- 1301 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KAYGUSUZ ABDAL(Bölüm: 3)
KAYGUSUZ RİSÂLESİ DEVAMLA:
Mustafa CEYLAN
**********************
"GAYBÎ BEĞ’İN BABASININ ABDAL MUSA’YI ŞİKÂYET ETMESİ İLE TEKE BEĞİ’NİN HAKK’A YÜRÜMESİNE DAİR..."
"Beyzâdenin yanında bulunan refâkatçılar, ahûnun arkasından yalnız başına giden Gaybî Beğ’i kaybetmişlerdi. Dağları, ovaları, sahraları tamamıyla aradıkları hâlde onu bulamamışlardı. Nihâyet hizmetkârlardan biri kan izini tâkıben asitâne-i saâdete geldi. Kapıdan içeri bakdı. Gördü ki, Beyzâde buradadır. Hemen diğer yol arkadaşlarına durumu haber verdi. Gaybî Beğ’in arkadaşları asitâneye geldiler. Onunla konuştular. O’ nun âsitânede kalmakta ısrar etmesi üzerine Alâiye’ye geri döndüler. Alâiye Sancağı Beği’ne oğullarının bir derviş olup Abdal Musâ asitânesinde kaldığını haber verdiler. Alâiye Sancağı Beği’de oğlunun Abdal Musâ Tekkesi’nden kurtarılması için Teke Beği’ne baş vurdu.
Teke Beği’de Alâiye Sancağı Beği’nin ricâsı üzerine Gaybî’yi Abdal Musâ Tekkesi’nden kurtarmak ister. Ona kendi bahadırlarından Kılagılı İsâ’ yı gönderir. Kılagılı İsâ, Gaybî Beğ’i getirmek üzere yola çıkar. Abdal Musâ Tekkesi’ne varır. Durumu anlatır, fakat sert çıkması üzerine Abdal Musâ tarafından gösterilen kerâmetle Kılagılı İsâ, atından inmek isterken ayağı atın üzengisine takılarak atın ürkmesi neticesinde vücudu paramparça olarak Teke iline geri döner.
Bunun üzerine Teke Beğ’i de askerlerini alıp Abdal Musâ üzerine yürür. Bu durum Abdal Musâ’ ya daha önceden mâlum olur ve dört-beş yüz müridi ile beraber, semâ ede ede Teke Beği’ne doğru yürümeye başlar. Bu esnâda Teke Beği’ de bir ateş yaktırmış ki içinde Abdal Musâ ve müridlerini yakmak istiyordu. Fakat Abdal Musâ ve müridleri bu ateşin içine semâ ederek yürüdüler ve ateşi tamamen söndürdüler. Bu durumu gören Teke Beği’nin askerleri tamamen dağıldı, Teke Beği’nin kendisi de düşüp öldü."
*
Aradılar, aradılar
Dergâhın çevresini
Döne döne aradılar.
Bir ahûnun peşin sıra
Kayıp olan Bey oğlunu
Yana yana aradılar.
Dağları, ovaları, sahraları
Bıkmadan, usanmadan
Çepe çevre aradılar.
Yok işte yok Beyoğlu’muz
Yer yarıldı girdi sanki içine
Alageyik kurban olam n’ettin söyle beyimi?
Kan yaş ile doldurdun bak, ağlayan gözlerimi
Yer yarıldı, dağ mı çöktü koşarken peşin sıra?
Bir koç yiğit gitmedi ya Arabistan, Mısır’a
Ahanda şu kan izindir bu yol boyu akmış bak
Ala geyik inad etme, Beğim nerde? Çabucak
Söyle de bilelim;
Yandım aman, ben yanayım dağlar oy!
Toros yeli acı eser karaları bağlar oy !
Alageyik kurban olam n’ettin söyle beyimi?
Nasıl aldın bir çırpıda göğsümden yüreğimi?
Hani nerde, nere gitti, kartal bakışlı yiğit?
O yiğit ki çelik bilek, el değil bize ait...
Bir ok ile geçer idi oynaşan rüzgârları
Yola çıksa eritirdi koca koca dağları
Nasıl ettin, neler ettin?
Söyle de bilelim;
Yandım aman, ben yanayım dağlar oy!
Yol gösterir belki bize dua dua beğler oy!
Ve nihayet
Ve sonun başında,
Ve başın en sonunda
Kan izi, ayak iziyle ışıldarken zamanda
Dalıverdi dergâhın çift kanatlı kapısından içeri
Bir başkası...
Baktı şaşırdı,
Şaşırdı ovaladı gözlerini
İnanamadı,
Bir kere daha,
Bir kere daha baktı.
Çıktı nefes nefese dışarı
..........."Beyoğlu buradadır, içerdedir
...............Traş olmuş, bağdaş kurmuş,
..................El pençe divan durmuş amanın da oy!"
Koştular bir soluk,
Bir soluk ki güvercin nefesi
Bir soluk ki at terlemesi
Yorgun ve meraklı...
Söyleştiler,
Sordular,
Nedenini
Bir iyice anlamaya çalışıp
Bekleştiler.
Hattâ en yakın arkadaşı
Hattâ sırdaşları bir olup
Deştiler zamanı
Ama çaresiz kaldılar, oysa
Kardeştiler...
Yerinden bile kımıldamadı Beyoğlu
Sedirin en serin ve gölgeli kısmında
Sessiz sakin karanfil uykusundaydı
Yusuftu ve düşmüştü baş aşağı
LeyLa’nın kuyusundaydı,
Duvarlardan ses geldi,
Beyoğlundan :
................ "Hayır, gelmem!"
Döndüler sonunda Alanyaya,
Döndüler ya nasıl dönüş bu
Per perişan, elemli...
Anlattılar bir iyice
Olanı, biteni Beyoğlu’nun Babasına...
Fal taşıdır açıldı gözleri
Koca Alanya Beği’nin...
Bir anlam veremez,
...."Efsunlamışlar yiğidimi, belli !"
.......Der ve vurur ayaklarını yere,
..........Çalar fesini mindere:
............."Kahretsin!"
Alâiye Sancağı Beği
Kurtarmak için Yiğit oğlunu
Baş vurdu Teke Beği’ne...
Beğin Beğe ricasıdır kırılmaz
Ve nedeni bile sorulmaz elbette.
Bahadırlarından Kılagılı İsâ’ yı
Gönderir Abdal Musa üstüne
Kılagılı İsâ Beğ
Varır tekkeye anlatır durumu
Bir de gözdağı vermek için
Sert çıkışır vesselâm...
Olan oldu o anda
İnmek isterken atından
Ayağı üzengiye
Takılır oyyy...
Ve ürker at,
Koşar oradan oraya
Sürüklenir, yaralanır, şaşırır
Kılağılı İsa Beğ
Ve döner Teke iline
Durumu öğrenir Teke Beği
Toplar askererini
Ve yürür Abdal Musa üstüne
Yürür yürümesine lâkin
Bu durum malum olur Abdal Musa’ya
Ve dört-beş yüz müridi ile
Semâ ede ede Teke Beği’ne doğru
Yürümeye başlar koca Eren oy anam!
Teke Beği’ de bir ateş yakar
Alevleri göğe çıkar,
Yakmaktır maksadı
Piri ve talebelerini...
Hey ki heyyy...
vay civanım vayyy...
Alev nedir, ateş nedir Ermiş’e ?
Semâ ede ede
Yürüdüler al ateşin içine
Ve yanmadılar
Pir ve talebeleri...
Gördü ya Teke Beği
O esnada düşüverdi atından
Ve
Oracıkta can verdi işte...
-------------DEVAM EDECEK---------------
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.