- 554 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Uslu
USLU
Oğulcuk Mezarlığı’nda bir hece taşı. Hece taşında şu ibare var:”Keziban Uslu.Doğumu 1934,ölümü 1957. Ruhuna el Fatiha.”
O şimdi hece taşında bir isim. Yirmi üç yıl yaşamış fani dünyada. Dört çocuk doğurmuş. Onulmaz bir derde tutulmuş hayatının baharında. Sonra da göçüp gitmiş. Hece taşını her görüşümde içim yanar. İçim kanar.
Her insanın yaşamı bir roman. Keziban Uslu’nun hayatı uzun hikaye. Kısacık ömrüne sığan bir uzun öykü. Nasıl bir öykü? Anlatacağım azizim, biraz sabır lütfen.
Keziban bacı eniştemiz Ali İhsan’ın anası.Yusuf, Hayati ve Hatice’nin de...Abdullah emminin ilk eşi. Öldüğünde Hatice daha altı aylık bir bebekmiş. Ah amansız ecel! Zalim felek vay! Vay ki vay!
Çocuk yaşta Keziban bacı Abdullah emmiye aşık oldu. Başoruz (Başhoroz)’dan dünürcüleri geldi Keziban bacının. Nişanları yapıldı. Lakin Keziban bacının gönlü Abdullah emmide. Bir gün gelin kız görmeye gelen Başoruzlular’ın yolunu kesti Abdullah emmi:
“Keziban’ı seviyom. Size gelin etmem.” dedi. Elde tabanca. Başhorozlular aldırmadı. Kaçtı Abdullah’la Keziban. Hebili amenin evine saklandılar.Hebili ame, Abdullah emminin halası. Kapıyı sımsıkı bastırdılar. Keziban bacının kardeşi Gizir Halil geldi. Tandırın bacasından sarkıp içeri girecek. Abdullah emmi herşeyi göze almış:
“Üstümüze gelme Halil. Vururum.”
Sözü uzatmayalım. Nikahları kıyıldı. Ali Pehlivan’ın İhsan’ın evinde gelin oldu Keziban abla. Kaynana Hafize halayla geçimleri pek yok.Hafize halanın lakabı Kotü Gelin. Neden böyle denilmiş? Hafize hala biraz dağınıkmış.Temizliğe, düzene pek önem vermezmiş.Bir de Keziban geline acımasız davranırmış. Ona sebep Kotü Gelin demişler Hafize bacıya. Yoksa başka bir kötülüğü yok doğrusu.
Keziban gelin zaman zaman el açar yalvarırdı Tanrı’ya:
“Gurban olduğum Allah! Ayrı bir evim olursa tavıkların yalağından yerim aşımı...”
Gün oldu, ayrıldılar.Harman yerine kutu gibi bir ev yaptılar.Artık kendi evlerindeydiler. Keziban gelin bir sabah aldı eline yufka ekmeği.Geldi tavuğun yalağına.Batırdı suya ekmeği. İştahla yedi. Şükretti Tanrı’ya: “Benim de evim yuvam olurmuş.Şükürler olsun.” dedi.
Evleri mezarlığın dibinde. Mezarlığın batı duvarı, onların avlusunun da duvarı.Dip dibe...Kelibram (İbrahim Ünal) ölmüş. Bir gün sonra ekmek yapıyor Keziban bacı.Yufkaların dumanı üstünde. Keziban bacı:
“Al İbram emmi! Al bir sıcak al...” diyor. Yeni komşuları Kelibram’e yufka ikramında bulunuyor.Ne de olsa sessiz,nefessiz komşuları Kelibram... Çokları mezardan,mezarlıktan ürperir,korkar. Keziban bacı ürpermek,korkmak bir yana, işin şakasında!
Yeri geldi Kelibram emmiyle ilgili bir kısa notum var.Aktarayım. Kelibram hastalanır.Doktora gider.Tetkik,tahlil. Doktor Kelibram emmiye sonucu bildirir.Verem olmuştur Kelibram emmi. Kelibram kabullenmez bunu. Çıkışır doktora:
“Ne diyon sen,doktor bey? Veremi gotüme soksan girmez!”
Keziban bacının peş peşe dört çocuğu oldu. En küçükleri Hatice.Daha kucakta bir sabi.Bir hastalığa yakalandı.Boğazında bir yara çıktı. Doktor moktor hak getire...Hastalık günden güne ilerledi.Yacçepni (Yazıçepni)’ye götürdüler.Yaccepnili Hekim Şükrü muayene etti Keziban bacıyı. Hekim Şükrü otacı. Bir ilaç hazırladı.Bu ilacı suya katıp içerse yaranın iyileşeceğini söyledi Keziban bacıya. Eee Hekim Şükrü öyle diyorsa öyledir!
Ne fayda! Hekim Şükrü’nün yaptığı ilacı akşam içti Keziban bacı.Gece ruhunu teslim etti. Geride dört tane yavru boynu bükük,anasız kaldı. Ecel aldı, yer gizledi Keziban gelini.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.