- 545 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Ruh hakkında dilegelen felsefi düşünceler…
Ruh,
bizi diğer canlılardan ayıran,
insan olma özelliklerimizi içerisinde
barındıran metafizik (fizik ötesi) bir enerji formudur.
Ruh,
insan bilincinin bir öğesidir.
İnsan bilincini oluşturan diğer unsurlarla
çift yönlü etkileşim halindedir.
Ruh,
fiziksel ortamdan elde ettiği bilgilerle
metafizik bir hafıza olma özelliğinin yanında,
sahip olduğu programı sayesinde fiziksel ortama
müdahale edebilme özelliğine de sahiptir.
Derin düşünce,
bilinçaltı, duygu, düşünce,
fikir, yoğun olarak ruhun etkisi altındadır.
İnsanın
sahip olduğu hayal gücü, yaratıcılık,
duygularımız, düşüncelerimizin çıkış kaynağı ruhtur.
Ruh
fiziksel ortamdan elde ettiği bilgileri
hem depolar, hem de bu bilgileri kendi programıyla
harmanlayarak bilinçaltımız, duygularımız ve düşüncelerimizle
etkileşime sokar. Fiziksel ortamla sürekli etkileşim halindedir.
Bilinç,
insan vücudunda beyinde yer alır.
Ruh da insan bilincinin bir öğesi olduğundan o da beyinde yer alır.
Ruhun
insan vücuduna yerleşme süreci
anne karnındaki bebeğin ilk kalp atışıyla başlar.
Anne
karnındaki ceninin ilk kalp atışları başladığında
bu kalp atışları bir sinyal olarak metafizik ortama iletilir.
Metafizik ortamda, bir bebeğin
oluşma sürecinin başladığının bilgisi alındığında, ruhlar
odasından bir ruh, iki melek eşliğinde fiziksel ortama salınır.
Ceninin
kalp atışlarından gelen sinyali takip eden melekler,
ceninin beyin gelişimi başlamadan önce ruhu ceninin beynine yerleştirirler.
Ceninin beyin gelişimi ruhuyla beraber olur.
Ruh ile beraber
metafizik ortamdan fiziksel ortama gelen iki melek
kişinin beyin ölümü gerçekleşene kadar kişinin sürekli yanında bulunurlar.
Kişinin
fiziksel olarak beyin ölümü
gerçekleştiğinde, bilinci de kaybolacaktır.
Bilinçle
irtibatı kesilen ruhun artık
evine dönme zamanı gelmiştir.
Ruhu bedenden ayırma işlemini Azrail isimli bir melek gerçekleştirir.
Ruh insan bilincine
ilk girdiğinde şekilsiz sade bir biçimdedir.
Üzerinde sadece insan olma özelliklerini taşıyan bir program mevcuttur.
Bu program sayesinde hem bilinç hem de beyin programlanır.
Bilince
yerleşen ruh, dna programındaki
bilgileri çağırır ve üzerine kopyalar.
Ruh bu işlemden sonra şekillenmeye başlar.
Sahip olduğu insanın kişilik
özelliklerini hafızasına kaydeder.
İnsanın yaşantısı boyunca ruh şekillenmeye devam eder.
İnsanın fiziksel olarak iki şeyden etkilenir.
Dna programındaki kişilik özellikleri (kişisel program)
ve yaşantısı boyunca algıladıkları yani çevresel faktörler.
Çevresel faktörler sonucunda
edindiğimiz huylarımız, kişisel programımıza kaydedilir.
Kişisel programımızdaki bilgilerimiz ruhumuza aynen kopyalanır.
Ruhla beraber gelen
iki meleğin ruha eşlik etmesinin yanında bir görevi daha vardır.
İnsanın yaşantısı boyunca sergilediği davranışlarının kaydını tutmak.
Aslında
normal bir canlı için
bu kaydın bir önemi yoktur.
Ancak insana
bir ayrıcalık olarak bahşedilen ruhun yetkileri
ve üstünlükleri çok olmakla beraber, sorumlulukları da çoktur.
Bu sorumluluk ruhun,
Tanrı’nın bir parçası olmasından dolayıdır.
Günlük hayatımızda bile bir kişinin yetkileri ne kadar çoksa o oranda sorumlukları da çoktur.
Allah(c.c) kendi özelliklerine
sahip bir canlının kendisini utandırmasını istemez.
O yüzden her devirde insanlara uyarıcılar (peygamberler) göndermiştir.
(Mesut Bigalıoğlu) Fayda mülahaza ettiğim için paylaştım...
Mustafa CİLASUN