- 536 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HAYALLERDEN GERÇEĞE AZMİMİN ZAFERİ 6 - Bölüm
HAYALLERDEN GERÇEĞE AZMİMİN ZAFERİ 6 - Bölüm
Saygıdeğer gönül dostlarım. Her sanatın inceliği olduğu gibi şair yazarlığında basit bir sanat olmadığı muhakkaktır. Çünkü yazıyorsan hakkını vereceksin. İşte ben bu düşüncelerle hareket ederek her konuda şiirler yazmayı prensip edinip güncel konuları da işleyerek tarih atmayı ihmal etmedim. Hece konusunda fazla bilgim yoktu ama usta bir şair yazarla profesörle karşılaştım. Beni o gün imtihan ederek neden heceli yazmıyorsun dedi. Bende hocam hece ne demek dedim? .
Çünkü ilkokulu altı senede zor bitirmiş bir şahsiyet olarak edebiyat dersi de almadığım için o konuda da bilgimde yoktu. Benim yazdığım şiiri inceleyince bak evladım senin yazdıkların genelde heceli ve kafiyeli dedi. Şiirde her satırın hecesi aynı olunca heceli olur dedi. Bu bahsettiğim durum 1980 yılında gerçekleşti. O hocama minnettarım. Yaşıyorsa selamlarımı iletiyorum, öldüyse rahmetle anıyorum. İsmini bana söylemişti ama heyecanımdan unuttum. O üstadımın hatırımda kalan bir dörtlüğünü paylaşıyorum.
(Ne sen güzelsin, Ne de ben, Birbirimize yetmeden.) Benim o hocama okuduğun bir şiir şöyle: Uzaklardan haber salma, Genç iken sararıp solma, Ayrılıktan bık sevdiğim, Kaderle baş başa kalma. Gel gel gel. Her geçen gün derdi deşme, Göz yaşlarım olur çeşme, Yeter artık gel sevdiğim, Seviyorum deyip geçme. Gel gel gel, Aşkınla yapma işkence, Yüreğime vurma pençe, Hasretinle yanıyorum, Uyuyamaz oldum gece. Gel gel gel. Yeter artık gel sevgilim, Seninle açılır dilim, Bir şeyler yapıyor sanma, Duada iki ellerim. Gel gel gel. Buna benzer birkaç bir kaç şiirler okumuştum çok beğenmişti.
Bu benim edebiyat alanında karşılaştığım ilk değerli şahsiyetti. Antalya yolcusuydu onu uğurladıktan sonra eve geldim o gece sabaha kadar hiç uyumadım bütün yazdığım şiirleri süzgeçten geçirdim. Gerçekten de bir çoğu sekiz heceli ve kafiyesi de tutuyordu. Artı eksileri düzeltip temize çektim. Atatürk’ün yüzüncü doğum yılı münasebetiyle taksitle aldığım daktilom ile dosya kağıtlarından iki kitapçık şeklinde hazırladığım 100 adet Atatürk şiirimi TBMM yüzüncü kutlama koordinasyon kurulu başkanlığına hibe ettim.
Kuru yemiş büfem de umduğum kazancı sağlayamayınca ağabeyimle ortak video kaset dükkanı açtık. Isparta ilinde kameramla ilk resmi çekimleri yapmış oldum. Video kaset işleriyle uğraşınca bazı artistlerle, sanatçılarla ve film, kaset yapımcılarıyla karşılaşma şansım oldu. Ortak olduğum ağabeyim Güven video işletmesini bana devrederek kendi alım satım işine yöneldi.
Ben Ankara dan getirdiğim akıl ile zorlu bir ticarete soyunmuştum ama bir yandan da edebiyat dünyamda ki hayallerimi de gerçekleştirmek için tüm çabalarımı devam ettiriyordum. Isparta ve bölgemizde video kaset rekabeti o dönemde artmıştı. Müşteriler dükkana gelmeyince borçlanarak aldığım Opal marka arabamla il, ilçe ve köylere servis yapıyordum. Bazı filmlerin bölge bayiliğini alınca, telif haklarını da ödeyince cihazla kayıt yapabiliyordum.
Yeni bandrol yasası çıkınca tüm kasetlerin kanuna uygun olması için gece gündüz hazırlık yapıyordum. O tarihlerde bir şahısın kırk gün hiç uyumadığı gündemdeydi. Bende demek ki insan uyanıkta kalabiliyor diyerek gündüz kayıt işlemiyle eşimi görevlendirip pazarlama işime devam ediyordum. Gece de ben nöbeti devralarak günlerce, haftalarca, aylarca hiç uyumadan işimi takip ediyordum. İlk zamanlar yüzümü yıkayarak zorlansam da alışmıştım.
Nihayet gün yüzü görmeyen haşerelerle dolu iki göz evden yani kapalı ceza evinden açık ceza evine çıkmıştım. Bu evde aynı ev sahibinindi tarihi ahşap iki katlı olunca her yakadan rüzgar estikçe müzik sesleri geliyordu. Ben gece uyumayıp dolaşınca bir yandan da çocuk masalları yazıyordum. Kilom biraz ağır olunca alt kattaki komşu deprem oluyor sanıp uyanıyormuş. Eşime şikayette bulunmuş ama oda borçluyuz mecbur çalışacağız demiş.
1990 yılına kadar geçerli olan video kasetçilik devletin ve özel televizyon kanalların artmasıyla tamamen bitme noktasına gelmişti. Bu süre içindeyken oğlumu sünnet ettirdim kızımda okuluna devam ediyordu. Sünnetteki takıları emlak alım satımcı ya verip,değerlendirip borçlanarak bir çatı katı dairemiz oldu. Kiradan kurtulmanın mutluluğunu yaşasak da talihsizlikler peşimizdeydi.
Pazarlama işine şoförümü göndermiştim oda kaza yaptı aracım hurdaya döndü. Tezgahtarlar dükkandaki kasetleri takip etmeyince dolandırıldım. Cihaz alım satımı yaparken yine dolandırıldım. Dolandırıcıları yakalamak için dedektiflik, sivil polis görevi de yapıp bazı suçluları adalete teslim ettim. Bir emlakçi beni çok seviyordu dükkanını bana vererek istediğin zaman öde dedi. Onun yanında arsam ile takas ettiğim dükkanlar vardı ama küçüktü.
Dini görevlerimi de aksatmamaya gayret ediyordum. Hacıları uğurlarken çok duygulanıyorum. Bir gün uğurlarken şiirsel bir dua ettim. Bir iki dörtlüğü sizlerle paylaşayım. Ey Allah’ım gönlüm coşar, Vücut iş peşinde koşar, İnsan ümitlerle yaşar, Hacca gitmek istiyorum. Helalinden sağla azık, Şeytandan yedirme kazık, Çelik boyun büker yazık, Hacca gitmek istiyorum. Beni ele muhtaç etme, Sefil etme, rezil etme, Asla yokluğa sevk etme, Hacca gitmek istiyorum. Zekinin böyledir fikri, Yapıyor daima zikri, Yazacağım hac şiiri, Hacca gitmek istiyorum. Allah’ım çok şükür sonra onu da nasip etti.
Yazdığım eserler çoğaldıkça yayın evi kurmayı hayal ediyordum. Cami yapılmasına vesile olma hevesimde vardı. Her konuda şiirler yazarken aklıma Kıbrıs şiirleri de yazmak geldi. Basından Kıbrıs’la ilgili haberleri takip edip ilgimi çekenleri şiire dönüştürdüm. KKTC kurucusu ve 1. Cumhur başkanı sayın Rauf Denktaşa mektup göndererek ziyaret edeceğimi bildirdim. Söz verdiğim tarihte karşılaşarak ilk defa bir devlet büyüğüyle sohbet ettim.
Ziyaret amacım belliydi. Beni sarayda ağırladı. Bu arada Başbakan sayın: Doktor Derviş Er oğlu ile de görüşmelerim oldu. Bir hafta içinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bir çok yerini gezerek duygularımı kitaba dönüştürdüm.
Video işlerinden biraz uzaklaşarak kitap, kırtasiye, battaniye, tuhafiye işlerini yapmak istedim ama yeterince sermayem olmayınca devam ettiremedim.
Elimdeki tüm imkanları seferber ederek Zeki Çelik yayın evimi kurdum. Beş aylık ürünüm olan beş ayrı konulu şiir kitaplarımı da yayın evim adı altında yayınlamış oldum. Türkiye yayınlar birliği antolojisinde de yayıncı, şair, yazar diye yer aldım. Türkiye de ilk defa kitap okuma ve kirama sistemini, ikinci el kitaplarının alım satımını, kitap takasını resmi olarak ben başlatmış oldum.
Not: Yazımın devamını yedinci bölümden takip edebilirsiniz.
YORUMLAR
Ey Allah’ım gönlüm coşar,
Vücut iş peşinde koşar,
İnsan ümitlerle yaşar,
Hacca gitmek istiyorum.
Helalinden sağla azık,
Şeytandan yedirme kazık,
Çelik boyun büker yazık,
Hacca gitmek istiyorum.
Beni ele muhtaç etme,
Sefil etme, rezil etme,
Asla yokluğa sevk etme,
Hacca gitmek istiyorum.
Zekinin böyledir fikri,
Yapıyor daima zikri,
Yazacağım hac şiiri,
Hacca gitmek istiyorum.
BU şiiirinizide benden bir jest olsun düzenleyip yorumuma ekledim...Yazı olarak sunulmuş sanırım fark edilmemiş.
Allah’ım çok şükür sonra onu da nasip etti.Diyorsunuz inşallah bize de gitmek görmek nasip olur....
Zorlu bir mücadeleden geçmişsiniz değerli hocam,Ne yalan söyleyim benim de hece şiirleri ile aram pak iyi değil.Ama severim
bU zamana kadar iki tane yazdım .Oda acemice üzerine düşmeyince devam edemedim.Benimde bayağı şiir ve benzeri çalışmalarım var.İlk şiiirimi 17 yaşımda yazmıştım.eski defterler arasından bulup çıkardım hepsini temize çaktim yayınladım...Daha bayağı var onlarıda değerlendirmeyi düşünüyorum.sizn hikayenizi düşündümde filim bile olur......gerçekten çok uzun ve meşeğatlı yolları geçip bu seviyeye çıkmak küçümsenmeyecek bir başarı olarak değerlendiriyorum.
Bir kaç yerden davet aldım bir türlü fırsat bulupta gidemedim..
Ama kendime söz verdim..bir kaç sene sonra kısmet olursa gitmeye çalışacağım....Kısa ve öz anlatayım dedim düşüncelerimi kelimeler uzayıp gitti.
Bizlere verilen mesaj çok değerli bu çalışmayı bizlere hazırlayıp sunan değerli dosta takdirlerimi sunuyorum..slm.saygılarımla