Margarin
Niçin böyle bir başlık attım, nedeni nedir, bu kadar önemli bir konu mudur, buradan bir yazı çıkarılabilir mi diye sorarsanız; cevabım değil bir, birden çok yazı çıkar margarinden ve hem de keyifle okunur diye düşünüyorum.
...............................................................
Yeni bir mesele değil margarin, geçmişi oldukça eskilere gider. Şimdi az konuşulduğuna bakmayın,bir dönemlerin en önemli konusuydu.
................................................................
Bilirsiniz bir katı yağ türüdür margarin, esasında sıvı ama katılaştırılmış bir yağ. Özü bitkiseldir margarinin, tıpkı sıvı yağ gibi ama ondan farkı katılaştırılmış olması. Katılaştırılırken de bir takım işlemden geçrilmiş olması. Yani farklılaştırılmış, dönüştürülmüş ve değiştirilmiş olması. Farklı bir ifadeyle özünden uzaklaştırılmış olması.
.............................................................
Çeyrek asrı aşan hatta yarım yüzyıla yaklaşan bir dönemi konu edeyim size bu yazıda. Yetmişli seksenli yıllara götüreyim. O dönemler sıvı yağ pek bilinmezdi. Bilinen sadece zeytinyağıydı o da kolay kolay bulunmazdı. Zaten pahalı olması nedeniyle herkesin kolaylıkla alıp kullanabileceği türden bir yağ da değildi.
Günümüzde olduğundan farklı olarak ne ayçiçek, ne fındık, ne mısırözü, ne kanola ne soya, ne de pamuk çiğidi yağı bilinirdi. Zaten hayvansal olanların tüketimine yönelik bir bilinç de yoktu. Ne kuyruk, ne iç yani karın, ne de tereyağının.
..............................................................
Her dönemin meselesidir, bir şey öne çıkarılırken bir diğeri geri plana itilir. Birisi baş tacı edilirken diğeri ayak altı edilir. İşte o dönem de yağ kullanımıyla ilgili benzer bir durumdan sözedilebilir.
Nasıl ki günümüzde kimi gıdaların kullanımına yönelik olumlu olumsuz kampanyalar yapılıyorsa işte o dönemde de hayvansal yağlara hatta topyekün hayvansal gıdalara karşı bir önyargı zihinlere yerleştirilmişti. Eğer bunlar tüketilirse kolestrola bağlı olarak kalp damar hastalıklarına yakalanılır, yaşamımız altüst olur ve günün birinde kalp krizinden veya beyin kanamasından ahireti bile boylayabilirsin inancı yerleştirilmişti zihinlere.
.................................................................
Ağırlıklı nokta yağdı ama benzer bir durum da yumurtaya ve kırmızı ete yönelik yapıldı bir başka dönem.
Önce soğutulduk, sonra uzaklaştırıldık bu gıdalardan. Toplum yıllar sonra önemini fark etti ve daha yeni yeni tekrar soframıza gelir oldu yumurta ve et.
İşte bahsettiğim yıllar yağa da el atılmıştı diğerlerinde olduğu gibi. Bu da her dönemde yapılandan farksız bir durumdu. Yapılan bir sürü çalışma meyvesini vermiş amaçlanan ve hedeflenen yere gelinmişti. Toplum margarine mecbur edilmişti. Birileri sizi hem bilinen geleneksel, şifa kaynağı sağlıklı hayvansal yağlardan uzaklaştıracak hem de margarine mecbur edecekti.
..................................................................
İşin diğer tuhaf tarafı da sağlıklı olanı tüketmiyordunuz ama margarini de kolaylıkla bulamıyordunuz. Nasıl oluyorsa el altından çekiliveriyor, bir yerlere kaldırılıveriliyordu. O yıllarda karaborsaya düşen üç önemli tüketim maddesinden birisiydi margarin. Petrol, yani akaryakıt karaborsa, sigara karaborsa bir de margarin karaborsaydı. Diğer ikisini erteleyebilir öteleyebilirdiniz ama evde hanımlar yağ olmadan nasıl yemek yapacak, nasıl sofraya getireceklerdi.
Köyde yaşayanı olsun kentte yaşayanı olsun margarinsiz yapamıyordu.
..............................................................
Hayatımıza büsbütün girmişti. Fukarasının da varlıklısının da sofrasındaydı. Şimdiki nesil pek bilmez tanımaz margarini. Belki büyükleri anlatır onunla ilgili hikayeyi ya da varsa ailede böyle bir mesele bu yazı okunduktan sonra öğrenilir.
Şimdiki gibi gidip bakkaldan marketten bir çırpıda alamıyordunuz bahsedilenleri. Sıraya girmeniz gerekiyor güneş doğmadan, şafak sökmeden, henüz çarşıda insan yokken, dükkanlar kapalıyken.
Belki o saat kalkıp okulunuzun yolunu tutacaksınız ya da işinize gideceksiniz ama hayır, öncelik margarindeydi. Gerekirse okulunuzu ve dersinizi asıp margarin kuyruğuna girecektiniz. Yaz sıcağı da olsa kış ayazı da olsa hiç tereddütsüz.
..................................................................
Margarin bu alanda yalnız değildi. Diğer kuyruklar ise benzin, tüp ve cigaraydı. Siz margarin kuyruğundayken ailenin diğer fertleri de onlar için sıraya girmek durumundaydılar.
................................................................
Az kuyrukta beklemedik kışın soğuk günlerinde sabahın ayazında çocukluk dönemimizde. Erkenden kaldırılır, margarin kuyruğuna yolcu edilirdik. O yaşta sigara kuyruğu bizi aşardı, henüz yaşımız müsait değildi, benzin için ise zaten büyüklerimiz arabayla kuyruğa girmek durumundaydı.
Mazot için benzin için söylenecek çok söz yok ama ya diğerleri için.Yani yağ ve tütün için.
.....................................................................
Tütün memlekette yetişiyor,yağ dersen zaten her türlüsü mevcut. Hem hayvansalı hem bitkiseli.. Memleket tarım memleketi. Her taraf arazi her taraf otlak ve sulak.
İşte bir görünmez el bunları tezgahlardan indirip depolara kaldırıyordu. Bu yolla vurgun vuruyor, servetine servet katıyor halk ise aç susuz kuyruklarda bekliyordu.
Torpil de yapılıyordu bunları edinmek için. Tanıdık işi, eş dost komşu işi, hatır işi yapılıyordu ve onlar sorunsuz temin ediyorlardı bu ihtiyaçlarını.
Ne günlerdi ne günler, unutulacak günler değildi o günler. Sorun aile büyüklerinize anlatırlar mutlaka. Margarinle, tüple, benzinle, cigarayla ilgili mutlaka anlatacakları bir şeyler vardır.Unutmamışlardır sanırım, hatırlarlar mutlaka.
..................................................................
Margarinin en önde olanı, en yaygın olanı vitaydı. Sana, sabah, aymar, evin gibi markalar daha sonra gelirdi. Yalnız kahvaltılık olan, paketler halinde piyasaya sürülen sanaydı. Sabahleyin ekmeğinize sürülen, sıcak çayla hızlıca atıştırarak kahvaltı yaptığınız ve okulunuzun yolunu tuttuğunuz sana..
Margarin öyle revaçtaydı ki vatandaş evdeki tere yağını çarşıda pazarlar, bulabilirse bir kutu vita eğer o yoksa sana ya da sabah markalarından birisini temin ederek evine dönerdi. Yani esas faydalı olanı başkasına yedirir, piyasadan aldığı hazır imalatı da kendisi, ailesi ve çocukları tüketirdi.
Uzunca bir süreçti bu anlatılanlar. İnsanlarımız artık bilinçlendi. Olayın farkındalar. Yerken içerken dikkat ediyorlar. Zararlı mı faydalı mı bunu inceden inceye araştırıyorlar.
Yalnız bir konuda yol alınırken bir başka konuda yanılıyor ve boşluğa düşüyoruz ama olsun, bir gün hemen her meselemiz çözümlenir. Umutlu olmak için çok neden var.
Kemal GÜL
06.10.2013