20
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
2777
Okunma
Koynunda menekşeler kokan acılarımı,
Uykuların sessizliğine yatırdım…
Yine günlerden sonbahar, adı üstünde olanca güzelliği ile son ara sıcaklar, belki de görmesi nasip olan birçok kişinin son baharı bazen düşünür aklım, birkaç dakika öncesi birlikte sohbet edip paylaştığımız hoş kahkahaların, birden yalnız kaldığını ne tuhaf bir durumdur. Şu hayatta, hepimiz misafiriz vesselam, ama neden bunca çelişki kavga paylaşamama duygusu, anlaşılması zor…
Evrende bir koşuşturma göçmen kuşlarda son seferinde artık kış kondu’sunu kuracak yavaş yavaş dar vakitler sancılarını kapılara bıraktı,
İçimde değişik bir heyecan bilemediğim mavilikte çocukluğum geldi yine aklım sıra,
Kırmızı mantomu saklandığı yerden çıkarıp özlem giderişim, eldivenlerimin sıcaklığını, botlarımın deri kokan dayanılmaz yanını, beyaz kurdele’min çekişmeli saçımı kavramasını, beslenme çantama hiç doymayacakmışım gibi her şeyi tıkıştırmam, tabi ki unutmak mümkün olmayan, aklımın her şeyi zor hatırlayıp çocukluğumda takılı kalmamda, sanırım inanılmaz çocukluk özlemim,
Bitmeyen tükenmeyen doyasıya yaşamış olmama rağmen, oynama koşma hissimin fazlasıyla nüksetmesi,
Şimdilerde çok nadir görsem de ip atlayan kız çocukları bana sayfa sayfa yazacak malzeme bırakıyor. Biz sizden daha güzel ip atlardık demek geliyor kıskançlıkla bazen kendime gülüyorum yazık bana :)
Öyle zamanlar olurdu ki, her şey büyüktü ellerimde ben küçük olduğumu anlayamamıştım sanırım. Kendimden büyük kişilerin ayakkabılarında ayaklarımın kaybolduğunu düşünürsek hala hayali gözlerime süzülüyor kahkahalar atıyorum yahu ne komiktim öyle aman Allah’ım, çocukluk işte,
O yaz köye gitmiştik çok değişik çok eğlenceli bir ortamdı bizim için, Ananemin civcivlerini kuyuya atışımız geldi birden aklıma yazık o civcivlere kurtardılar ama kaç saat uğraştan sonra per perişan halde ne kadar yaramazmışım şimdi utanıyorum yaptıklarımdan,
Daha neler neler, Annemin üzerine sana yağı sürülmüş mis kokulu çilek reçelli ekmekleri, doyamadığım eşsiz mutluluk,
Leblebileri düşününce kokusu burnumun ucunda, toz hale getirilmiş küçük bir poşete konulmuş leblebi tozu, poşeti açıp bir kaseye dökülüp içine toz şekerle tatlandırılmış eşsiz tat offf diyesim geldi şimdi, geçenlerde yine denedim nafile o tat ve o koku yok sanki neden bilmiyorum, çocukken daha farklı oluyor sanırım her şey,
Mesela, gazozlar vardı şişesi açıldığında burnumuzu sızlatan hem kokusu hem tadı olurdu doyulamazdı ne bileyim, şimdi defalarca gözümü kapatıp deniyorum yok öylesi değil, düşünüyorum yokluk vardı ve o her zaman erişemediğimiz az ulaşabildiğimiz içinde tadı başka geliyordu belki de,
Ama işte mazeretimiz vardı çocuktuk biz küçüktük, her şeyin peşinden koştuğumuz herkesi peşinden koşturan son derece sevimli ama çocuk işte, dolu dolu çocuk…
Hayatımız bir kavanoz leblebi tozu gibi olsun, sağlıklı güçlü, hoş sohbetimiz neşemiz yerinde, dostlukların paylaşımında da şeker gibi eriyen tadı damakta iz bırakan,
Damağımda takılı kalan leblebi tozu gibi, düşüncelerimiz çocuk bakışlarımız susuz kalmasın…
Nurcan BİNGÖL
02/11/2013 sabah güne selam verirken,
Edebiyat Defterinin Değerli Yöneticilerine,
Seçki kuruluna, naçizane yazımı okuyup değerlendiren şiir dostlarıma çok teşekkür ederim.
Selam ve Sevgilerimle,