Acıyan Gerçekler
Kendimize yüklediğimiz misyonlarda boğulduk. Acıyan her yanımızı dünyaya sorduk. Hayat neydi acaba. Zamanın çılgın gösterisi miydi sadece ? Yoksa karşına çıkan her yüzden canını yakan bir kader miydi hiç bakmak istemediğin ? İnsanların zamanla yarışı ve mutlu bir kaybedişten arda kalan son sözlerdik sadece. Son vedaydık hiç bir zaman var olmayandık. Anlamsızlıklar denizinde boğulduk, kalbi yaşamak derken kalbimizin olduğunu unuttuk.
Meşruydu her acı. Başlangıçları hatırlatıyordu her gün bitirmek istediğin. Öfkelendiğin herşeyden hesaba çekildiğin maskelerdi armağan edilmişliğimiz.Kirlenmiş duygularımızdan insaf beklediğimiz her beyazı sadece hayal ettiğimiz.
Yaşadığımız bin ölümlük bir yaşamdı. Söylesene yaşarken hiç bir şeyi yaşamamak insanı ne kadar boğardı ? Heyecan ve yenilenen her günün boğuk, uzaktan gelen sesi sağır bırakıyordu aslında bizleri. Güzelden umutlanmış , güzeli unutmuş ve güzelden kaçmış herşey şimdi daha fazla kirli oyunun neresinde olduğunu bilemem yüz çevirmek kadar keskindi.
Unutmak en büyük hediye, hatırlamaktı en büyük zehir insanın kalbine. Olmadığımız yarınlarda bugünü kaybeden bir yarımdık. Yalandık. Sadece yalandık. Kendimizle yüzleşmekten korkan bir aynadan ibarettik. Kaçırdığımız geçmiş şimdilerde üşüyen yanlarımıza güler halde. O soğukluk. Vedadan fazla , ayrılıktan eksikti. Eskiydi. İzlerle uyanmak kadar yeni , izlerden kaçacak kadar korkaktık insanlara baktığımız her aldanmada kendimizi aldatırdık. İnanmışlığımızla bir başımıza göz yaşlarımızdan korkardık.
İnsanlar için bir yığın sevgi kuşatması ve mutsuz zaferlerden oluşan koca bir boşluk, bıraktığımız yanlarımızı hatırlatıyordu sadece. Bizden alınan kahkahaları, tebessümleri ve neşeyi. Geleceği alıyordu aslında sadece geçmiş. Oysa geçmeyen şeylerden oluşan değil miydi insanın gelecek dedikleri. Yanında götürebildiklerimizdi sadece. Vedalardan kopardığın bir masaldı kötüyü oynadığın. Acıyı üstlendiğin milyonlarca o saflığı anlatan neden, ardında bıraktığın önünde göremediğin herşey ; Üniformanın zehriydi sadece.
Ağzındaki o ekşi tat, aldığın nefes bağırıyordu sana. Sadece ben burdayım. Sadece ben burdayım. Ölen herşeyden kalan sadece ben varım. Sen bile yoksun bu oyunda. Unutmadığın yüzler bedenlerden kalan ağır bir hatıra. Sonunda yeni bir başlangıcı işaret ediyordu sadece. Sabaha çıkan umutları. Ve dönüp dolaşıp geri geldiğin o yeri , kendini hatırlatıyordu en çok kendinden kaçar halde. Hayat böyleydi işte istemediğin her üniformayı giydirip , zehirlerdi sessizce.
Vesselam.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.