- 2079 Okunma
- 29 Yorum
- 3 Beğeni
Doğru Söze Ne Denir
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
2008 yılı, Mayıs ayının bir pazar günü. Bir haftalık yoğun bir çalışma temposu nihayetinde; hem televizyon kumandasına cebren el koyup, hem de üçlü koltukta ayaklarımı şöyle özgürce uzatarak, gazetenin sayfaları arasında zevkle kaybolacağım sihirli saatlerin oluşturduğu o güzel gün hani...
Birazcık geç kalkıp, ardından da yaptığım mükemmel bir kahvaltı akabinde, hanımın, ince belli bardakla sunduğu keyif çayını usul usul yudumlamaya başlamıştım ki; balkonun altından bizim oğlanın avaz avaz haykırışları ile irkildim, ne oluyor demeye kalmadan, o telaşla yerimden doğrulurken, elimdeki çayı, yeni giydiğim beyaz tişörtüme döküverdim.
Bir taraftan oğlan cıyaklar, bir taraftan ben yanarım, bir taraftan hanıma gelen keçilerin gazabından kurtulmanın yollarını düşünürüm derken; sitedeki çocukların, bizimkini futbol maçına dahil etmediklerini, bu nedenle de, iki gözü iki çeşme ağladığını öğreniyorum.
-Kalk!... Diyor annesi öfkeyle. Çocuğa top almaya gideceğiz hemen....
İstersen kalkma...Evin dört bir yerini keçiler sarmış, tos yapmaya bahane arıyorlar. Üstüne üstlük bir de, hanımın henüz far etmediği çay dökülmüş tişört meselesi var. Kalkıyoruz ister istemez. Televizyon karşısındaki tembellik senaryomu da, başka bir hafta sonu tatiline erteliyorum ümitle...
O market senin, bu market benim, Ankara’daki tüm alışveriş merkezlerini geziyoruz tek tek neredeyse, bir türlü oğlana top beğendiremiyoruz. Sanırım sonunda babasının perişan haline acıyor da, CE-Pa’da bir Fenerbahçe topu beğeniyor; şampiyonluğu Galatasaray’a kaptırmalarından dolayı yaptığım tüm dalga geçmelere aldırmıyor, geçiriyor tekeline...
Otoparktan yavaş yavaş çıkarken, dikkatini yeni aldığı toptan ayırıyor ve oturduğu arka koltuktan doğruluyor; dikiz aynasından takip ediyorum, kulağıma yaklaşıyor. Belli ki, topu ele geçirmenin verdiği güvenle, yumuşayan ortamı da fırsat bilip, yeni bir şeyler daha koparma ihtimalinin karşı konulması zor ataklarından birini daha yapacak. İster istemez hemen müdafaa pozisyonuna geçiyor ve karşı atak için hazırlıklara başlıyorum.
Sitede, bir veteriner hekim bayan var, çok da güzel bir köpeğe sahip kendisi. Bizim oğlanın da tabi ki bir numaralı arkadaşı o köpek. Ne zaman evin dışına çıksalar, birbirlerini arayıp buluyorlar, sarmaş dolaş oynuyor, doyasıya eğleniyorlar. Her köpek şovundan sonra da, sonucunun hep hayal kırıklığına varacağını bile bile, ’baba bir köpek al bana’ muhabbeti yapıyoruz ister istemez.
ODTÜ kavşağından, yavaş yavaş Eskişehir yoluna doğru çıkıyorum. Trafik kalabalık, tüm dikkatimi yola yoğunlaştırmışım ki; bizimki fısıldıyor kulağıma arkadan;
-Sen, en çok hangi hayvanı seviyorsun baba?
Hımmm!... Anlaşıldı, yine hayvan muhabbetine girecek bu, köpek, ya da kedi alalım diyecek eve. Bu gün yüzümüzü yumuşak buldu herhalde, ne koparırsam kardır diye düşünüyor olmalı... Açıkgöz...
Ben de hazırlıklıyım ama, hemen karşı atağa geçiyorum.
-Ben en çok deveyi seviyorum oğlum...
-Deve mi?
-Evet, deve...
Bıyık altından kıs kıs gülmekteyim, deveyi eve nasıl sığdıracak acaba diye de meraklara düşmüş durumdayım. Gözümü tavandaki dikiz aynasından, dolayısı ile, bizim oğlanın şekilden şekile giren yüzünden alamıyorum. Dudaklarımda, rakibin atağını başarı ile savuşturmanın ve mükemmel bir kontra atakla karşılık vermiş olmanın getirdiği hınzır tebessümler dolaşmakta.
Kısa bir düşünme faslının arkasından;
-Biliyorum deveyi neden sevdiğini... Diyor, dökülen ön dişlerinin, yedinci yaşına yansıttığı tüm güzellikleri sergileyen gülüşü ile.
-Neden seviyormuşum bakalım?
-Çünkü, Ankara’da su tasarrufu yapılıyor. Devenin sırtında su deposu var, çok su harcamıyor, o nedenle seviyorsun.
Gülmekten kırılıyoruz eşimle. Bu seferki atakta, gol yediğimi fark ediyorum, ister istemez susuyorum.
’Doğru söze ne denir?’ diye düşünüyor, kendi kendime söyleniyorum eve varıncaya kadar...
Bir tutam hayat-26.10.2013-Azerbaycan
YORUMLAR
Hayat standartları farklı farklı olsa da birbirimizin çocukluğumuzda umutlarımız hayal dünyamızda top koşuşturup duruyordu.. Kimileri mutlarını ayaklarında sayıyor ve sektiyordu, kiminin yerinde sayıyordu hal böyle olsa da mutlu olabiliyorduk yine de yaşanmışlıktan kalan anılarda o siyah beyaz fotoğraflarda. yokluk muydu bize mutluluk veren çarelerini beraberinde aratan...Bebeğim yoktu.. .Tahtadan bebek yapardım çok mutluydum onu giydirirken, şimdi bebekler çok, çocuklar mutlu değil...bin bir renkte toplar çok sorsanız yine mutlu değiller erkek çocukları... modaya takılır oldu çocuklar :)) görsellik ön planda... benim aklımı ve zekamı beğenmeyen dokuz yaşında bir yeğenim var...bilgisayarda bir şey soracak olsam, Hala sende hiç bir şey bilmiyorsun, bir şeyi de beceremiyorsun diyor, gülüyorum kelime oyunu yapıyoruz da manzarayı çakıyorlar ,oğlunuz gibi ..zamane desek.. her geçen gün, dünü aratırken ...bugünler de yarınlara koşuyor...Yarınların hayırlara vesile olması dileği ile rabbim tüm çocuklarımızı iyi günlere bıraksın. KUTLUYORUM. saygılarımla esen kalınız
.
GÜLESEN SANCAR tarafından 10/28/2013 10:30:49 PM zamanında düzenlenmiştir.
Mükemmel bir pazar yazısı olmuş. Ben de üç erkek torun var öyle. Kurnazlıklara başlayamadılar henüz. Fakat bu hafta duyduğum bir güzelliği, ömrüme ömür kattı doğrusu. Görmek istediği en güzel rüyayı resmederken, benimle birlikte kendi resmini yapmış.
Bu arada muhabbete dalıp tebrik etmeyi unuttum galiba. Tebrikler. Güne çok yakışmışsınız.
S/özü söyleyen bir masum-u-pak ise boynumuz kıldan incedir şair.
Lakin sözün özünü onun gözünden daha iyi gören yoktur.
Şimdi diyeceksiniz ki ne anlamı var yazdıklarımla.
Ben böyleyim işte okurum, okurum yazılanlardan çok ne hissettiğime, ne düşündürdüğüne bakar onu yazarım.
Kutluyorum,saygım ile..
Üstadım, ev hali dedikleri , evdeki hesabın çarşıya uymayacağı, çocuklar bir alem deyişlerimiz, hani bu kadarı olur pes dedirttikleri bu öyküde;
Korkularımız, kaygılarımız, çırpınışlarımız, tasarruflarımız, hay Allah deyişlerimiz, sokağımız, insan ilişkilerimiz, paylaşımla, paylaşımsızlıklarımız, sevdiklerimiz vede en önemlisi seve seve katlandıklarımızla tatlı bir tebessümle günün seçkileri arasında yer almasının keyfiyle okuyuverdik adeta.
Anlam yüklüydü ailece hal ve ahvaller, iyiki yazdınız dedirtircesine . Sevgili Eşinize, Zekice yaklaşımları olan evladınıza ve size Selam ve Saygılarımla
İçeriği ve anlatımın güzelliğince güne yakışan anı yazınızı
begeniyle okudum.İnce bir nükte ve final özellikle yazıyı
daha da kuvvetlendirmiş,anlatım öylesi içten ki hayatın
içinden geçen bir rüzgar gibi.Oğlunuzun, ben en çok deve
kuşunu seviyorum deseydiniz acaba cevabı ne olurdu ki.
İçten süzülmüş bir anıyı kalem nakşetmiş tebriklerimle...
Saygı ve selamlarıma...
Ben olsam, fikrini böylesi zekîce ifâde eden çocuğa bir kedi alırdım...
Yorum yapmayı düşünmemiştim, hattâ başlarken de tembihledim kendimi "sakın kara bulutların düştüğü gözlerin önüne serilmiş bu huzur âbidesine bulaştırma dumanlı havandan" ama işte baba oğul arasındaki keyifli muhabbetin tesiri etkisini gösterdi yazık ki ve depreşen öykü yazma isteği.. Benim özlediğim bir eş bir benzer huzur yok ki.. Kuru kuru beğeni ve taktir ile, kabûl görürseniz tabiî..
Yazın hep, hep yazın.
Esenlik diliyorum..
Pazar keyfiniz bozulmuş.
Bayanlar için ise çocukların keyfi önceliklidir.
Bence çocuğunla alışverişe gitmek ve onun gönlünü almak daha keyifli olmuş,
Böylelikle çocuğunla yakından ilgilenmek fırsatı bulmuşsun onun ve senin
eve alınacak hayvan konusunda iletişimde bulunmuşsun,
mizahi bir tarzda anlatmışsınız sıradan bir anıyı farklılaştırarak,
tebrikler,
selâm ve saygılarımla..
Sevgili Arkadaşım.
Çok hoş ve gayet güzel anlatılmış sımsıcak bir anı yazıydı. Çok çok beğenerek okudum.
Anladığım kadarıyla şu an yurt dışındasın ( Azebaycan ) Ve yine anladığım kadarıyla memlekete dönüşünde evinizde bir deve ile karşılaşman senin için hiç de sürpriz olmayacak. Madem ki baba deve seviyor ve mademki çocuk da bir hayvansever, o deve mutlaka girer o eve. Şimdiden yeni bir savunma için hazırlıklı olsan iyi olur)))))))))))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
2008 yılı, Mayıs ayının bir pazar günü. Bir haftalık yoğun bir çalışma temposu nihayetinde; hem televizyon kumandasına cebren el koyup, hem de üçlü koltukta ayaklarımı şöyle özgürce uzatarak, gazetenin sayfaları arasında zevkle kaybolacağım sihirli saatlerin oluşturduğu o güzel gün hani...
Yazının ilk parafrafıyla ilgili düşüncem. O anlattığınız sihirli saatte yalnız olmanı gerek. Yoksa evde hanım, çocuklar varsa ne kumanda, ne gazete ne de koltuğun tamamı size kalır derken
ben yazının devamını okumaya yol alıyorum
Birazcık geç kalkıp, ardından da yaptığım mükemmel bir kahvaltı akabinde, hanımın, ince belli bardakla sunduğu keyif çayını usul usul yudumlamaya başlamıştım ki;
Sanırım uykudan henüz uyanmadınız...
ersinbaşeğmez tarafından 10/26/2013 2:52:05 PM zamanında düzenlenmiştir.
balkonun altından bizim oğlanın avaz avaz haykırışları ile irkildim, ne oluyor demeye kalmadan, o telaşla yerimden doğrulurken, elimdeki çayı, yeni giydiğim beyaz tişörtüme döküverdim.
he şimdi oldu. uyandınız. günaydın hayat
ersinbaşeğmez tarafından 10/26/2013 2:52:49 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kalk!... Diyor annesi öfkeyle. Çocuğa top almaya gideceğiz hemen....
Yaa! Anneler böyledir hep. Hep eş olduklarını unuturlar, ısrarla anne olduklarını hatırlarlar...
ersinbaşeğmez tarafından 10/26/2013 2:53:58 PM zamanında düzenlenmiştir.
İstersen kalkma...Evin dört bir yerini keçiler sarmış, tos yapmaya bahane arıyorlar. Üstüne üstlük bir de, hanımın henüz far etmediği çay dökülmüş tişört meselesi var.
Ona da sıra gelecek, bir annelik vaziyeti bitsin, evin sahibi/sahibesi rolü gelecek. İşiniz zor dostum...
ersinbaşeğmez tarafından 10/26/2013 2:55:15 PM zamanında düzenlenmiştir.
Otoparktan yavaş yavaş çıkarken, dikkatini yeni aldığı toptan ayırıyor ve oturduğu arka koltuktan doğruluyor; dikiz aynasından takip ediyorum, kulağıma yaklaşıyor. Belli ki, topu ele geçirmenin verdiği güvenle, yumuşayan ortamı da fırsat bilip, yeni bir şeyler daha koparma ihtimalinin karşı konulması zor ataklarından birini daha yapacak. İster istemez hemen müdafaa pozisyonuna geçiyor ve karşı atak için hazırlıklara başlıyorum
Siz olayı çözmüşsünüz ama bakalım anneyi/oğlanı aşabilecek misiniz
ersinbaşeğmez tarafından 10/26/2013 2:56:35 PM zamanında düzenlenmiştir.
sonucunun hep hayal kırıklığına varacağını bile bile, ’baba bir köpek al bana’ muhabbeti yapıyoruz ister istemez.
üç yıldır bizim evde de kedi/köpek al baskısı var ama Allah'tan hanım evin durumunu düşündüğünden kızımın isteği henüz gerçekleşmedi. Bir de çevremde kime sorsam ''Alma'' diyor, çünkü çocuklar bakım ve gezdirme işini babaya bırakıyormuş.
ersinbaşeğmez tarafından 10/26/2013 2:59:20 PM zamanında düzenlenmiştir.
Dudaklarımda, rakibin atağını başarı ile savuşturmanın ve mükemmel bir kontra atakla karşılık vermiş olmanın getirdiği hınzır tebessümler dolaşmakta.
Umarım erken sevinmiyorsunuzdur...
ersinbaşeğmez tarafından 10/26/2013 3:00:44 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sonuç süper olmuş. Keşke devam hikayeleri yazsanız. baba oğul arasında...
tebriklerimle dostum.
bu sefer okudukça yorum yaptım.
yazınızı ve sizi kendime yakın hissettiğim için
ersinbaşeğmez tarafından 10/26/2013 3:03:41 PM zamanında düzenlenmiştir.
Gülümseten, içten satırlar...Anlatımı sıkmadan, akıcı, neşeli bir yazı...
Ebeveynlik bir sanat, değil mi: şekillendiriyor insan o küçücük dimağları, aynı öğretmenlik gibi...
Tebrikler ve teşekkürler bu iç açıcı çalışmanız için.Konuyu farklı bir açıdan irdeledim belki ama çok şey barındırdığı için satırlarda, paylaşmak istedim.
Selam ve saygılarımla...