- 4067 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Osmanlıda Kadın Şairlerimiz
Osmanlı’da Kadın Şairlerimiz
Merhabalar şair dostlar. Bu yazıda 1300 ve 1900 yılları arasında yaşayan Osmanlı dönemi kadın şairlerimizden bahsedeceğim. Bu gerçekten çok yetersiz kalacak biliyorum
Yinede birilerimize bir esin verebilirsem ne mutlu bana.
Bu konuda değişik araştırmacılar farklı ama hemen hemen aynı noktalara çıkan araştırmalarda bulunmuşlar bende o kaynaklardan da yararlanarak kendi görüşlerimi de eklediğim bu yazımı sizlerle paylaşmak istedim.Bu oldukça uzun bir konu o yüzden mümkün olduğunca kısaltarak aktarıyorum.
Yine kaynaklardan baktığımızda isimlerine bir göz atacak olursak
Zeynep hanım, Mihri hatun,Ani Fatma hanım, Fitnat hanım,Adile sultan,Şeref hanım,Leyla hanım, Leyla (saz),Şukufe Nihal başar,Hubbi Ayşe hanım,sırrı hanım,Hasibe hanım, Saffet hanım,Şeref hanım,Sıtkı hanım,Tuti hanım Prof. DR. Nazan Bekir oğlunun bir araştırmasına göre ise isimlerini şöyle belirtmektedir
Zeynep Hatun
Mihrî Hatun
Ani Hatun
Fıtnat Hanım
Leylâ Hanım
Şeref Hanım
Âdile Sultan
Tevhîde Hanım
Feride Hanım
Hatice Nakiye Hanım
Sırrî Hanım
Münire Hanım
Fıtnat Hanım (Trabzonlu)
Habibe Hanım
Hasibe Maide Hanım
Hatice İffet Hanım
Leylâ Hanım (Saz)
Nigâr Hanım
Makbule Leman
İhsan Raif
Şükûfe Nihal
Halide Nusret Zorlutuna
Bu araştırmadan başka bir de Bektaşi geleneğinde eserler veren Halk ozanı kadınlarımız vardı ki bunlarda
,Emine Beyza bacı,Banu Cevheriye Çankırılı,Arife bacı,Ayşe Çukurovalı
Belki dahası ötesi vardı fakat bizim elimizdeki bilgilerden bu kadarına ulaşılmış.
Bunların yanı sıra Hürrem Sultanın Süleymandan daha güzel şiirler yazdığını öğreniyoruz gerçekten çok iyi bir kalemmiş Süleymana yazdığı şiirlerinden günümüze ulaşılanlardan bazıları ki
HÜRREM SULTAN
Doğum adı Aleksandra Lisowska olan, ancak Avrupa’da Roxelana olarak bilinen Hürrem Sultan, Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın eşidir.
Bir Osmanlı padişahıyla nikahla evlenmiş tek kadın olma ayrıcalığını taşır. Divan şiiri kültürüne sâhib olan Hürrem Sultan ayrıca şâirdir. Şiirleri daha ziyâde Kânûnî’ye yazdığı mektuplarda görülür bir mektubunda yazdığı şiiri ise
Vay ne müşkil dert olmuş padişahın firkati
Yaktı yandırdı beni nâr-ı hicrin mihneti
Kimseyi kılmaz nazar devleti sultanım benim
Bir daha görmek nasip olamı Âlem de seni?
Bayan şairlerimiz o dönemlerde de azlıkları ile dikkat çekmektedirler günümüzde bize kalan eserleri döenmlerinden kalan tezkirelerden elde edilmiştir. elbette vardır fakat tam bir araştırma yapılamadığından çok çok az bilgiler ve eserler görmekteyiz.
Bu arada bahsettiğimiz tezkire nedir bir bakalım mı
Eskiden belli bir meslekte yetişmiş kişilerin yaşama öykülerinin anlatıldığı eserlere verilen genel ad.
Tezkire, kelime anlamıyla "zikredilen, zikri geçen" anlamına gelen tezkire, kişilerin biyografisini çeşitli yönleriyle subjektif veya objektif ele alan eserlerdir.Tezkireler ilk kez İran edebiyatında ortaya çıkmıştır.Bu eserler mensur yazılmakla birlikte içinde manzum kısımların yer aldığı tezkireler de vardır. Tezkireler bugünkü edebiyat tarihlerinin ve şiir antolojilerin yerini tutmaktadır.
Türk Edebiyatı’nda tezkire yazma geleneğinin temeli Ali Şir Nevaî’nin Mecâlisü’n-Nefâyis adlı eserine dayanır. Türk Edebiyatının ilk tezkiresi budur. Türk Edebiyatı’nda sırasıyla 16. yüzyılda Sehi Bey, Latifî, Âşık Çelebi, Hasan Çelebi, Ahdî ve Beyanî; 17. yüzyılda Sâdıkî, Riyâzî, Fâizî, Rızâ, Yümnî, Asım ve Güftî; 18. yüzyılda Mûcib, Safâyî, Sâlim, Beliğ, Safvet, Râmiz; 19. yüzyılda da Fatin gibi belli başlı tezkire yazarları mevcuttur. Bunların dışında da yazılmış çok sayıda tezkire mevcuttur.
Tezkire klasik türk edebiyatı şair ve yazarların şiirlerini ve hayatlarını kapsayan edebiyat antolojisi görevi gören bir kitaptır.
Yazının çok sıkıcı olmamasını istediğim için hemen o dönemlerin kadın şairlerinden bazı seçmelerle devam ediyorum.
Divan şiirinde bilinen ilk kadın şair Zeynep Hatun . 15. Yüzyılda yaşamış bir kadı kızı ve bir kadı karısıdır. Zeynep Hatun. Çağdaşı olan Mihri Hatun ile aralarında latifeler ve karşılıklı şiir söyleşmeleri vardır. Divani Sultan Mehmet adına düzenlenmiştir.
GAZEL
Keşfet nikabını yeri göğü münevver et
Bu alem anasırı firdevs-i enver et
Depret lebini cüşe getir hacz-i kevseri
Anber saçını çöz bu cinanı muattar et
Hattın berat verdi saba yeline dedi
Tez er Hatay’a Çin’i tamam et müseehhar et
Yara yolunda aşk ile derdinden ölenin
Kim der sana ki hecr ile canın mükedder et
Zeynep çü dost zülfü gibi tarümarsın
Divane olma şiirini divan ü defter et
Zeyneb ko meyli zinet-i dunyaya zen gibi
Merdane var Sade-dil ol terk-i ziver it
Günümüz diliyle;
Aç yüzünün örtüsünü yeri göğü aydınlat
Bu maddeler dünyasını nurlu cennet et
Dudaklarını kımıldat kevser havuzunu coştur
Amber kokulu saçını çöz, bu dünyayı kokularla doldur
Yüzündeki tüyler, sabah yeline ferman yazdı ve dedi:
Çabuk git Hatay ile Çin ülkelerini zaptet
Sevgiliye, yolunda aşk ile derdinden ölenin
Ayrılıkla canını kederle et diye kim söyler ?
Zeynep, dost sevgili saçları gibi darmadağınıksın
Deli olma şiirlerini divan ve defter durumuna getir
Zeynep, dünyaya isteklerini kadın gibi bildir
Var sade ol ve dilini sadeleştir.
Leyla (Saz) (1850-1936)
İstanbul’da doğdu. İlk eğitimini, müzik kültürünü sarayda aldı. Medeni Aziz Efendi’den klasik Türk müziği dersleri aldı. On altı yaşından başlayarak şiirler yazdı. İki yüze yakın beste yaptı. Bu bestelerin çoğu günümüzde de sevilerek söylenmeye ve dinlenmeye devam etmektedir. Gezdiği yerleri, yaşadığı çevreyi, harem ve saray anılarını gazetelerde yayımladı.
Şiir kitabı: Solmuş Çiçekler (1928)
Solmuş Çiçekler II.
Nesi var sanki su dehrin eleminden başka
Nesi var kahr ü azab ü siteminden başka
Yar canim diye pür rahm ü vefa sandığımın
Görmedin lütfunu va’d-i kereminden başka
Runüma olmadı ayine-i pür jenk-i hayat
Bana bahtım ile tesir-i gamından başka
Nesvedar olmadı gönlüm feleğin bezminde
Kalmadı çekmediğim cam-i ceminden başka
Dilberimde su cihan bağını gördüm geçtim
Sevmedin bir çiçeği gonca feminden başka
Duymaz oldum bu tarab-gah-i emelden bir ses
Kirilan saz-i dilin son na-gamından başka
Beni peyrevlige teşvik iden olmaz
Leyla O sühan saz-i Nazif’in kaleminden başka
***
Nesi var sanki su dünyanın eleminden başka
Nesi var kahir, eziyet ve siteminden başka
Sevgiliyi canım diye acıma dolu ve vefalı sandım
Görmedin bağışını, bağış sözü vermesinden başka
Yüz göstermedi, hayatin pas dolu aynası
Bana talihimle kederinin etkisinden başka
Neşeli olmadı gönlüm feleğin meclisinde
Kalmadı çekmediğim Cem’in kadehinden başka
Sevdiğimde su bağını gördüm geçtim
Sevmedin bir çiçeği gonca ağzından başka
Duymaz oldum bu istek coşkunluk yerinden bir ses
Kırılan gönül sazının son ezgisinden başka
Beni ardı sıra gitmeye teşvik eden olmaz Leyla
O söz ustası Nazif’in kaleminden başka
****
Gönül isterki hepsinden eserler örneklemeler yapılsın fakat çok uzun bir yazı olmamsı açısından diğer bir bölüme ayırmak kalanları ve yazımızı sizlere de çok yabancı gelmeyecek bir isimle bitirelim Şükûfe Nihâl Başar dan çok bilindik bir eser le bitirelim
ŞÜKÛFE NİHÂL BAŞAR
(1896 – 24 Eylül 1973)
DUYMAYAN KADINA
Topla eteklerini yerlere sürünmesin
Rüzgâra cilvelenen tülleri görünmesin
Köşede kar içinde can veren çocuklar var…
Süzülerek çıkarken bir barın kapısından
Haberin yok yurdumun eleminden, yasından
Köşede kar içinde can veren çocuklar var…
Yerlere pırıltılar aksederken dizinden
Karlar göz göz olmuştur bir gözyaşı izinden
Köşede kar içinde can veren çocuklar var…
Tahammülüm yok artık çiçeklere, tüllere
Yükselen gururunla indir başını yere
Köşede kar içinde can veren çocuklar var…
Bu harika eserin sahibi gururla okuduğumuz bu şairimize kısa bir göz atarsak
Şükûfe Nihal Başar (d. 1896, İstanbul - ö. 24 Eylül 1973, İstanbul), Türk şair, öğretmen, eylemci.
Türkiye’nin önemli toplumsal değişmeler geçirdiği bir dönem olan 1919-1960 yılları arasında şiir, öykü ve romanlar yayımlamış bir edebiyatçıdır.
1919’da Darülfünun’un Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü’nü bitirerek “Türkiye’de Darülfünun’dan mezun ilk kadın” unvanının sahibi olmuştur[1]. Birçok kadın derneğinde aktif görev alan sanatçı;[2] Türkiye’de kadın özgürlüğünün ilk temsilcileri ve savunucularından birisidir.
Evet arkadaşlar
Bayan şairlerimizin azlığı halen dikkat çekmekte bu sadece biz de değil tüm dünyada böyle değil midir. Bayanların hep çok işleri vardır evde çocuk bakmak, yemek yapmak gibi ve nedense Erkek egemenliğinden kurtulamadı şiir… Yinede varız demek yazmak yazmak ne güzeldir ki az olan şeyler değerlidir bilirsiniz ki en kıymetli mücevherler küçük kutularda gizlidir
Sevgimle kalın
Hoşça kalın ama dostça kalın
YORUMLAR
Kendi adıma böyle bir çalışmayı okumakta geç kalmanın ezikliği ve telaşı içindeyim.Ancak okumaktan çok keyif aldım ve sıkılmadan bitirdim.Ne güzel bir çalışma hem bilgilendim hem de kendim gibi aynı cinsten olan şairlerin hayatını öğrendim.Bana çok şey kattı .Teşekkür ediyorum efendim saygılar..
Ayşegül Aşkım Karagöz
Bilgilendirme için teşekkürler Kızım...
Ama şu var ki, günümüzde kadın şairlerle erkek şairlerin sayısı eşitlenmiş gibidir...
Sizler varsınız ya
Ve de niceleri var ya kızım...