KALKAN
“hayır”
Bu kelimeyi söylemişti gözlerimin içine bakarak. Ve ben bir daha söylemeyeceğini biliyordum.O diğerleri gibi değildi. Değildi işte. Başından savmamıştı beni, bahanelerin ardına saklanmamıştı. Tek ve korkusuzlara yakışır bir kelime, bir cümle, ve sayfalar dolusu kitap dökülmüştü dudaklarının arasından, “hayır”.
Ve bakmıştı bana, bir insanın gözlerinde hem önemli hem önemsiz olduğunuzu nasıl hissedebilirsiniz? O hissettirdi işte. Adammışım gibi baktı bana. Ve çocukmuşum gibi. Hem “daha çok kişi girecek” dedi “hayatına”, hem de “tek aşkın benim”
Çok kadın girdi hayatıma
Ve tek aşkım o oldu.
Hayır beni tek reddeden o değildi.
Zor bir kadın değildi
Nazlı olmaya çalışan
“burnumu sürttürmeye” çalışan
Özlemin sevgiyi arttıracağını sanan biri değildi
Sadece istemedi beni, nedenini bilmiyorum.
Belki vardır, belki de yoktur.
Ama o bir daha sorduramayan bir şey söyledi.
“zor olma” nın saçma olduğunu bilirdi o.
“nazlı olmak” diye bir şeyin olmadığını
Ve hiçbir aşığın “nazlı güzel” in peşinden koşmadığını
Çünkü onlar aşık değildir.
Aşık bir kadın için, naz sadece bir şaka aracıdır.
O bunu bilirdi.
Ve o burnunu sürttürmezdi aşığının
İncitemezdi ki onu!
Kaçıracağı saniyelerden korkabilirdi belki.
“pas vermeme”nin gerektirdiği birkaç saniyelik umursamazlık, kaçırılan gözler…
Seviyorsanız eğer, kaçırılmayacak kadar önemliydi.
Ayrı durabilirdi sevdiğiyle
Sesini duymadan dayanabilirdi günlerce
Yüzünü bile görmeden
Asla ayrılamazdı sevdiğinden çünkü – özleme gerek yok-
Gözlerini açtığında karşısındaydı yüzü
Ve her zaman hissederdi onu
Hayır kalbinde değil
Beyninde de değil
‘canı’nda hissederdi. Onunla yaşardı çünkü.
Konuşmasa da onu anlayabilir, bakmasa da baktığını bilirdi.
Düşüncelerini okuyabilirdi.
Evet bunu yapabilirdi, biliyorum.
Ne istediğini de bilirdi.
Ama her zaman yapamazdı.
Bu noktada korkaktı, evet
-Korkusuzca ‘hayır’ diyebilen bir insan-
İnatçı bir bedeni vardı, gözlerini bile kaldırmazdı istemediğinde
Çünkü sevmek güçsüzlüktü.
Sadece gerçek aşkta düşürülürdü tüm maskeler
Süngüler
Ve kalkanlar
Maskeleri atabildi sadece
Gerçekten gösterdi kendini ona
Kalkanları atmaya çalıştı sonra
Ama atamadı – saklayacak bir şeyi olmayanın kalkanı atması kolay olur-
Her atmaya çalıştığında
Biraz daha batırdı süngüyü
Çekip gidemesin diye
Ve bu ona zevk verdi
Ama karşısındaki anlamadı
Savunmasını kaldırmasını bekledi hırçınca
Oysa tek sözcüktü söylemesi gereken
“gitmem”
İkisi de saplamaya başladılar süngüleri
Kanları bulaştı birbirine
Ölümüne acı çektiler – ölümüne acı çekti
Hayır süngülerden değil
Çünkü o kendi “canı”na vermişti tüm acıyı
İki beden değil, tek “can”dılar
Kendi acılarını duymazken,
Çığlıklar atıyordu her ikisi de artık
Konuşmaya gerek yoktu,
Hem sözler bir yere kadar gidebilirdi ancak
“sözler” den önemliydi onların yaşadığı
Ve ağızlarından çıkan her kelime
İlk sarfedildikleri anlamı taşırdı.
“seni seviyorum” bir bildiri cümlesi değildi.
Aylarca sonra söylenebilen, suçluluk dolu, utanç dolu
Masumiyetin açık mavisini, tutkunun kan kırmızısıyla birleştiren
Bir kalkanın düşüşüydü.
GİZEM KÜÇÜK
YORUMLAR
güzel olmuş.tebrikler kutlarım kaleminizi