- 1096 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
ÖLÜMÜ DİRİLİŞİN BAŞLANGICI OLDU; EBU ZERR
Yorgun bedeni devesinin üzerinde güçlükle duruyordu. Gözlerinden akan yaşların arasından kızgın çöl kumlarına bakmaya çalışan Ebu Zerr’in aslında her yaşlı gibi geçmişteki anılara gidiyordu. Şimdi kendisi gibi yaşlı olan kızıl devenin üzerinde yolculuğuna eşlik eden asker’in ve öz kızının nezaretinde El Rabazan köyüne sürgüne gidiyordu.
Kızı, askerlerin babasını dövmesinden dolayı üzgündü. Babasının onun bu haline üzülmemesi için gözyaşlarını sakladığını da seziyordu.
Yönetici Halife Osman’ın akrabalarını çeşitli vilayetlere Vali atamasına ve o valilerin savurgan ve gayri islami yaşam tarzı sürmelerini eleştirmenin, bozguncu diye yaftalanmanın bedelini işte bu devenin üzerinde şimdi yalnız yaşayacağı sürgün edileceği El Rabazan’a yollanarak ödüyordu.
Ne yapacaktı? Sessiz mi kalacaktı? Hayır o bunu yapamazdı. Yapmamalıydı. Allah’ın öğretisi Kuran haksızlıklar karşısında susmayı yasaklamıyor muydu?
O susabilir miydi?
Rabazan’a çok az kalmıştı, yoldan geçenler onun Ebu Zerr olduğunu duyduklarında Halife’nin korkusuyla yanına yaklaşamıyordu. Zira Halife Osman onun yakına yaklaşmayı bile yasaklamıştı zaten sürgün’ün amacı buydu, aykırı sesi kısmak.
Hz Osman onu sürgüne göndermekle aslında ne büyük bir kin ateşi yaktığını ve nefretin kendi üzerine geleceğini tahmin edememişti.
Allah’ın gazabının ne şiddetli olacağını Halife anlasaydı asla kendisine ait Halife meşruiyetini yok eden, halkın isyan ve kinini tetikleyen Hz Ebu Zerr gibi bir güzide sahabinin sürgüne karar almaz bunun yerine Mervan’ı görevden alırdı. O bunu asla yapmadı.
İslam tarihinde hiç bir yaralı parmağa işemeyen Mervan aslında şatafatlı bir hayat yaşamış tulekadır.
Ebu Zerr yavaşça devesinden indi, kızı artık iyice yaşlanmış ve Halife’nin askerlerince saraydan çıkarken ite kaka çıkarılmış hatta darbeler almış dayak yemiş babasına yardım etti.
Kaburgasına gelen darbe yüzünden güçlükle devesinden indi. Abdestini az bir suyla aldı. Secdeye kapanırken kaburgası ve yaşlı vücudu ağrılar içindeydi.
Namazını bitirdikten sonra kızı yemek olarak deve sütü ve bir parça ekmek getirdi. Ebu Zer ekşi sütten bir yudum içti, gözlerinin ucuyla hafifçe kızına baktı ve "Allah razı olsun kızım" dedi. Kızının üzgün ve babasına şevkatle bakan yüzüne daha fazla bakamadı. Hasırdan yatağa uzandı.
Rüyasında Hz Muhammed’i gördü.
- Üzülme Ebu Zer, yakında yanıma geleceksin. Dedi.
Hz Muhammed Ebu Zerr’e bir kap Kevser suyu verdi.
Ebu Zerr uyandı gülümsedi ve sonra yüzü asıldı geçmişe gitti.
Halife Osman’ı herkesin içinde azarladığı an aklına geldi.
- Sen beytül malın parasını ne hakla kendi akrabalarına verirsin. Mervan’a 500 bin, Haris bin Hakeme 300 Bin ve Zeyd ibn Sabit’e 100 bin dirhem vermen haksızlık.
- Zeyd, unutma ki Peygamber’de kalbi ısındırılacak olanlara ikramda bulundu.
- Nedense bütün kalbi ısındıralacak olanlar senin akrabaların.
- Kes artık Ebu Zerr. Nasıl idare edeceğime karışamazsın. Müminlerin Emiri benim sen değilsin.
- Karışırım, bizlerle istişare etmek zorundasın. Sadece kendi aklınla hareket etmen senin hazin sonunu getirecektir. Akraba sevgin gözlerini kör etmiş senin.
- Askerler, alın abu adamı El Rabazan’a sürün.
- Seni Allaha havale ediyorum Osman. O akrabaların ve yaptıkları senin sonun olacak.
Derin bir iç çekti Ebu Zerr.
Kalbi kırık ayrılmıştı Halife’nin huzurundan. Oysa halife Osman hikmet sahibi biriydi. Ebu Zerr’e böyle davranmamalıydı.
Ebu Zerr’in sürgüne gönderilmesinden dolayı başta Hz Ali, Ammar gibi önde gelen sahabiler tarafından eleştiriler aldığında Hz Osman utanmıştı.
Mervan Ebu Zerr’e 100 dirhem yolladı. Bunu bir sonradan Müslüman olmuş bir köle aracılığı ile yaptı.
Köle El Rabazan’a gelince Ebu Zerr’in kerpiçten yapılmış köhne evine geldi. Ebu Zerr evin önünde bir taşın üzerinde oturuyordu.
- Allahın selamı üzerine olsun.
- Senin de. Dedi Ebu Zer.
- Beni Halife Osman yolladı. Masrafların için sana aylık bağladı. 100 dirhem.
- Benim ihtiyacım yok. O parayı ona geri götür.
- Lütfen al. Alırsan beni azad edecekler.
- Alırsam ben de ona ve meşru olmayan idaresine köle olurum.
- Bunu alman için ne yapabilirim?
- Hiç bişey. Söyle ona bu parayı kalbini ısındaracağı akrabası Mervan’a versin.
Ebu Zerr’in sesi kızgın çöl sıcağında buz gibi esti.
Ebu Zerr Osman’ın yolladığı parayı almamıştı. Kızına Medine’ye dön uyarısı yaptı. Lakin kızı gitmek istemedi. Yeterince beslenemiyorlardı. Kızı açlıktan zayıf düştü ve hastalandı.
Ebu Zerr hastalanıp kendisinden önce ölen kızının mezarının başında çömeldi.
"Rabbim ben uzlette yaşamak istemiştim. Herşeyden elimi ve ayağımı çekerek ve sadece sana ibadet etmek istemiştim, Peygamber beni azarlamıştı. Zira ben Hıra’dan indim siz Hıra’ya mı çıkıcaksınız demişti. O günden sonra dağda değil şehirde mücadelemi verdim. Senden başka kimseden korkmadım ve çekinmedim. Halifenin yaptığı yanlışları da korkusuzca ona ve etrafındakilere söyledim. Tevhidin ameli ilk ilkesi olan Kötülükten sakındırmayı (Nehyi Anhil Münker) ve iyiliği emretmeyi (emribil marufu) nefsime ve halifeye de yaptım.
Rasulün bana yalnız yaşayacak, yalnız ölecek ve yalnız dirileceksin demişti. Yalnız yaşadım, senden geldik sana dönücüleriz, yalnızım rabbim. Ölüme hazırım, uzatma Rabbim benim dünya sürgünümü ( Lütfen bu linki izleyin bu duadan sonra www.youtube.com/watch?v=wgsNkHjeUA8" dedi. )
Bu duayı duyan ve Ebu Zerr’in başında beklemekle görevli köle kökenli asker hüzünlendi.
Ebu Zerr ayağa güçlükle kalktı.
Askere doğru döndü ve;
- Allah rasulü bana sağlığında "Ebu Zerr, sen köle kökenli bir askerin arkasında namaz kılmadıkça ölmeyeceksin" demişti. Yorgunum, namazda imamlık yapacak durumda değilim. Geç namazımızı sen kıldır.
- Tamam Ebu Zer dedi.
Ebu Zer güçlükle dikiliyordu, vücudu yaşlılıktan hastalıktan, kötü ve yetersiz beslenmeden dolayı titriyordu. Namazda ikinci rekatta kalkamadı. Son sözleri "Allah yücedir" olmuştu.
Asker namazını birip selam verdiğinde arkasındaki Ebu Zer’in dua ettiğini sanmıştı ilk önce. Oysa o son nefesini vermişti.
Asker bu olayı Hz Osman’a anlattı, Hz Osman ise çok hüzünlendi ve onun bu şekilde ölmüş olmasından dolayı kendisini ve Mervan’ı suçladı. Bir kaç gün sonra Ebu Zerr’in öldüğünden Hz Ali ve Ammar bin Yasir gibi Müslümanlarında haberleri oldu. Onun nasıl öldüğünü araştırdılar. Ebu Zerr’in son namazında imam olan askerden duyduklarında hepsi gözyaşlarını tutamamışlardı. Hep beraber yaşadıkları Bedri, Uhut Savaşını, Hendek savaşını hatırladılar. Omuz omuza ve samimiyetle zalimlere karşı gelişleri gözlerinin önünden geçmişti. Şimdi ise düşman Müslüman görünümlü Tuleka’ydı. Tuleka Hz Osman’ı kendi çıkarları için kullanıyordu.
Halkın içinde inanılmaz bir öfke başlamıştı.
Ebu Zerr’in ölümü Hz Osman’a duyulan kin ateşini tetiklemişti. Halife Osman’a karşı ayaklanmanın en önemli sebebi Ebu Zerr’in sürgünde ölmesiydi.
Bu güzide sahabi değil de imanı bozuk akrabalarını dinleyen Ali ve Ammar gibi Sahabeleri umursamayan Osman’a karşı duyulan öfke çığ gibi büyüdü ve İsyan tüm Medine’yi aldı.
Ebu Zerr’in vefatından dolayı içleri hınçla dolu olan Müslümanlar Hz Osman’ın mekanına saldırdılar. Bu esnada sonunun geldiğini anlayan ve çok pişman olan Hz Osman daha önce verdiği sözleri tutmamasından dolayı halkı ikna edememiş ve güveni kaybetmişti.
Ebu Zerr’in sürgüne yollanması, orada vefat etmesi sonu gelmeyen tartışmaların ve ayrılıkların en önemli başlangıcını oluşturacaktı. Lakin İslam Ümmeti her seferinde oku diyen ayetleri anla şeklinde algılamayacak, düşünmeyecek, kendilerine RAB olarak seçtikleri Şeyhlerinin dervişlerinin ve Müritlerinin sözlerini ALLAHIN sözlerinin üzerinde tutacaklardı.
Allah şahit EBU ZERR bunu yapmadı.
Yalnız yaşadı yalnız öldü ama ölümü bir dirilişe yol açtı.
Allaha mı yoksa idarecilere mi KUL olacağız sorusu mezheplerin temelini oluşturdu.
Geleneksel Sünnilik bu sahabenin hayatının üzerini örtmeye çalıştı, onun tarzından ürktü. Ebu Hureyre’den bahsettiğinin yarısı kadar ondan bahsetmedi. Oysa Vahyin sermayesi Kedi’lerin babasının sırtına yüklenir miydi? Şiilik ise ZERR’i kendine koltuk deyneği yaptı.
Elbette düşünen her akıl hisseden her yürek EBU ZERİ ANLAR VE BULUR.
Selam olsun Ebu Zerr’e ve onun gibi olan ve kendisinden daha ziyade diğerlerini düşünen ve Tevhidi ilkelerle yaşamasını öğrenenlere. Bu ilkeleri savunan yiğitlere..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.