15
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
1949
Okunma
Orada bir şey vardı, bize ait olan; orada bir yerlerde işte, yıllardır kapı kenarlarında, pencere pervazlarında bizi sabırla bekleyen..Bizi ölesiye biriktiren, bileyen bir misafir.. Vefakar, çilekeş anneler gibi gözlerini yollara nakşeden... Bir genç kızın, dudaklarıında kimse görmesin diye utanıp sakladığı bir tebessümle işlenmiş nazlı bir kaneviçe... ’Zamanı artık, elverir’ dedi ve çıkıp geldi işte; hoş geldi, safa getirdi sol kaburgamızın altındaki yorgun cevhere...
Hayat her zaman hazır sunmuyor bazı şeyleri insana; aslında çoklukla böyle bu... Mutlaka bir bedel ya da diyet ödemek zorunda kalıyoruz mutluluğun kapısından süzülebilmek için.. Acı, gözyaşı, şüphe, ihmaller, ihlaller, kırgınlıklar, beklentiler, gelenler, gidenler derken... Uzunca bir sınavdan sonra geçebiliyoruz sınıfı ancak; ama bazen de bir bakıyoruz ki onca çekilen bir arpa boyu bile yol aldırmamış bize; bunu görmek apayrı bir yara açıyor yüreklerde...
"Asıl mutluluk, mutluluğa varmak için gidilen yolun ta kendisidir" der bir yazar... Burdan yol çıkarsak, bedel o yolda çektiğimiz her şey -o ana kadar yoldan çıkmazsak eğer- farklı bir ufuk kazandırır bize... Ve sona vardığımızda bekleyenin bir şey ifade etmediğini anlayabiliriz mesela...
Ben o yazar gibi düşünmüyorum; mutluluk, aradığını bulduğunda yaşadığın coşkudur, içinin taşmasıdır senden öteye.. Ona ulaşıncaya kadar yaşadığın ne varsa, onu bulduğunda değer kazanır ancak, çekilen sıkıntı ve tüm bekleyişler anlam kazanır nihayet.. O yolda yanından veya içinden geçip giden her şeye minnet duymaya başlarsın... Olman gereken yerdesindir çünkü ve bunu hak ettiğinden de sonuna kadar eminsindir...
Bayramlığını giyip köy meydanına gitmeye hazırlanan çocuklar vardır ya, heyecanlı ve yerinde duramayan..Hani gözlerinde giydiği yeni elbisenin, ayakkabının mutluluğu ve gururuyla nereye basacağını bilemeden seke seke arşınlayan yolları.. İşte onlar gibi hissederiz kendimizi aradığımızı bulduğumuzda...Herkes ortak olsun isteriz bu coşkuya; sebepli sebepsiz koca bir gülümseme yayılır yüzümüzün orta yerine; ellermiz nereye konacağını, nerede duracağını bilemeyen bir kuş gibi çırpınır iki yanımızda...
Şiir gibi olur işte o zaman insan; ölçüsünü bulmuş, kafiyesini tutturmuştur işte.. Akıp gider su gibi; başka başka yaralara merhem olmaya..
Orada bir şey vardı işte sabırla sırasını bekleyen; elinde bileti, cebinde sakladığı güzelliklerle menzile hazır..
Şunu unutmamalı ki; zamanın bir yerinde, sabırla bekleyebilmiş herkes bir gün mutllaka bir "mucize" ye aralar kapısını...
Ve o an..
Açılır tüm perdeler...
Özlem Tarhan YAĞCIOĞLU