35
Yorum
21
Beğeni
0,0
Puan
6392
Okunma
Sabah uykunuzdan uyanamadığınızda aklınıza ayak seslerinizi getirin. Ben öyle yapıyorum. Kimsesiz sokaklarda ayak sesimi duyarak yürümek ve tüylerimi diken diken eden bu havayı hissetmek yetiyordu.
Evden nasıl çıktığımı hatırlamıyorum. Ve nasıl giyindiğimi. Ve neyi unutup unutmadığımı hatırlamıyorum. Otobüsteyim. Tıklım tıklım dolmuş bir otobüs. Arka kapıdan binip Ön tarafa katlanarak çoğalan insanlar. Yer vermemek için uyuyor taklidi yapanlar. Uykusunu yatağında yarım bırakanlar. Ayakta uyuyanlar. Ayakta uyutanlar. Herkes doluşmuşuz otobüse. Bende olsam o kadar yolu ayakta gitmemek için uyuyor taklidi yapardım. Ama eminim ki ilk durakta omuzuma bir el dokunup şu amcaya yer ver diyeceği için girişimlerim hep sonuçsuz kaldığından buna tenezzül bile etmiyorum. Uzunca bir otobüs macerasını anlatacak değilim.
Bu hikâyemiz 10 Ağustos Cuma günü yaşadığım ve bir ömür unutamadığım bir gündü.
Nihayet otobüsten indim.
Elimde orta boylarda kırmızı bir leğen. Hemen köşesine kırtasiyeden aldığım ve bardağı 50 bin yazılı beyaz renkte karton yapıştırdım. Kartonu tepesinden yapıştırmak kolay oldu da kenarlarından yapıştırdığım bant sürekli açıldığından her gün yeniden yapıştırmam gerekiyordu. Belimde o zamanlar çokça moda olan ve babamın atölyesinde
yaptığı bel çantası bağlıydı. İçerisinde çekirdekleri tartmama yarayan bardak ve geri dönüş için her ihtimale karşı yanımda bulunan 5 bin vardı. Bel çantasının hemen kemerinin içinden çekirdekleri külah şeklinde sakladığım poşet var. Çalışmak için tüm ekipmanlarım hazır. Sıra satılacak malzemeye geldi. Satacağım çekirdeği Yenikapı taraflarında bir ara sokakta toptan çekirdek satan 30 m2’lik bir dükkandan alıyorum. Paketi 25 milyon ve 5 kiloya sahip. Yapılacak iş çok basit. Alınan çekirdekler bir leğene doldurulacak ve sokak sokak dolaştırılarak satılacak. Bende böyle sıradan bir günde sıradan bir çalışma zamanında Beyazıt’ta bulunan metrodan meydana çıkan ince ve dar bir alandan geçen insanlara çekirdek satmak için kaldırama oturdum. Hemen yanımda saat satan bir satıcıyı izliyor bir yandan da sermayeden yiyerek satıcı ile saatleri alayım mı almayayım mı diye düşünen esnaf arasındaki diyaloga tam anlamıyla kulak kesilmesemde izliyordum. Ta ki hafifçe tombul ve top sakallı biri saatçiye yanaşıp ben saatçiyim diyene kadar.
Cebincen kartı çıkartıp;
— Benim aşağıda sahil köşesinde saatçi dükkanım var. Ve saatten anlarım. Saatlerin iyi çıkarsa hepsini alacağım dedi.
— Satıcı benim saatlerim hepsi iyi abi diye tepki verdi.
Ben ve oradaki herkes dikkatle saatçiye bakıyorduk.
Saatçi tezgâh üzerinden rastgele bir saat seçti cebinden çakmağı çıkartıp yakacağı sırada. Satıcının sesi yükseldi.
— Önce saati al sonra ne yapıyorsan yap!
— Tamam, işte alacağım ama önce saatlerini test ediyorum. İyi çıkarsa hepsini alacağım.
Bu şekilde sözlü diyalogu ben ve etraftaki herkes merakla izliyorduk. Kalabalık katlanarak çoğalıyordu ve en sonunda saatçi cebinden 10 bin lira çıkartarak satıcıya uzattı. Çakmağı ile saati hafiften yaktı ve cebinden kadife kumaş çıkartarak saati temizledi. Heyecanlı bir ses tonuyla bu saatler orijinal tamam hadi gel topla tüm saatleri diye bağırdı.
— Hadi gel dükkanda sana paranın tamamını vereyim dedi.
Satıcı ise;
— Hayır önce git parayı getir ben buradayım zaten dedi.
Saatçi tamam bekle burada hemen geliyorum dedi.
Orada olan herkes gibi bende bu duruma şahit olmuştuk. Saatçinin saati test etmesine ve buradaki tüm saatleri 10 binlaradan alıp dükkanında daha pahalıya satacağına düşünmüş olacağı ki herkes saatlerden ikişer üçer tane almaya başladılar. Hatta param olsaydı ben bile alacaktım.
Aradan bir saat geçti yine aynı adam ve yine aynı diyaloglar. Ta ki bu diyaloglar 3. kez tekrarlandığında bir oyunun içinde olduğunu anladım. Bu kişiler etrafta kararsız insanları ikna etmek ve yeni müşteriler kazanmak için bir tezgah düzenlemişlerdi. Ve bende dahil herkes bu oyuna inanmıştık.
O gün anladım ki bir şeylerin kararını alırken etrafımdaki insanlara elbette danışacağım ama hiç bir zaman tanımadığım insanların düşüncelerini dikkate alarak net kararlar vermeyeceğim.