FAHİŞEYİ ANLAMAK - 4.BÖLÜM
FAHİŞE İLE İLK YOLCULUK
İnsan üşüyor ya bazen...battaniyeye ihtiyacı var sanıyorlar...
Halid Ziya, kendi yaşam çizgilerinin çok daha dışında bir kaç gün yaşamıştı. Fakat bunu bir kez olsun sorgulama gereği duymuyordu. Çünkü Berfin,onun tüm sorgulama yetisini,kendiyle birlikte bilinmeyenin derinliklerine doğru alıp götürmüştü. Ve yine de dargın değildi ona. Özlüyordu.
Kapı çaldığında Halid Ziya’nın banyoda olduğunu bilen Melek, alelacele kapıya doğru hızlı adımlarla ilerledi. Kapıyı açtığında on yedili yaşlarında bir gencin elinde bir elbise markasına ait paket bulunuyordu. Genç kapıda bekleyen Melek’e ’’buyurun siparişiniz’’ diyerek paketi uzattı. Melek hiçbir şey demeden gencin uzattığı paketi aldı ve teşekkür ederek kapıyı kapattı.
Halid Ziya, uzun süren banyonun ardından duş kabininden çıkarak kabinin hemen çaprazında bulunan aynanın karşısına geçti. Sakalları çok uzamıştı...Elleriyle sakallarını ovuşturdu. Yukarıda ki çekmeceden tıraş takımını çıkardı ve kesmeye başladı. Aynadan uzun uzun kendine bakıyordu.Gözlerinin önüne Berfin’in silueti gelmeye başladı,siyah elbisesi,uzun düz saçları ve gözlerinden yaşlarla akan siyah sürmesi... Berfin ağlıyor muydu! Elleri titreyen Halid Ziya bir an yere yığıldı. Yüzünü tıraş olmak için kullandığı ustura ile kesmişti.
Melek, elinde ki paketi çoktan açmış ve içinde uzun ve oldukça şık bir abiye olduğunu görmüştü. Yatak odasının aynası karşısında bu abiyeyi giydikten sonra uzunca kendine bakıyordu. Uzun bir aradan sonra ilk kez birinden hediye almıştı. Çok mutluydu. Ve çok farklı hissediyordu. Halid Ziya’nın silueti geldi gözünün önüne birden. Dik duruşuyla etrafına saçtığı asaleti hissediyordu. İnsanı büyüleyen dalgın bakışları ona ayrı bir heyecan katıyordu. Keşfedilmeyi bekleyen ıssız ve karmaşık bir yer altı şehri gibiydi...Halid Ziya’da böyle düşünüyor muydu! Ayakları titreyen Melek yatağa oturdu,yatağın yanı başında bulunan sehpanın üzerinde ki vazonun içinden bir çiçek çıkardı ve saçlarının arasına yerleştirdi.
Halid Ziya,bir müddet yerde gözleri kapalı bir şekilde kaldıktan sonra zorla ayağa kalktı. Musluğu açıp yüzünü yıkadı. Kurulandıktan sonra kıyafetlerini giyip halsiz bir şekilde banyodan çıktı. Çok sevdiği çizgili gömleği üzerindeydi. Yatak odasına doğru yürüdü,kapıyı araladığında Melek’in, arkası dönük yatakta oturuyor olduğunu gördü. İçeri girdi ve Melek’e ’’Beğendin mi?’’ diye seslendi. Melek arkasına döndü ve eliyle üzerindeki abiyeyi okşayarak ’’teşekkür ederim,ama bunu neden aldığını anlamadım’’ dedi. Halid Ziya,kapıya yaslanarak tebessüm etti ve ’’oğlunu görmeye daha şık gitmelisin’’dediğinde Melek’in heyecanı kat kat artıyordu.
Hazırlanıp dışarı çıktıklarında saat on yedi buçuktu. Halid Ziya’nın garajdaki arabasına binip yol aldılar. Yakarı caddesine vardıklarında ikisinde de bir sessizlik oluştu. Caddeyi bitirdiklerinde sohbete daldılar. Yine her zaman ki gibi sohbeti Halid Ziya sorularıyla başlattı. Gözünü yoldan ayırmadan yanında ki koltukta oturan Melek’e ’’bu zamana kadar hiç arkadaş edinmedin mi?’’ diye sordu. Melek bu soruyu derin bir nefes alarak yanıtladı:’’Bugüne kadar tek dostum,kendim oldum.Etrafımda ki insanları görmezden gelmeye o kadar alıştım ki yattığım üç kuruşluk insanları bile yok sayıyorum. Bir kaç arkadaşım vardı bu işte,onlarda benimle aynı kaderi paylaşıyorlardı.Sonra eski eşimin ailesi var. Hepsinin canları cehenneme. Halid Ziya arabayı durdurup Melek’e baktı ve ’’peki bu güne kadar hiç mi seni anlayan olmadı’’diye üsteledi.
Melek sustu ve pencereden dışarı baktı. ’’İnsan üşüyor ya bazen...battaniyeye ihtiyacı var sanıyorlar...’’dedi.
Evvah
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.