- 1375 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Aşk Yeniden - Final
……,
“Yine bir fıstık düştü elime. Cevap vermiyor, kaçak güreşiyor, nazlanıyor ya da. Ama ben kararlıyım. Tavlamam yakındır, insan psikolojisinden iyi anlarım. Eminim yeni bir aşktan çıkmış ve aşka inanmıyor, her sözünde bunu ifade eder sözlerle karşılık veriyor. Onu dinlemeye her an hazır, bulunmaz dost gibi yaklaşıp sinsice hayatının kopmaz bir parçası olacağım. Bir gün gelecek bana âşık olacak. Hiçbir güzel dayanamaz sihirli cümlelerime…”
…
Eminim bu düşüncelerle psikolojimden yakalayarak, kalbimi ele geçirmeye çalışacak. Ben kurgu mu yapıyorum? Hayır, hayır. Zaten hemcinslerinin tümü bu anlayışla dolaşıyor kızların etrafında, ağına düşünceye dek yola durmaksızın devam…
Artık her gün bozuk olan moralimi yerine getirmeye çabalamaya yeminli bir dost edasında arıyordu Ali. Mail kutumda tek cümlelik mesajlarla yalnız bırakmıyor. Her gece iyi geceler diliyor, sabahları erkenden bana uyanıyordu. Bu ne hızdı! Nasıl olur da ihanet ederdim, kendime. Nasıl olur da ona karşılık verirdim gönülden. Ve nasıl olur da, ihanete uğrayan sevgime karşılık, ihanet ederdim sevgime.
Bu arayışlar haftalarca devam etti. Artık daha iyiydim. Ona alışmıştım. Sabahları geç kalınca telefonu, meraklanıyordum. Allah’ım bu nasıl hislerdi! Yoksa! Yoksa ona… Neyse bunu dillendirip kalbimi ümitlendirmek bile istemiyordum. Bazen sevimli ve sade sabah kahvaltılarımız oluyordu. Gün boyu birbirimizden haberdardık. Öyle ki; yediğim içtiğim hiçbir şey o olmadan tat vermez, lezzet almaz olmuştum. Aynı şekilde o da bensiz kalamıyordu. Bunu her hali ile belli ediyordu. Sık sık seni seviyorum diyordu. Ve daha birçok kalbimi iyileştirip yaralarımı saran, ruhumu okşayan sevgi sözcükleri… Bense…;
-Bebeğim, seni seviyorum!
-…
-Hey, sana söylüyorum ne dediğimi duymadın galiba! (tatlı ve gülümseyen bir ses tonuyla)
-Teşekkür ederim.
-…… Ne demek teşekkür ederim! Sen?
-Ben, ne?
-Sen sevmiyor musun?
-İnsan olarak ve hocam olarak, evet…
-Alev, ben sana aşığım, sana bayılıyorum. Seni ilk gördüğüm andan itibaren, işte dedim. İşte! Bu kız, kadınım olacak benim!
-Ümitlendirmek istemiyorum seni; aşka, sevgiye inanmıyorum. Benimle ilgilenmen, alaka göstermen hoşuma gidiyor. Dost olarak, arkadaş olarak sevmek ve öyle devam etmek istiyorum.
-Ben, dost olamam seninle! Bunu aklından çıkar!
-Ali, ben zaten yaralıydım, biliyorsun. Seninle yeniden hayat buldum. Bırak dostça, arkadaşça birbirimizi sevip, birbirimize ışık olalım hayatta.
-Hayır, kabul etmiyorum! Senin yanında dost gibi arkadaş gibi kalamam. Sana o gözle bakamam.
-Ben beşeri aşkların sonsuz olmadığını gördüm. Bu hissiyatı taşırken, sadece “hakkın”(c.c) huzuruna, onun kudretine yönelmişken, bu duygulara bile bile bırakamam kendimi. Evet. Ara sıra acabalarım oluyor. Acaba sevgi mi bu dediğim anlar… Fakat ruhumu iyileştirdiğin için bir mükâfat gibi kalbimi avuçlarına bırakamam. Bu yanlış olur. Eğer bir gün bu hisler barındırırsam içimde, emin ol söyleyeceğim.
-…… peki …… Böylesine dürüst olduğun için, o gün gelinceye dek bekleyeceğim.
Ali 15 günlük bir seminer için Antalya’ya gidecekti. Bunu söylediğinde, “bu kadar sıkboğaz ediyor, gitsin biraz rahat nefes alayım” diye düşünmüştüm. Giderken arayıp uçağa bineceğini söylerken ve tüm kalbi ile yanımda olduğunu hissettirirken daha, bulunduğu yerden uçağa binecek bayan yolcuların kahkahasıyla dehşete düştü kalbim! Sadece “ o sesler ne Ali!” Diyebildim. “Yolculardan bir grup bayan birkaç adım ilerde şakalaşıyorlar!” dedi. Aman Allah’ım! Esprili kadınlar, güzel kadınlar, seksi kadınlar ve Antalya!!!
Birden ruhumu saran alevler içinde nefes alamadığımı hissettim. Kalbimin sıkıştığını, o an oraya ışınlanmak istediğimi hissettim, ama nafile… Ali artık uçağa binmiş, 15 gün orada seminer görecek ve tabii ki eğlenecekti. Arkadaşım! Dostum, diyordum hani. Bana birden bire ne olmuştu. Yoksa bu kıskançlık mıydı? Evet, onu kıskanmıştım. O ve diğerleri… Hepsini aynı kefeye koymuş, genellemiştim tüm erkekleri… Ve bir daha âşık olamayacağıma öylesine inanmış, kalbimin kapısını karşı cinse mühürlemiştim. Fakat o telefon konuşması, o andan itibaren kalbimin mührünün kırıldığını ve ona aşık olduğumu fark ettim.
…
Hiçbir aşk ölümsüz değildi! Her aşk yaşanır, taraflar sever, sevilir; ya da tüm beslenen güzel hisler karşılıksız olurdu… Bir daha hiçbir erkeği sevemeyeceğini düşünen ben; evet ben Alev, Ali’ye âşıktım. O’nu kıskanıyordum. Her gün telefonla konuşuyor, sabahları ona uyanıyor, akşamları ona iyi geceler diliyordum.
Kalbim imkânsızı başarmıştı. Yeniden sevilebileceğini, sevmeye değer insanların olacağını, sevginin bedelini taşıyacak yürekler olduğunu anlamıştı. Çünkü mazide kalan aşkı, ancak çok daha güçlü bir aşk öldürebilirdi.
Yine bir akşamüstü ve toplantı sonrası imiş, telefonum çaldı. Arayan Ali idi;
-Güzelim merhaba!
-Merhaba aşkım…
-……..
-Aloo. Ali orda mısın?
-Seni seviyorum. Hiç söylemiş miydim?
-Ben de seni Ali, ben de seni……
Neşe CÖMERT
GAZİANTEP