- 1174 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
İNTİHAR ÇİÇEĞİ (2.BÖLÜM)
İNTİHAR ÇİÇEĞİ ( ÖYKÜ)
Ankara’nın arka sokaklarında, ucuz şarap ve tütün kokan meyhanelerinde bir kadın vardı. İsmini kimse bilmezdi. Upuzun sarı saçları, masmavi gözleri vardı. Çok güzel gülerdi. Güldüğü zaman sanki yer gök onunla gülerdi ama gamzelerinin ardında hep bir acı gizliydi. Her insan gibi onunda hayalleri ve özlemleri vardı; kimselerin bilmediği.
On yedisinde atılmıştı hayatın acımasız kollarına. Herkes sıcak yuvasının yolunu tutarken o, akşamları kırmızı rujunu sürer, takma kirpiklerini takar, mutluluk oyunları oynardı sarhoş masalarında. Kimse görmezdi acısını, gözyaşlarını hep maskesinin ardında gizlerdi.
Hayatta hiç kimsesi yoktu. Hep kendine sarılmaya çalışırdı. Acısını ve yalnızlığını bir otel odasında, şifonyerin çekmesinde sakladığı pembe defterine yazardı. Defteri ve kalemiyle konuşurdu geceleri.
Kimi zaman çocukluk resimlerine bakar, bir iç çekerdi. Gözyaşlarını defterine akıtırdı, kimse acılarını bilemedi, göremedi. Anlatmazdı kimseye, kimse de zaten onu dinlemezdi. Herkes onun vücuduyla ilgilenirdi. Ay tanrıçası gibi bir güzellikti, hep Afrodit derlerdi, ismini kimse bilmezdi, kendi bile unutmuştu adını. Oysaki çocuk gibi bir ruhu vardı, tertemizdi kalbi. Kimseye kötülük düşünmez, herkesi olduğu gibi sever ve benimserdi. İçinde ne bir puştluk, ne bir hainlik vardı.
Hep ağlamaklıydı masmavi gözleri, vefasız insanlar mahvetmişti hayatını. Önüne gelen bir darbeyle, en diplere atmıştı onu. İntihar çiçeği gibiydi, ölüm kokardı bakışları. Arka sokaklarda, köhne bir otel odasında yaşardı, her akşam ölür, güneşle yeniden dirilirdi. Görenler onu güçlü bir kadın sanırdı, oysaki yalnız ve yaralı bir serçe kuşu gibiydi.
Kanatları kırılmıştı...
Şarabı ve sigarası hiç elinden düşmezdi, bazı zamanlar gözyaşları sel olup kadehine damlardı. Adeta gözyaşlarını içerdi yudum yudum. Her boşalan kadehte kaybettiği mutluluğu ve çocukluğunu arardı. Düşlere sığınırdı, sigarasının dumanında masumca hayaller kurardı.
Hayatta tek bir hayali vardı; elinden tutacak bir el ve sıcak bir yuva özlemi. iki oda gecekondudan bir evi olsun isterdi. Bir de bahçesi; bahçesinde fesleğen ve papatya yetiştirmek isterdi.Bir de maviş bir kızı olsun isterdi, ona pembe elbiseler, pabuçlar alacaktı. Saçlarını tarayacak, parka götürecekti, pamuklu şekerler alacaktı, kendi yaşayamadığı çocukluğunu onunla yaşayacaktı. Onunla gülecekti, onunla mutlu olacaktı. Bir bayram sabahı çok isteyip de giyemediği kırmızı rugan ayakkabıyı kızına giydirecekti...
............
2. BÖLÜM
İntihar çiçeği hiç bir hayaline kavuşamadı. Üstelik hayat ondan o kadar çok şey çaldı ki !.. Umutlarını çaldı, hayallerini çaldı, en önemlisi de gençliğini ve güzelliğini çaldı.
Ankara’nın arka sokaklarında yaşamını sürdürmeye çalıştı. Elinden içki şişesi ve sigarası hiç düşmedi. Mutluluk oyunları bile oynayamayacak kadar yaşlanmıştı. Artık kırmızı ruju ve takma kirpikleri de yoktu. Durumu içler acısıydı. Yaşadığının bile farkında değildi. Güzeller güzeli kadın ne hallere düşmüştü. İnsanlardan içki dileniyor, adeta yalvarıyordu bir şişe şarap için.
Kimse elinden tutmadı. Sığınacağı ne bir dostu, ne de bir arkadaşı vardı. Yalnızdı... Ankara’nın arka sokaklarında; ucuz şarap ve tütün kokan meyhanelerinde, yapayalnız koca bir ömrü tüketti...
Bir gün ölüm haberini aldık. Afrodit, o güzeller güzeli kadın elinde şarap şişesiyle hayata veda etmişti. Cesedi, cadde ortasında üzerine gazete örtülü bir şekilde duruyordu. Cesedini bile sahiplenecek kimsesi yoktu. En acısı da kimsesi olmadığı için, Ankara’da kimsesizler mezarlığına götürüldü. İki , üç kişinin duası ve gözyaşıyla toprağa verildi...
Sonu böyle olmamalıydı. Ama hayat işte !.. Koca bir gürültü gibi onun da üzerine gelmişti...
SON
Melike Melis
Not : BÜTÜNLÜK AÇISINDAN İLK BÖLÜMÜ TEKRAR EKLEDİM.
YORUMLAR
Yaşanmış yaşanmışlığın yazgısı ;
suçlu kim kader mi keder mi !
yaşam mı yaşatanlar mı !
bakarsan görebileceğin ,
günahsız kopup gelen ,
dokunulmamış kartenesiyken ,
bozulmamış pamuk ütüsü ,
sanki bir umut türküsü ,
kelebek ruhlu ölüm ,
kuruyan yapraklara inat ,
tüm saklanmışlığa inat ,
rahmet yağmurları ,
saçlarında damlası ,
eksik olmasın .
beğenilerimle ruhunuz üşümesin ...
Biz de gittik, ilk bölümü aradık bulduk, okuduk...
Meğer buraya taşımış yazarımız..
Neyse...
O sayfayı da ziyaret etmiş olduk böylece...
Hüzünlü bir hikaye...
Hüzünlü değil, acı bir hikaye aslında.
Ama,
hayatımızın gerçeği sonuçta...
Keşke böyle kaderler olmasa,
böyle kederler yaşanmasa...
Böyle hikayeler de kaleme alınmasa...
Üzülüyor insan...
Elden de bir şey gelmiyor.