Son Kez Ölüm 2
Her gün, her gece, hep aynı rüya. Yıllar geçmesine rağmen, kapalı gişe oynamaya devam eden efsanevi filmim. Tüm salonu kapatmış ve her gün izlemekteyim ön koltuktan. Küçük kıyametimi yarattığım o günü, bir türlü geride bırakamamıştım.
Yörüngesinden kopmuş, amaçsızca boşlukta sürüklenen bir gezegendim. Uzun ve birbirine girmiş saç ve sakal, birazcık eskimiş uyumsuz kıyafetler ve yalpalayarak yürüyen bir vücut içinde kalakalmıştım. Acımı dindirmeliydim. İzlediğim ve okuduğum kişisel gelişim saçmalıklarında bahsi geçen “korkularınla yüzleş” diktesini “geçmişinle yüzleş” olarak kendime uyarladım.
Bugün içimde tekrar alevlenen cesaretimle evime geldim. Her savaşçının büyük muharebeden önce yaptığı gibi önce kendimi toparladım. Ağır bir kahve, sıcak bir duş, düzgün bir traş ve jilet gibi kıyafetler...
Sıradaki hedef banka hesaplarımdı. Eski tetikçiyseniz büyük bir meblağ her zaman vardır bir yerlerde. Tüm naktimi alıp şehrin en iyisi olarak nitelendirilen psikiyatriste gittim. Dış cephesi koyu bir cam kaplaydı. Zenginliğin sembolü olsa gerek. Fotoselli kapıdan geçip, güvenlik görevlisinin onayını alarak danışmaya ilerledim. Kalın çerçeveli gözlük, kemikli bir yüz ve minik parmakları olan güzel bir bayan. Uzun süren bedevi yaşamımdan sonra alımlı bayanlara karşı bağışıklık kazandığımı hissettim.
“Hoş geldiniz, nasıl yardımcı olabilirim ?”
“Dr. Seçkin Azınlık ile görüşmem gerekiyor.”
“Seçkin Beyin ofisi on ikinci katta, asansörden inince sağdan üçüncü oda. Randevunuz yoksa işiniz biraz zor ama.”
“Teşekkür ederim” dedim ve asansöre doğru heyecanlı adımlarla ilerledim. Kendim için muazzam ehemmiyet taşıyan bir şey yapmak üzereyim. Asansör ihtişamının gerektirdiği ağırlıkla durdu ve kapısı açıldı. Bu lükse zarar vermemek için bir insana nazaran çok daha fazla saygı gördüğü kesindi.
Asansörden inip doğruca doktorun odasına yöneldim. Zile bastım. Topuk sesleri kapıya doğru yaklaştı ve kapı yavaş yavaş açıldıkça karşımdaki güzellik de aynı zariflikte göğe doğru yükselmeye başladı.
“Seçkin Beyle acilen görüşmem lazım” dedim.
“İsminiz nedir, randevunuz var mıydı ?”
“Randevuya gerek yok, Seçkin bu odada mı?” diyerek parmağımla arkamda kalan kapıyı gösterdim. Sekreterin telaşından anladım ki doğru kapı. Kapıyı tıklatıp girdim içeri. Sekreter ayağındaki koca topuklularla sakil sakil koşmaya çalışırken kapıyı kapattım.
“Seçkin Bey, direk söze giriyorum. Benim ve üstlerimin dışında kimsenin bilmemesi gereken olaylara tanıklık edebilirsiniz. Tam olarak ne olduğunu bilmiyorum. Gerçek olma ihtimali çok yüksek bir rüya görüyorum yıllardır. Sanırım 10 yıl öncesinden bir hatıram. Fakat rüya hep aynı yerden başlıyor. Üstüm başım kan içinde, bir evden çıkıyorum. Kendimden nefret ederek çıkıyorum ve sokaklar tıklım tıklım. Ve hepsini tanıyorum, benim geçmişteki hatıralarım. Daha sonra birlik olup beni uçurumdan aşağı atıyorlar. Merak ettiğim ise üzerimdeki kan kimin kanı, ben o evde ne yaptım da bu hale geldim ?”
“Hey, biraz sakinleş. Bir şey içer misin?”
“Teşekkür ederim bir şey istemiyorum. Bundan kurtulmak istiyorum. Yardım edebileceğini düşünüyorum ve hemen istiyorum”
“Yöntemlerimiz her zaman işe yaramayabilir. Fakat ihtimal de yok değil. 5 seans sonunda ancak geçebiliriz hipnoza ki senin isteğin de hipnoz olup geçmişinin karanlıkta kalan kısmını aydınlatmak. Kusura bakma ama bu gerçekten tehlikeli bir yöntem ki beynin darmadağın durumda.”
“Doktor kişilik analizini bırak, yeterince bu laneti çektim. Bakın rica ediyorum, hemen başlamamız gerek. İstediğin kadar para verebilirim. Tehlike umrumda değil ve göründüğüm kadar da zayıf değilim.”
“Paraya ihtiyacım varmış gibi mi görünüyorum. Sana bu şekilde yardım edemem. Önceliklerimiz çok farklı” dedi. Gözlerim kararmaya başladı gibi hissettim. Gelmekte olan cinnetin habercisine kulak verdim ve benden hala ısrar bekleyen doktoru bırakıp çıktım oradan.
Çaresizce bulutlara baktım. Çıkar yolum yoktu. Bedbaht şekilde yürüdüm. O kadar dalmışım ki karşıdan karşıya geçerken hızla yaklaşan arabanın korna sesiyle irkildim ve kolumdan tutup beni kurtaran gence teşekkür bile edemedim.
Her şey bu kadar sarpa sarmışken ölmemeliydim. Ruhumun huzura ermesi gerekiyordu. Güneş genç kız edasıyla gözden kaybolmak üzereydi. Az ileride pek kalabalık olmayan, birkaç börtü böcek ile otantik hava katılmış bir çay bahçesi gözüme takıldı. Sebepsizce girdim kapısından. Müşterileri rahatsız etmeden sandalyeler arasından süzülerek cam kenarındaki boş masaya oturdum. Garsondan kahve siparişimi verdim ve gözlüğümü temizlemeye başladım. Karşı masadaki bej renkli takım elbiseli adama gözüm ilişti. Amerikan sinemasından emekli dedektif gibi bir tarzı vardı. Gazete okumaktaydı. Ön ve arka sayfalarını net bir şekilde okuyabiliyordum.
“Zamanda yolculuk artık mümkün. Bunu başarmış olmama rağmen hala bilim adamları ve araştırmacılar gelip incelemedi”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.