Aşk Kıvamının Reel Reçeliydin Şulenar
hayrettin taylan
Rengarenk reçellerin dilinde sustu arafımı rafa kaldıran hasretin.
*Vaşlarıma karıştı vişnelerin. Ekşimsiydi gidişin, şekerle kıvamını tutturmaya çalıştığım vaveyla sonrasını özetliyordu.İçimde çekirdeğini bıraktığın özel vişne reçeli gibiydi.Kiraz dudaklarının söylediği her cümleyi hatırlatan bir tat.Yeniden bir akışın, yeniden bir sızışın, yeniden bir barışın, yeniden sevdayı kaynatışın seyriydin.
“Ay”larım tümledi ayva reçelin.Ayvayı yemiş güncelerimin bahtında özel bir tat gibi kaldın.
Yaslı bir kışa yaslanmış taş bağrımı da taşa, aşka, gidemeyişe çeviren kalakalış tadı gibi yapıştın özlem ekmeğime. Rehin düşmüş, düşlerin seyrinde, rafımda kendini yenileyen sessiz anların umudu gibi, ben gibi, seni sevdiğim ben gibi, unutamadığım sen gibi, ben içinde bir ben gibi enlere taşınmış özel bir şans tadıydın.Seni tanımak, seni tatmak, seninle yaşamak bile bütün tatlara yeterlilik fiiliydin.
*Yağmuru ıslatan gözyaşların vicdanımda seller oluşturdu.Veballerimin vebasına yakalndığım bohemlerden, ütopik anlarıma , yanlarıma gelişini özetlesin ay’ va…sen…
İç gözümün çeşnisini oluşturdu üzüm.
Bir hoşça kal bağında şarabı da sarhoş eden tanelerin içinde bir tane olarak benle kalışını özledim.Sar’hoşluğunla kendime geldiğim özel mecralar kitabında sessizce aktım.
’EL’VEDA der. El …der. Veda demez bilmelisin üzüm gözlüm. Üzüm gözlerinde özüme reçel olan demlerin tanelerindeyim.
-Bir üzüm, bir de özümdü seni bir tanem yapan.
Bu gitmeyi büyüten, bu büyümeyi küçülten, bu tanelerden bir taneliğine gelecek tatlar sofrasında artık kendim değilim.
Kuşların bile uçamadığı acıların dilsiz tadı oldu kuşburnu…
Sırların sınırları sığmadı,sınırın sırrında mayınlarını taşıdı kuşlar.Uçan kuşlar sensizliğin burnunua kadar götürdü kederimi.Okyanusların okunmuş sularından sana geldim. Mantık tayr gibi Simurg’u oynadım.Oynayan bendim, gidemeyin Simurg ‘tu. .Özü arayış masalında masal benimle bitiyordu.Aşılmazı gereğen bir aşk tadı vardı.
“Hoşçakal’ım elde kaldı, bir veda ölüsünde. Bir vedaya yenik, bir acının içine kapanık gidemeyenler derneğinin dernek dışın başkanı olan kuşburnu toplayıcısıyım.Senin reçelini yaptım, Simurg ‘ın en son haliyle.
-Ben meğer bir tat, ben meğer bir sen.
Ahlarımın Kaf’ında özel bir tat oldu ahududun.
Yazılmış yanlışlıkla gidişine eklenmiş bir kader gibi öyle takıldım peşine.Nasılsa kader dedim. Bir kader mağlubuyum, dersi inceledim,irdeledim.Ahların değdi her ünlemime.İşaretin noktasında anladım gerçeği.
-Senin ahların ıslaktı.Gözyaşlarınla ünle kardeşmiş meğer.Vicdanımı bu kadar ıslasıl bırakman onndadı. Şimdi, hangi ahın, hangi vahın, hangi sancının nidasında aynı tekrirleri tarayacak mecalimin cümlesi.
-Ben bir insan mıyım sevgilim? Sahi Ahududunun duduluk yıllığında kaç tadın acımı unutturacak sözcüklerle bağrımı delecek.
-Ah bir dudu görsem, dudağının kıyısındaki ruj rejimiyle yeniden öpülmüş zamanlar yaşasam çok mu?
Ölçülü bir bakış açısının mana bakıcısıyım. Semantik özlemlerden fonetik demlerin olayına karıştı reçele kıvam veren ruhunun adı.
*Yalnızlığımın tomurcuğuyla böğrümde açılmış bir tadın adı oldu böğürtlen …Sensizliğimin çilesinin özel tadı oldu çilek. Gül yüzünün , yüzülmemiş, süzülmemiş, yaşanmamış tadılmamış tadı oldu gül…
-Elma idi asıl reçelim. Tadına alışmış cennet reçeliydin.Yasaklıydın belki, pasaklı zamanların seyrinden acılarından arındıran Havva şekeriydin elma reçelime.
-Her şey elmayı istemekle başladı.Aşk elma idi zaten.Aşk , zaten yasak olana yasaklarını tanıştırma mecrasıydı.
El’ma dedim… El ‘e gidişinin bağrını taşırdı el’ ”ma”
-Sonrasızlığın kesiflerindeydim…Kesilmemiş umutlarımın kestanisiydin. Kabuğu yarama, içi dertlerime, tadı sana benzeyen anların uzantısına geldim.
-Kes ‘tanemi….
Kes’ tanemsin artık…
İnciliğin dizilmişti incirin bütün ince tanelerine.İncir reçeli yapıldığı son baharların sonuydu.Eylüldü. Hüzünlerin sonbahara gebe kaldığı bahtın acısız geçisiydi.
*Eylüldü. Gidişini unutturan tek gerçekti incir.İnceliğin, inciliğin, incinişin, ilgin, özel bir rüya gibi incirin tanelerinde beni tadına yeniden katıyordu.Bir incir reçeliydi, eylülü tadına karıştıran.Bir ince düş yadı.
Rastlantısal efsanemin ürettiği aradığımdı.Dahası arınışımın, arıtılışımın, algımın, içsel alfalarımın incire alışmış özel tadıydın.
İmkansızın im ayracında inliyordu zaman.İşvesi ar ‘mutlara teslim edilmiş bir reel reçeldin.
Senden önce ve senden sonraların iyilerinde hatalarımın ayısını oynar gibi isimsiz ormanlara kaçıyordum.
Az konuşulmuş, çok anlatılmış , hiç yaşanmamış ;ama kızıl düşlerime, kızlığından kalma hayallerin de eklendiği,kızılcık reçelindeydi emellerim.
Şimdi zehir zemberek uçsuzluğun ucu değiyor tadıma.Şimdi
sensizliğin gün’eşinde kıvamına tutulmuş ayniyetlerin, aynı niyetlerin, aynasında damlalarının da ayrı bir tat kattığı , arınmışlık tadıyım.
Şerefin, şuurun, şiirin, şanın, şevkin, şansın şef’ talisiydin.Sembolik düşlerin içinde kalmış, didaktik düşlerin bağrına yakınlaşan özel bir sürecin diliydim.Şeftali gibi yaz ile yazgıyı sonlara, sonbahara taşıyan özel bir renk reçeliydin.