, diğer miskin adama dönüp, kısık bir sesle motor mu taktın kıçına be adam.
Gülmece fıkrada olduğu gibi boyutları giderek artan tembellik çok basit pratik yapılacak işlerde bile yapacak isteği ve motivasyonu yok eder, depresyon’a yani tedavi gerektiren psikiyatrik bir hastalığa dönüşebilir.
Tembellik bireyin kedisinde başlayıp en yakınında olan aile bireylerine sonrada yakın dost ve, akrabalara kadar yayılır, ve daha sonrada bütün toplumu etkisi altına alır ruhsal çöküşe neden olan ilginç bir durum haline dönüşür, İnsana musallat olan miskin ruh halli eğer psikiyatrik destek gerektiren boyutta değil ise bu ruh halinden kurtulmanın basit bir formülü vardır o da başarılı olma hırsıdır böyle bir ruh haline sahip olmak için insan önce kendisine basit ve küçük hedefler koymalıdır. Küçük hedefler başarıldıktan sonrada biraz daha büyük hedefleri gözüne kestirip o uğurda çaba sarf etmeleri gerekir gösterilecek çaba zihinsel olduğu kadar fizikselde olmalıdır.
Günümüzdeki gelişen ve değişen teknolojik yaşam şartları insanın fiziksel hareketliliğini kısıtlıyor bu durum insanın aleyhine olan bir durumdur. İnsanın başarmak için hedeflediği olgu neyse ona ulaşmayı zorlaştırıp imkânsız hale getire biliyor. Oysa başarıdaki en önemli şey yani işin püf noktası fiziksel çalışmadır.
Başarının ölçüsü kişinin vizyonu ve tatmin duygusuna göre değişir.
Geçtiğimiz günlerde iş hayatından tanıdığım ülkemizin önemli bir firmasının sahibi olan dostumla sohbet ettiğimizde bana iki yıl önce ana dolunun bir şehrinde kurdukları fabrikayı çalışan insan bulamadıkları için kapatma kararı almayı düşündüklerini söyledi fabrikanın gerçek kapasitesinin 4000 bin kişiye iş imkanı sağlamak potansiyelinde olduğu halde tüm şartları zorlamalarına karşı en ücra köylere bile servis koymalarına rağmen fabrikanın çalışan mevcudunu 1750 kişinin üzerine çıkamadıklarını bu yüzdende iki yıldır sürekli zarar etiklerini söyledi bende iş şartlarımı ağır yada maaşlarımı düşük acaba diye düşünüyordum ki, ancak anlattıklarını dinleyince hiçte öyle olmadığını öğrendim servis yemek sigorta kreş gibi iyi sayılabilecek çalışma koşullarının yanında fena sayılmayacak ücrette verdiklerini öğrenince doğrusu çok şaşırdım daha şaşırtıcı olanı ise işsizlik oranının yüksek olduğu bu ilimizde fabrikada çalışacak insan bulamamalarıydı sanırım evde ve kahvede pineklemek tembellik yapmak daha kolay geliyor.
Günümüzün insanında şöyle bir yanlış anlayış maalesef giderek yaygınlaşıyor, oturduğu yerden masa başında iş bitirmek başarılı olmak böyle bir durum mucizelere bağlıdır ki. Gerçekçi olmak gerekirse bu şekilde başarıyı elde etme olasılığı oldukça düşüktür.
Eğer bu sakat mantık hastalıklı anlayış devam ederse korkarım ki, bizim ülkemizin de en
tembel 10 ülke arasına girmesi çok uzak bir tarih olmaz.
Yirmi sekiz yılık iş hayatımda emek sarf etmeden oturduğu yerden yani tembellikle başarıyı elde etmiş tek bir insana rastlamadım doğrusu zaten böyle bir durum doğanın işleyişine de ters düşer. Binlerce insana iş imkânı sağlayan, Türkiye’nin en prestij’li firmalarının sahiplerinin önemli bir kısmı çok çalışarak bu günlere geldiklerine inanıyorum. Bunların bir kısmına bizzat şahit olmuşumdur. Hatta bu gün sahip oldukları servetlerine karşı halen çok çalışmaktalar abartısız söylüyorum hiçbir kompleks yapmadan sırtlarında çuval ve yük taşıyorlar.
ÇALIŞKANLIK da bulaşıcıdır ve güzel bir şeydir.
ÇALIŞKAN insanlar için başarı kaçınılmazdır.
ÇALIŞKAN insanlar için ülkemiz fırsatlar ülkesidir.
ÇALIŞKAN bir ise kazanan bin olur çalışan bin ise kazanan bütün ülke olur.
Serhat BİNGÖL
08/11/2013
YORUMLAR
Güzel bir yazı.
Her cümlesinin altına imzamı büyük bir zevkle atıyorum.
Üç kuruş ekmek parası kazanmak için,
bilmem hangi ülkenin, bilmem hangi yitik şehrinde,
yalnız,
sevimsiz koşullarda çalışmaktayım.
Yaşım da, çoktan kemale ermiş durumda.
Keşke diyorum bazen kendi kendime,
tüm ülke insanım,
benim gibi çabalasaydı...
Her halde sırtımız yere gelmezdi...
Bu işler,
oturduğun yerden avam kesmekle,
slogan üretmeyle,
bağırıp çağırma ile,
her atılan adıma muhalefet etmeyle olmuyor...
Çalışarak oluyor...
Sadece çalışarak...
Elinize sağlık diyorum...