Hamburg Notları
HAMBURG NOTLARI
Düzenli caddeler, alçak kaldırımlar, akıp giden rahat bir trafikle Almanya, emniyet ve sükûnetin kol gezdiği bir ülke. Nizamlar, kaideler, usuller ve kanunlar üzerine oturtulmuş bir hayat. Kanunlarla da “Hoşgörü” silip süpürülmüş. Batı kültüründeki böyle bir yaşam tarzı insana ne derece mutluluk verecektir? Bunu sizlere bırakıyorum.
Yağmur ve yeşillik bereketinin bol olduğu, yeşilin her tonunu görebildiğimiz bir ülke. Sonbahar mevsiminin hüznü yanında doğadaki yeşillik tabiata ayrı bir güzellik katıyor. 2.3.4 katlı evler yeşillikler içerisinde adeta kaybolmuş. Bizim bozkırlarımızdaki bodur meşeler burada çınar hüviyetine bürünmüş; adeta hava atıyorlar. Yani ‘asırlık çınarlar’ sözü buralarda meşeler için söylenebilir.
İnsanları soğuk. İlgisiz sayılabilirler, ancak yardıma muhtaç anınızda size yardım etmeyi seven insanlar. Herkes kendi hayatını yaşamaktadır. Kimseyi geleceği ile kaygılı görmedim. Şunu söyleyebilirim ki; günlük iş kaygısını o biçim gördüm. Bedava yaşamak-amiyane bir tabirle- beleş yaşamak kanunlar ve derneklerle tesis edildiğinden tembelliğe zemin oluşturulmuş. Girdikleri bir işte doğru dürüst çalışmadan başka iş kollarına geçiyorlar. Aslına bakarsanız herkes burada geçim derdine düşmüş.
Batı kültürü ile kendi kültürleri arasında bocalayan, çıkış yolları arayan insanlar gördüm. Kültür değişimine bir örnek vereyim: Biz Türkler evin çatısının yapımına sıra geldiğinde çatının tepesine Türk bayrağını dikeriz. Oysa burada davet edildiğim, çatısının bitimine gelinmiş bir evin “Hayırlı olsun!” yemeğinde bunu göremedik. Gözlerim bir bayrak aradı çatının tam ortasında. Olmadı. Çatıda iki Alman işçiden biri bilmediğim Almanca ile bir nutuk çekti yukarıdan. Bizlere kadeh kaldırdı. Bizlerde 10-15 kişi sularla dolu bardağımızı “Şerefe!” demeye getirerek havaya kaldırdık. Bu üç kez böyle devam etti.
Gençlerimiz inanç kargaşası yaşamakta, insanlar çeşitli tarikatların içerisine girmişler. Bunların pençesinden çıkış yolu arıyorlar mı bilemiyorum. Camilerde verilen dini eğitimlerden onlarca yıl geçmesine rağmen bir kamet getirecek genç yetiştirilmediği serzenişi hâkim bulunmaktadır. Çoğu kesim İslam’ın güzelliklerine tutunup mutluluğu, selameti aramaktadırlar. Alman vatandaşlığına geçmiş veya geçmemiş vatandaşlarımızın - bazısı - memleket kaygısı taşımamakta, ülke sorunlarını takip etmemekte, akıllarından geçirmeyi bile düşünmemektedirler. Hani derler ya: “Dünya yansa içinde bir top bezleri yok!”
Asimilasyon denilen şey sonunda son kuşaklarda etkisini iyice göstermiş. Gençlerimiz batı kültürünün rüzgârı önünde adeta bir yaprak gibi sürüklenmekte, her bir yaprak kıyıda, köşede gayesiz insan yığınları oluşturmaktadır. Gelecekleri hiçte iyi gözükmemektedir. Onları ileride maalesef ‘Yitik kuşaklarımız.’ Olarak yâd edebiliriz. Yabancıların bu hususta emellerine ulaştıkları gözlenmektedir. Almanlarla iç içe yaşayan Türkler kültürel değerlerini kaybetmek üzereler. Büyüklerin tembih ve nasihatleri fayda vermemektedir.
Gayesiz insanlar gelecekte vuku bulacak olayları kavrayamaz ve göremezler. İşte böyle bir nesil oluşmuştur.
Bir milletin dilini öğrenmek onun hükmüne girmekle eş değerdir. Bir kişinin dilini unutması veya çoluk çocuğuna öğretmemesi dilin ebedi yok oluşudur.
Büyük, küçük dayanışması, sevgi ve saygı, medeniyetin olumsuz ve ruhsuz icatlarına yenik düşmüştür. Nesillerde açılan bu büyük gediklerin kapatılabilmesi mümkün gözükmemektedir.
Kadir Acı/ 23 Ekim 2013 /Hamburg
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.