- 1440 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BEN
Merhabalar,
Teşekkür ederim. Siz de hoşgeldiniz. Ne iyi ettiniz de geldiniz.
Belki beni tanımak istersiniz. Kısaca kendimden bahsedeyim.
Ben, içimdeki devrimci özü Mustafa Kemal’den, aldım. Çağdaşlığım belki de bu yüzdendir.
Saygınlığım, şairliğimden değil, belki Nesimiden, belki şah ismailden, fuzuliden kim bilir şehriyardan esinlenmiş olabilirim.
Bazen kaçtığım olur. Kendimden kaçar gibi. Alır kitaplarımı kıra, bayıra çiçeklerle bezenmiş dağ yamaçlarına kaçarım. İyi de olur. Bazen dünü süzgeçten geçirir kalabalıklar arasında, çirkin yürekli çirkin yüzleri görmeme vesile olur kaçışlarım. İhanete uğremışları, aldatılmışları, yalancıları, kavgacıları, katilleri, riyakarlıkları, hatta kirli yaşanan aşkları bile görmeme vesile olur kaçışım.
Zaten ben yalnız yaşıyorum öyleyse yalnızlığın tadını çıkarmalıyım diyorum. Bir kez daha kaçıyorum. Bir kez daha, bir kez daha. Kendimle kavga ettiğim bile olur. Hem çok ta güzel kavga ederiz sonu barışla biten. Nihayet yorgun düşer eve döneriz yalnızlığımla. Dedim ya, yalnız yaşıyorum.
Birilerinin bana kapı açması, kuşsütü dahi eksik olmayan sofraların hazırlanması, ne bileyim bir sonraki güne gömleğimin ütüsüz olması hiç mi hiç umrumda olmaz. Yaşamı hoyratça kullanırım en derin yerinden. Söylem doruysa, “hayata keşişleme dalmışım bir kere.” Postmodern yaşam tarzı benim neyime.
Evdeyim işte. Ekmek sepetinde dünden kalma çeyrek ekmek, iki yumurta, acı biberim de var. Hele sulu Ayaş domatesi oooh deymen benim keyfime. Soğanı öyle bir ince ince kıyarım ki gözlerim yaşarır. Görenler yalnızlığıma ağladığımı sanır. Rabbime şükürler olsun biber öyle bir acı ki benim acımdan daha acı. Domates kabuğundan ayrılır. Soğanlar pembeleşinceye kadar kavrulur birkaç acı biber derken domates, bir tutam tuz benim tadım kadar ve yumurtalar eklenir. Bu arada sofram da hazır. Siz de buyurun lütfen.
Kurulurum baş köşeye karşımda yalnızlığım. Susuz gitmiyor derim. Bir de bira açarım. Bir de şarkı çalınır “GECE KİRPİKLİ KADIN”
“GECE KİRPİKLİ KADIN” demişken, çok ta iyi aşık olurum. Hem sıradan bir kadına değil, fiziki güzelliğinin hiçbir önemi de olmaz. Deli bir kadın olması yeterli ruhumu okşayan. Çünkü sevgimin özünü de Mecnun’dan, Ferhat’tan, Yusuftan almışım. Hep bu yüzdendir ki sadece yanmış, yanmış, yanmışım.
Sanatsal yönüm de var. İyi olmamakla birlikte ve her ne kadar mutluluğun resmini çizememiş olsam dahi resim yapar şiirler yazarım. Eh sesim de fena değil. Enazından kulak tırmalamaz. Ama hiçbir şarkıyı sonuna kadar bilmem. Fakat güzel dans ederim. Hele hele Kafkas dansları benim vazgeçemediğimdir.
Azerbaycan Türkü olmam hasebiyle Azerbaycan mahnıları, segahları beni benden alır götürür dinlediğimde.
Üç coğrafyanın kültürünü tam olarak bilmesem de zaman zaman asya kültüründeki konukseverliğim, Anadolu kültüründeki isyanım, Avrupa kültüründeki soğukluğumla bilinirim.
Yazmayı sevdiğim kadar okumayı da severim. Ama aykırıyım ya herkes gibi “Dante’yi okumam. Sabahattin Ali’yi de. Neme lazım birtek “KÜRK MANTOLU MADONNA’yı” okumuştum zamanın birinde çok ta sevmiştim işin doğrusu.
Her ortamda bulunmayı sever ve katıldığım ortama uyum sağlarım. Bazen kokteyllerde şarap ikram edilir. Kalitesiz buruk tadıyla içim bir hoş olur. Neyseki telafisi var kendi şarabımı kendim yaparım fakat içmem. En çok sevdiğim “TEKİLA’dır.” Bir de İtalyanların domates likörü “ZANGİRİTTA’ya” bayılırım.
Ya deliliğime ne demeli vallahi günü gün içerisinde bitiririm. An’lar benim için çok değerli. Bugün Ankara’da merhaba dediğim kişiyle ertesi gün Köln Dom kilisesi önünde karşılaştığım olmuştur. Ya da İstanbula gidiyorum dediğimde kendimi Antalya’da bulmuşumdur. Ya da bir bakmışsın Gürcistan da “Deda” heykeli önünde fotoğraf çektirmişim. Bu yüzden bana Çelebi diyenler de olmuştur. Ama en çok ta nesli tükenmiş derler.
Zaman ve mekan kavramı bazen kendini bende arar. Ya da tarifi zor hüznümü nereden ve kimden aldığımı arayışımdandır gezgin oluşum.
Ama ben yine de dönüp dolaşıp bu cennet vatana geliyorum. Dünyanın hiçbir coğrafyasında olmayan tarihiyle, kültürüyle, sanatıyla, doğasıyla ve yetmiş iki milletin varoluşuyla 75 000 000’da bir kişiyim işte. Mustafa Kemalin eseri Cennet TÜRKİYE’den Efkan ÖTGÜN’üm işte.
Tek dileğimse bu Cennet vatanın Cehenneme çevrilmemesi!..
Hüma Efkan
“KİME CENNETİMSİN DEDİYSEM, CEHENNEM OLDU BANA!
BİR DE ARSIZCA SORARLAR NEDEN YANIYORSUN DİYE?”