- 2125 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Sessiz Veda
İkimizde susmuştuk.
Sorgulamıyor, yargılamıyor, hiç konuşmuyorduk.
Bahanesi yoktu gidişinin...
Kahvaltı masasına çakılı kalmış gibiydim.
Çaylarımız bitmiş elimizdeki bardakla oynuyorduk.
Gözlerini sürekli kaçırıyordu.
‘’Suç işlemiş sanık sandalyesinde’’ sırasını bekliyor gibiydi.
Böyle susacak ne yapmış olabilirdi?
Acaba pişmanlık duyuyor muydu?
Ben kendimce sorgulamaya başlamıştım bile
Her soru cevapsız kalıyordu…
Daha dün gece sabaha kadar eğlenmiştik.
Hiç bırakmamıştı ellerimi.
Bırakırsa bir daha tutamamaktan korkar gibiydi.
Çocuklar gibi koştuk uzandık kumlara
Hayallerini anlatıyordu nefes almadan.
‘’Uzaklara gidelim kaçalım bu hengameden,
Küçük bir kulübede yaşayalım’’
Bak gör nasıl mutlu olacağız diyordu.
Mutluluk biraz şımartmış olmalı beni
Pamuk şeker diye tutturdum yerimde zıplayıp duruyordum.
Pamuk şeker yiyorduk yaramaz çocuklardan farksızdım,
Parmaklarım yapış yapış olmuştu
Hadi yarış yapalım dedim.
O’ da “peki ama nesine yarışıyoruz? Finalde bir ödül olmalı” dedi.
Güldüm;
‘Benim en büyük ödülüm oydu’
Ayakkabılarımızı çıkarıp, yalın ayak koşuyorduk nefes nefese kaldık…
Mutluluktan uçuyordum, ayaklarım yerden kesilmişti
Yorulduğumun farkında değildim.
Kumsala uzanıp gökyüzünde yıldızları saymaya başladık.
‘’Bir yıldız seç senin olsun, her baktığında beni onda gör dedi’’
‘Ben yıldızları sana veriyorum ay bana yeter dedim’
Yıldızları toplamış hepsine isim takmıştı.
Dilek tutuyordu benim yerime.
Gecenin bitmesi korkutuyordu beni.
İçimde tarif edemediğim bir ateş yanmaya başlamıştı.
Şarkılar söyledik dans ettik.
Çenemden tutup yüzümü ay ışığına doğru çevirdi,
Bak gözlerime!
‘bu gözlerde sadece kendini göreceksin…
Yanında olmasam beni bir daha hiç görmesen de, gözlerimde yalnızca sen olacaksın’’
Bu sözler bir veda mı gizlemişti içinde?
‘’Bir daha seni göremezsem derken’’ kesin bir gidiş mesajı mıydı?
Yorgun ve bitkin halde eve doğru yürüdük
Gün doğmak üzereydi, sihir bozulmuştu.
Tek bir kelime konuşmadı,
Kapıyı açıp içeri girdik,acıkmış olmalıyız ben çay demleyeyim.
‘’Hayır gitmem gerek ve gidiyorum’’
Güzel bir gece bu keliemlerle noktalandı…
Bu ayrılık nereden çıktı, Kim düşürdü aklına?
Geceden sabaha, bu kadar çabuk değişebilir mi insan?
Yavaşça kalktı masadan odaya yürüdü.
Birkaç dakika sonra ben gittim arkasından.
Elinde resmim duruyordu,
Gözleri dolmuş yüzünü sakladı benden,
Son eşyalarını da koydu bavuluna…
Kahretsin hala nedensiz gidişine anlam veremiyordum…
Dur gitme! diyemiyordum.
Zamansız girmişti hayatıma, zamansızda çıkıyordu.
Ağzından çıkacak bir kelimeye canımı vermeye hazırdım.
Kapıya doğru ilerledi, başını kaldırıp yüzüme hiç bakmadı.
Ne bir veda ne bir hoşça kal, demeden uzaklaştı ve gitti…
Olduğum yerde mumyalanmış gibiydim, Ayaklarımı hissetmedim.
Ne kadar zaman öyle kaldım hatırlamıyorum.
Elimdeki bardağı fırlattım aynaya.
Cam kırıkları ile can kırıklarım saçıldı odanın her bir yanına.
Duvarda küçük ayna parçası sağlam kalmıştı,
Cesaret edip karşısına geçemedim…
Kırk parça olmuş halimi görme cesaretim yoktu.
Buz gibi ayrılığın suyunu içtim kana kana.
Aradan zaman geçti…
Kokusu silinmemiş sesini duyuyordum ara sıra.
Susuyordum avaz avaz yokluğuna.
Çantamı alıp onunla dolaştığımız yerleri gezmek istedim.
Anahtarı çantaya koyarken bir kağıt parçası gördüm.
Bu bir mektuptu.
Heyecanla açıp okumaya başladım.
Şöyle yazıyordu bir tanem…
(bir tanem gözümün nuru seni senden, seni kendimden çok seviyorum.
Sen bu satırları okurken ben nerede olurum bilmiyorum.
Bana kızma kırılma küçüğüm.
Sen sevginin yaşamın en güzeline layıksın
Ben sana bunları vermezdim
Kıyamazdım sana, senden uzaklaşmam en doğru karardı
Nedenini sorma, say ki çok uzaklara gitmek zorundaydım.
Say ki öldüm,
Say ki beni hiç tanımadın.
Ama nerede olursam olayım, son nefesime kadar sana aşık olarak yaşayacağım.
Bu ilerleyen yaşımda bana yeniden yaşamın güzellikleri tattırdın.
Sana minnettarım.
Seni seviyorum küçüğüm …
Hoşça kal!..
Bu kadar kolay mıydı?
Evet, bu kadar kolay oldu gidişi
Geride darmadağın bir yürek,
Toplanması zor enkaz bırakmıştı.
Kim nasıl toplayacaktı?..
‘’Dünya öyle büyük ve ben öyle yalnızım ki
Nereye baksam kendimi görüyorum’’
Gamze YAĞMUR
YORUMLAR
Hikaye oldukça hüzün verici ve bir o kadarda insanın hafızasını zorlayan derin duygulara gark eden yürek sızlatan ziyan olan bir aşkın hikayesi
şairim yine bu günde yürek sıcaklığınla adeta mahcup duruma düşürmüşün güneşi içimi çektim ziyan olan aşka acıdım, hüzünlendi yüreğim
Gönül insanıyız, vicdan izan sahibiyiz açıkçası bu acı dolu hayata hüzünlendim ,kendi yaşam tarzından nöanslar, kareler yakaladım fazlası ile etkilendim
kaybolmasın sevgiler, kaybolmasın aşklar, kokmasın hayatlar çekilmez güneşssiz yalnızlıklar uğrak yerlerimiz olmasın yalnızlık rıhtımları
Pür neşe olsun tüm seven, sevmesini bilen sevdasında direnen, ağır bedeller ödeyen hayatlar.
Bir tutam sevgi bir yudum nefes yeter seven yüreklere ,hayat hep gülsün güzel ay yüzünüze sevdalar uğur getirsin asil ,bilge ,cesur arif yüreğinize
İçten sıcak sağanak duygu akışı sesiz vedalar olmasın sevenlerin hayatından
Rehin kaldım sayfanızda kurtulamadım hüzün dolu duygu dünyanızdan
Aşka sevdaya dair takdire şayan ,onurlu imzan
Böylesine duygu yüklü bir hayatı ,şiir olarakta sayfanızda görmek isteriz günün yazısı ve günün şiirine yakışan yürek sesi
Bir kez daha kutladım alkışladım güneşi rapt-ı zap altına alan yüreğinizi
* * *** ** ** ** * * ** *
Saygılarımla
Ali Cemal AĞIRMAN
Tüm dileklerim ,aşkı sevdayı vurmasın YETER Kİ "sevenler adına "
hoyrat, zalim acımasız ZAMAN