- 1380 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hayvanlar Âlemi
Belgesel seyretmeyi sever misiniz?
Ben severim hem dinlendirici, hem öğretici olduğunu düşünüyorum.
Özellikle hayvanlar aleminde enteresan, ibretlik kıssalar yaşanıyor.
Bu nedenle onlara bakınca yazmak için bol malzeme bulabiliyorum.
Tabi anladığım ve yazabildiğim için şükretmem gerektiğini unutmuyorum.
Birde Lafonten’i düşünüyorum o böyle belgeseller seyretseydi kim bilir daha ne masallar yazardı diye.
Uzun zaman önce izlediğim bir belgeselden size biraz bahsetmek istiyorum;
Bir bufalo sürüsüydü galiba, ama oldukça kalabalık bir sürüydü.
Bu hayvancağızlar hep beraber otlarken bir leoparın tehdini hissettiler ve olanca hızlarıyla koşmaya başladılar.
En önde önderleri vardı. Sürüdekiler önderlerini takip ediyor ve onun koştuğu yöne doğru koşuyorlardı.
Koşarak, Leoparın şerrinden kurtuldular ama o telaş içinde önder bir hata yaptı ve dibi görünmeyen bir uçurumdan hop diye atlayıverdi ve uçurumun dibini boyladı.
Peki sürü ne yapsa beğenirsiniz, onlarda, bu liderimiz nereye gitti, gözden kayboldu diye düşünmeden (benimki de lafmı şimdi, hayvan bu düşünür mü?) işte bütün sürü o uçurumdan atladı. Artık o uçurumdan düşüp sağ kalan var mı bilemem? Belgeselde orası gözükmüyordu.
Ya hayvan olmakta kolay değil anlaşılan, durup düşünecek beyni de yok, bir uyaranı da yok. Zavallı hayvanlar.
Şükürler olsun insanlar âleminde durum böyle değil.
Yani bir konvoy düşünün, en öndeki araba son gaz giderken yol bitiyor ve önüne uçurum çıkıyor. Fren yapmaya, ya vakti yok, ya freni patlamış, uçurumun dibini boyluyor.
Hadi birkaç araba fark edemeyip o uçurumdan düşse bile, en azından diğerleri durumu fark eder.
Geriye dönüp, durun arkadaşlar, "nereye gidiyorsunuz! Cehennemin! Ah şaşırdım, yani uçurumun dibini boylayacaksınız" der.
Hadi oda diyemedi, bu insan ya, Allah’tan okuma yazma biliyor, bu yolu yapan da mutlaka bir işaret koymuştur yola değil mi ama!
Şimdi düşünün, dünya iki kapılı bir hanmış ve bu iki kapı arasında uzun ince bir yol varmış.
Bütün insanlar o yolda çıkış kapısına doğru koşuyorlar.
Bir çıkış kapısı açılacak ama bu kapı uçuruma, yani cehennemin dibine de açılabilir.
İşte bu yolun sahibi olan Allah, bize cehennemin kapısını açmak istemiyor, orası okumak ve anlamaktan yoksun olanlar için diyor ve (Ikra) yani OKU! diyerek yolumuza levhalar yani işaretler koyuyor.
Bakın o işarette ne yazıyor?
Bismillahirrahmanirrahim
Bakara 170 - Onlara: ’Allah’ın indirdiğine uyun.’ dendiği vakit de: ’Yok, atalarımızı neyin üzerinde bulduysak ona uyarız.’ dediler. Ya ataları bir şeye akıl erdiremez ve doğruyu seçemez idiyseler de mi onlara uyacaklar?
171 - O kâfirlerin hali, sadece bir çağırma veya bağırmadan başkasını işitmeyerek haykıranın hâline benzer; onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, akıl da etmezler.
176 - Şüphesiz ki Allah kitabı hak bir sebeple indirmiştir. Kitap hakkında ihtilafa düşenler ise, şüphesiz haktan uzak, bir anlaşmazlık içindedirler.
212 - Dünya hayatı, inkar edenler için bezendi. (Onlar) , iman edenlerle eğleniyorlar. Halbuki takva sahibi olan o müminler, kıyamet günü onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir.
Kardeşlerim elinizin altında size bilgiyi sayan, bilgisayarınız var, Kur’an-ı Kerim okumaya üşeniyorsanız, bilgisayardan bakın.
Kur’an-ı Kerim’de baş örtüsü ile ilgili ayetler var, Kur’an-ı Kerim’de namaz hakkında yetmişten fazla ayet var.
Yok illede ben cehennemin dibine giderim diyorsanız bile, çocuklarımızın gençlerimizin yakasını bırakın. İnsanların inançlarıyla dalga geçmeyin. Biz çocuklarımızın, imanlarından habersiz yetişmesini istemiyoruz...
Merhum Mehmet Âkif ERSOY’un dediği gibi; Kendin yanacaksan da evladını yakma...
Bilir bilmez konuşmayın, Allahtan korkun ve de kuldan utanın.
Nüfusun yüzde doksan dokuzunun Müslüman olduğu bir ülkede, kıbleye, namaza, başörtüsüne dil uzatmaya nasıl cüret edersiniz.
Hadi birde İsraile gidip Yahudulikle dalga geçin, Ya da ingiltereye gidip hristiyanlıkla dalga geçin.
Bu biraz zor olur değil mi? Sizin bu yaptığınız ne diktatörlükler de, ne de cumhuriyetler de olur. Ayrıca sizin bu yaptığınız hiçbir dine de sığmaz. Şansınızı zorlayıp tekrar siyasete sığdırmaya çalışmayın dedik ya bu filmi görmüştük daha önce hem de defalarca!
Sizin derdiniz milleti dinsiz imansız yapmak ama artık yeter! Bu millet dinsiz değil hamdolsun yüce Allah’ a inanıyor hem de şeksiz, şüphesiz...
Bediüzzaman Said Nursî insanın gerçek varlık sebebini bizlere Hanımlar risalesinin beşinci ikazında ayrıntılı biçimde anlatıyor; Sen istidad cihetiyle bütün hayvanatın fevkinde olduğunu ve hayat-ı dünyeviyenin levâzımatını tedârikte iktidar cihetiyle, bir serçe kuşuna yetişemediğini biliyorsun. Bundan neden anlamıyorsun ki, vazife-i asliyen hayvan gibi çabalamak değil; belki hakikî bir insan gibi, hakikî bir hayat-ı dâime için sa’y etmektir
Bakın hâlimize şükredip, insanca yaşayalım, şükretmek için ne çok sebebimiz var.
Mesela; Rabbimiz bize okumayı, yazmayı öğretmiş. Ya bir sabah uyandığımızda artık okuma yazma bilmediğimizi öğrensek hâlimiz nice olurdu?
Olmaz olmaz demeyin, bir sabah uyanmışsınız ve avukatlarımız, doktorumuz, bilim adamımız, öğretmenlerimiz, bütün halkımız okuma yazmayı unutmuş, herkes kör cahil oluvermiş.
Nasıl mı? Devletimiz bakmış Japonlar çok zeki bu işte bir iş var demiş ve latin harfimizi japon harfleriyle değiştirmiş. Haydi bakalım; "eskiyi unut, yeni yolu tut."
Yetmiş milyon gazetelere, tabelalara bilgisayara bön bön bakıyoruz. Okumayı yazmayı, bildiklerimizi unutuyoruz ve Japonca’yı heceliyoruz.
Of! Düşüncesi bile korkunç, ney seki!
Paradan gereksiz olduğu için atılan sıfırlara bile alışa alışa veda etmemiz inceliğinde bulunan bize sürpriz yapmayan bir başbakanımız var.
Biz hâlimize hep şükrettik, kimseye hakâret etmedik, bence sizde etmeyin ve hâlinize şükredin...
Saygılarımla…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.