- 643 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dolu Bardak
Yarısı dolu olan bir bardağın dolu tarafını görebilmek… Birkaç dakikalığına unutun yıllarca duyduğunuz “bardağın dolu tarafı" imgesini.
Ben o bardaktaki suyum ve yalnız bırakılmışım, ne yana baksam camdaki yansımamı görüyorum, çok boş görünüyorum, yokum gibi. Terk edilmiş, içilip doyulduktan sonra bırakılmışım gibi. Yarımım. Hem kim içebilir ki gönül rahatlığıyla beni? Temizlik için kullanacak olsalar, pisim diye ilk beni atarlar. Atılmak için orada öylece duruyorum.
Diğer yarım, belki hayat oldu birisine, demlenip çay oldu veya rakıya katılıp başkalarını demledi. Belki de kırk yıllık hatır oldu, hatta kırk yıldan fazla sürecek mutlu bir yuvanın kapısı oldu. Belki de yemeğe katıldı, tokluk oldu. Belki de buharlaşıp gitti, yağmur oldu. Mars’’a gitti belki, umut oldu. Hiç bilmiyorum, hiç birimiz bilmiyor.
Oysa benden gözyaşı bile olmaz! Ben sadece bardağın dolu tarafıyım. Yani evet, ben varım ama yarımım ve öyle düşünüyorum ki aslında giden yarımım, benim her şeyim. Bu durumda bardağın dolu tarafı, boş tarafından daha kıymetsiz.
Sen bardağın dolu tarafını görüyorsun diye, dolu tarafın içerdiği su kendini boş hissetmiyor mu sanıyorsun? Yani sen elmayı seviyorsun diye, elma da seni sevmek zorunda mı? Sen, güler yüzlü insanların, dert ettiği şeyler hiç yok mudur sanıyorsun, sen her şeyi göründüğü gibi mi algılıyorsun?
Bazen bizim diğer yarımız, aslında bizim her şeyimiz ve çoğunlukla onu iyi saklıyoruz.
Birkaç dakika ayırdığınız için teşekkürler, artık bu imgeye olumlu yaklaşımınızı sürdürebilirsiniz ama önce bir bardak su için.
| Emrah Nargöz, 27 Ekim 2013 Pazar, 05:00
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.