- 1473 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Aşkın Yumaklarına Sardım Sesini
Her sabah sevginin ak denizinde yıkanırım ben
Yosun kokulu saçlarını kıyılarıma yunuslar taşır
Dizginleri kopmuş aşka koşan bir yılkı atısın sen
İçindeki ergin sevdayla beni sevdanın dağından aşır
Mevsim anılarını sürüklüyor nefesiyle sarı sonbahar. Geceler eskisi gibi ılık değil, hele ki; denizden gelen o efsunlu rüzgâr. Yaprak vedaya açmış kollarını, dallara hüzünle son kez bakar. Güz bitmez bir sancı, yeni bir bahara daha ömür var. Ah gülüm, gül dalım, sevdalım, bahar bakışlı sultanım, gecemin ayazında hep hayalin var.
Mahmuzları ışıl ışıl bir kısrak var düşlerimde, avuçlarım yelelerinde. Savaş çığlıklarına dörtnala koşular yapıyoruz, yüreğimizde sevgi, heybemizde aşk var elbette. Geceleri aşıyoruz, gündüzleri karışlıyoruz varmak için aşkın menziline. İçimizde olmazlar, yangınlar, onlarca duvar var, kime ne? Ölümsüz bir koşu bu, belki de bizi mutluluğun ülkelerinde bir gün yürek yüreğe bulurlar.
Hırçın bir deli dalga taşıyor millerimi aşkın imparatorluğuna. Suskularım yıkılıyor, surlarımın saçakları kayboluyor. Sevda diyorum adına gülüm, gülüşlerin gibi her sabah şafakla beni sarıyor, gözkapaklarımı istila ederek geniş göğsünde beni nurlu bir vefayla sarmalıyor. Deniz gülüşlerini saklarsa derinlere oltalar atarım yüreğine, karanlık ruhum olur ve en derinlerde bile gizli incini bulur. Sözlerinin ırmakları yeşil aksın hep şaire, gece devrilir sessiz kadehlerde mutlaka gün olur. Önce o gamzeye dokundum ve şiirce bana döküldün. Duru bir ırmak oldu sözlerimiz, dalına sen, mıhına ben dokundum. Lal olmuş dilimizle ülkeler yürüdük, seni beklediğim o deniz kentinde beni yüreğinle buldun.
Çıkrıkları eskiyince kara kuyuların su karanlığa yüreğini beler. Her kuyu derin değildir şaire, derinlik yaşamın içinde kimliğini gizler. Bir taş at istersen denizlere, kimi dikine, kimi de uzakları düşler. Kuyu kederi saklarken anlayacağın, denizler bağrındaki yaşam sırlarıyla inler. Boyutlar aşarken kalabalık sahillere düşer gemilerin yolu, mavi yorgundur, nefes nefese avuçlar yine de suyu. Gül kokusunda düşleri saklar bebeğim, aklıma düştükçe saçların, uykularım sevgilerin pınarlarından akan sularla dolar.
Islaksa saçların ve görmemişse gözlerim, mil çekerim her zerresine. Avuçlarıma sinmemişse, ruhumu okşamamışsa gece saçlarının kokusu, yangınlar çıkarırım bu gece can evimde. Dokun şimdi usulca yüreğime ve perdesini çekelim suskularımızın geceye. O duvarları okşadıkça kanayan ellerimizi dudaklarımıza sunarken de aynı dokunuştur şiirlerimizi kanatan, her şeye inat. Sevdanın enlemi boylamını dikine geçemez gülüm, dünün yırtılmış günlüklerini ne kadar birleştirsen sadece bir şiir eder. Özlem bir yılkı atıdır, benim ovalarımdan gelip geçti, şimdi senin yurdundaki yeşili topuklarıyla dörtnala geçer. Aşk, içimizde kayıp bir geçit, sorgusuz düşleri en bilinmez kuytularında gizler.
Çağır yeli şimdi masaya, ellerini bulsun ellerim. Bir gülüş sür sevdaya yüreğinin titreşimlerini resmetsin gözlerim. Fenerler yakalım denizlere yakamozları küstürelim. Sal sözlerini düşlerime şimdi, sorusuz sualsiz bütün batık gemileri yüzdürelim.
Can ol, nefes olsun bedenime. Ten ol, dudağım değsin terine, sen ben ol, ben sevda. Aşk koyalım gecenin gizemine. Derin uykuna geleyim bu gece, hadi kapat gözlerini rüyalara gül yüreklim.
Bir kentin en dikindeyim, yüreğimde ebruli bir sevda. Düşler çiziyorum tuvale, ruhumda tatlı bir merhaba. Hızlı geçiyor burada zaman gülüm, her suskunluk belki hüzünlü bir veda. Bir kuş sürüsü geçiyor başımın üzerinden, kimi yorgun, kimi aşka müptela. Özlemin neden üşütür gülüm söyle, neden taşıyor göğsümden binlerce deniz böyle?
Erkenci çiçekler topladım sana kıraç dağlardan. Bir demet yaparak kucağına bıraktım. En sevdiğin renk maviymiş, mevsim güzdü gülüm bulamadım. Sarı sarılmış hüzne, mor yakıştı göğsüne ve kırmızı düşmüş yüreğine kıyamadım. Gönlümün güllerini ek sevda ovalarıma şimdi, bütün renkler kıskansın seni.
Kanımızın çıralı titreyişleriyle bir türküdür dudağımızdaki sözlü hüzün. Aşkın damarlarında yürürken sürgünler, bir kuyruklu yıldız kayar denizlere ve düşlerimiz olur dileklerimiz. Kendi gölgemizin gerdanında sıcacık bir el oluruz, tabakamıza sardığımız ağrılı tütünlerle uykulara dalarız. Kapılar aralanır hiç yaşanmamış rüyalarımızda, biz aşkın kollarında sevgiden geçer, sevdaya gülümser, aşkla yaşama uyanırız.
Duruşumuz kendi siluetimizin gölgesidir gül yüreklim, her susku bildik bir yanıttır. Dikini severiz dağların, bunun için zirveye düşkün yaşarız. Bütün yürekler aynı atar, gül dalını kimi mevsimsiz sarar. Sevdanın soluklanmadığı her şiir ezbere söylenen türkü nakaratıdır sevdam. Gece tırmanışlarımız en çok özlemin kapısı kapalıyken artar. Silinmiş bir resmin kalem geçişlerini izledikçe yaşanmışlık suretleri yansır ruhumuza. Her kelimenin derinlerinde beslenir aşk, yankısı kendine dönen bir çığlık resitalidir. Su yatağını oyar, mil denizleri boylar, resimdeki sevdadır aşk bakışlım, haylaz bir çocuk gibi en çok gecelerde yüreğimizi kucaklar.
Dilindeki tuz kristallerini dudağına yayınca duyumsanır tutku. Gülüşün düşünce suya dalgalanır zemheride bile olsa kuyu. Bakışlar hep doğru yere çeker yüreği yar, yaşamak kimi keser nutku, kimi de keserden ayırır kulpu. Şimdi kapat gözlerini gecenin dingin sağrısına, izle sessizliğin içindeki yaşanası ufku. Sevmek gülüm, önce bilinmez bir yurttu, ardından denizlerim ile bu aşkın mayasını tuttu. Şimdi daldır sevda kaşığını yüreğime, say ki, sevdalı bir buluttu, say ki; aşkı heybesinde taşıyan bir mecnundu.
Şimdi ağrılı gözlerine bırak seven yüreğimi ve göz ucuyla yarına kapatalım ışığını odamızın. Terli ellerimle soyayım uykusuz diriliğini ve gecemin atardamarı ol ölümsüz öpüşlerinle. Titreyen bedenine dokunuşlar süreyim gülüm, inleteyim seninle birlikte şu kocaman dünyayı. İçindeki sancıyla örülmüş duvarları yık da gel ölümsüz gülüşlerime. Telli duvaklı bakışlar olsun şiirlerinde, yürüyelim aşkın en özgür ülkelerine.
Selahattin Yetgin
Hikayesi:
Vuslatın karanlık zindanlarında aşkın yeşil ovalarını düşleyerek şiir oluruz umuda, yaşamaya. Kandilimizdeki sevgi hiç bitmez, yüreğimizdeki sevdanın erişilmez tadı hiç silinmez. Ruhumuzun sarmal sarılışlarıyla, suskularımızın derin yasıyla ömürler geçeriz yalınayak...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.