Ekmekle Su Farklı ama İkisine de İhtiyacımız Var
SANAT’ a Cevap Vermek
Karşısındaki adam ülkenin oldukça büyük Prof.lerinden biriydi, önce titrememesi gereken ellerini sakladı. Sonra acaba buraya gelmekle yanlış mı yaptım diye soruyordu sıktığı ellerine. Çünkü dışarda sınava girecek bütün gençler tanınmış yazarların yazı veya şiirlerine hazırlanmışlardı. O ise son anda duyduğu sınava, bir Goethe, Dostoyevski, Emile Zola, bir Babasız Evler’den bahsediyordu ki, üstelik yazarıyla birlikte.
O arkasını dönüyordu konuşulanlara.
Tek yaptığı “istemekti.” Fakat hayatta sadece istemek insanı nereye götürebilirdi ki. İşte ölçünün burası belli değildi.
Evden çıkmadan dediği bir şey vardı, bir de onu hatırlıyorum.
-hani senin bir şiirin vardı ya “Annesine Mektup Yazan Askerin Şiiri.” Bana onu verir misin anne?
Verdim. Yol boyunca tekrar tekrar okudu.
Ve sınav anında;
-Hangi büyük yazarın eserini hazırladın kızım?
-kendim yazdım hocam!
-Nasıl yani, olur mu öyle şey? Bu fakültede böyle şey olmaz, bugüne kadar hiç olmadı. Neyse, hadi madem buraya kadar geldin oku ve oyna oyununu.
-Anam, şimdi bu mehtubu sana yazarkene…
-Dur bakalım… Bu mektubu hangi ağızla okuyorsun söyle bana?
Hafifçe gülümsüyordu. Cevap veremeyeceğinden öyle emindi ki.
-Doğu.
-Bilemedin işte, İç Anadolu.
-Hocam, siz hocasınız değil mi? Ben de öğrenci. Demek ki ben sizden bir şeyler öğrenmek istiyorum. O zaman öğretin. Şimdi bile öğrendim, demek ki mektubu ben iç Anadolu ağzı ile yazmışım da haberim yokmuş. Teşekkür ederim.
Sustu.
Sonra gözlerinin içine bakıp,
-Hiç şiir biliyor musun? Diye sordu.
-Evet dedi.
Nazım Hikmet’in Tahir ile Zühre Meselesi.
-Oku bakalım.
Okudu…
Cam kapının hemen arkasındaydım. Sesleri duyuluyordu, çok güzel ve eksiksiz okudu.
-Ya kitap, yani en son okuduğun?
-Dokuzuncu Hariciye Koğuşu. Payamı Safa
-Fakat Nazım Hikmet ile Payamı Safa’nın görüşleri çok farklı?
-ekmekle, su da farklı ama ikisine de ihtiyacımız var hocam!
-Son sorum, şarkı bilir misin?
-bilirim hocam. Sezen Aksu’nun. Masum Değiliz Hiç Birimiz.
Okurken gözlerinden minik bir yaş akıyordu hocanın…
-Gidebilirsin kızım.
Bugün yüksek lisans son sınıf öğrencisi.
öyküsatıcısı/Davidoff Kasım. 2013
YORUMLAR
Uzun yıllar su'ya tapan kavim ile ekmeğe tapan kavim savaştı çorak topraklarda.Çorak yüzlü çocukları oldu.Elleri çatlak ,memeleri buruş buruş kadınları.Kadınların kuru memelerinden bir iki damla acı süt aktı siyah ve ekşi.
Biri sudan uzak durdu.
Diğeri ekmekten.
Oysa biri çıkıp "ben hem uçan ve hem de yere konan kuşlar gördüm,kanatlarında güzel sözler ,ayaklarında türküler yüklü.
Hem seven gördüm hem sevilen omuzlarında tebessümler heybesinde kokular taşıyan.
Hem sabah hem akşam arzulayan varlıklar gördüm.
Böylece uzak kaldık ,unuttuk bir yanımızı.
Sohbetinden,saadetinden,derdinden ,sevincinden uzak kaldık .
...
Selam ile ..
Gözlerim doldu Davi' m.
Dürüstlük böyle bir şey.
İnsan her şey olabilir, azmederse elinden hiçbir şey kurtulamaz, ama ille de kalp kazanmak.
Doğru olmak ve sadece kendin olmak, kendini oynamak. Sanırım zafer ille de burda sahneye giriyor.
...
Nefisti
hem duygulandım, hem öğrendim ben de bir şeyler. Çocuklarımıza kazandıracağımız en güzel yetenek doğruluk ve çıktığımız yoldan geriye dönmemek, kendimize inanmak olmalı her zaman.
Kutlarım kalemini ve raflarda görmek isterim kitaplarını.
Allah sana uzun ömürler versin de birlikte kutlayalım zaferini.
Çok sevgimle... <3
öykü satıcısı
sat öykülerini
insanlığın kalbine kalbine
s'ağır inançların
benliğine kurban duaların
kılıfından sıyrılıp
çokça yol almak lazım
birliğe
Evet. Ben farklıyım, sen de öyle doğurduğumuz çocuklar bile farklı
lakin bu birbirimizi sevmemize engel değil
keşke herşey bu öykü gibi bitse
-duamdır-
sevgiyle
Kendi kızımı anlattınız sanki.
O da, Anadolu'nun bir ilçesinde Edebiyat öğretmeni şu anda .
Çok istedim fenci olmasını.
Çok başarılı bir öğrenciydi zira.
Ama,
ısrarla edebiyatı istedi...
Genetik midir, nedir?
Ya da,
ilk okulun ilk sınıflarında bile ezberlettiğim uzunca şiirlerin etkisinden midir?
Yazıda,
kendimi,
kızımı,
yaşadıklarımı buldum sözün kısası...
Heyecanlarımızı,
sevinçlerimizi,
mutluluklarımızı...
Cam kapının hemen arkasında duran bendim.
Ve,
ayak uçlarınıza düşen bir kaç damla yaş,
benim gözlerimden dökülenlerdi...
Güzeldi...
Çoğu zaman anlaşamadığımız konulardan biri görüşüne duruşuna yakınlığımız olanı örnek gösteririz daima bunun aklı ve mantığı olmadığını bile bile 'illâ' der dururuz... Sebebi malum başkalarını görmeye alıştırmamışızdır gözlerimizi...
Tüm farklılıklara ihtiyacımız olduğunu bile bile...
Öğreticiydi Davidoof teşekkür ederim sevgimle.