- 1870 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ŞAİR PADİŞAHLAR (4)- FÂRİSÎ(Osman II-Genç Osman)
Mustafa CEYLAN
**********************
Demiştir Ki:
"Ayrılmaz gönlüm senden bir sâ’at
Yüzüne bakmagile iderem kanâ’at
Ben kulunam kapunda pâdişehüm
Ne emr idersen iderem itâ’at."
Ve yine demiştir ki:
"Düşdi sevdâya gönlüm özge râzum var benüm
Gönlümün eğlencesi bir serv-i nâzum var benüm.
Tâ ezelden sevmişem ol dilber-i nâzik-teni
Bir lebi şekker rûhı gül işve-bâzum var benüm.
İstemem dünyâda Hind u Rûm u Mısrun tahtını
Geceler tâ subha dek Hakka niyâzum var benüm.
Fârisî söyle gazel tatvîl kılma şi’rini
Çeşmi âhû dişleri dür dil-nüvâzum var benüm."
*
Kaynaklar anlatıyor ki:
"II. Osman ya da Genç Osman, (Divan Edebiyatı’ndaki adıyla Farisi) (d. 3 Kasım 1604, İstanbul - ö. 20 Mayıs 1622, İstanbul), 16. Osmanlı padişahı ve 95. İslam halifesidir.
Babası I. Ahmed, annesi Mahfiruz Haseki Sultandır. Mahfiruz Haseki Sultan Rum’dur.
Sultan Genç Osman 14 yaşında iken, amcası Sultan I. Mustafa’nın tahttan indirilmesi üzerine Osmanlı tahtına oturdu. Annesi onun yetişmesi için çok titiz davrandı. Sultan Genç Osman iyi bir terbiye ve tahsil gördü. Arapça, Farsça, Latince, Yunanca ve İtalyanca gibi doğu ve batı dillerini klasiklerinden tercüme yapabilecek kadar güzel öğrendi. Genç Osman; zeki, enerjik, atılgan, cesur ve gözüpek bir padişahtı.
Fatih Sultan Mehmed devrine kadar yapıldığı gibi saray dışından, Şeyhülislam Es’ad Efendinin ve Pertev Paşa’nın kızları ile evlendi. Yavuz Sultan Selim devrinden itibaren padişahlar saray dışından evlenmediği için onun bu bu davranışı önemli bir değişiklik oldu. Kendisine planlarını uygulayacak bir sadrazam bulamadı.
Tarihte eşine az rastlanır bir şekilde tahtan indirilerek, Yedikule zindanlarında boğularak öldürülen Sultan Genç Osman, babası Sultan Birinci Ahmed’in Sultanahmet Camii’nin yanındaki türbesine defnedildi.
Tahta çıkar çıkmaz devlet erkanı içindeki üst düzey yetkilileri değiştiren, müderris ve kadıların atanma yetkilerini şeyhülislamdan alan Sultan Genç Osman çok yenilikçi bir padişahtı.
*
Demiştir Ki:
"Câna kâr eyledi güzel sitemün
Olmadı zerrece bana keremün
Gerçi bağlandı dil o kâkülüne
Beni divâne itdi gonca-femün
Çok güzel sevdüm âlem içre yekun
Görmedüm böyle derdini serümün
Gayrıya bezl idersin ihsânun
Bana mı kaldı çekmeğe elemün
Farisî aşkile yatur hasta
Lutf eyle hânesine bas kademün"
*
Döneminde Gelişen tarihi Olaylardan:
İRAN İLİŞKİLERİ
Sultan Genç Osman tahta çıktığı sırada Sadrazam Halil Paşa, İran seferindeydi. Osmanlı ordusu Pul-i Şikeste’de yenilmesine rağmen, İranlılar, mukaddes saydıkları Erdebil şehrinin Osmanlılar’ın eline geçme ihtimali üzerine barış istediler. Serav sahrasında, daha önce iki devlet arasında imzalanan Nasuh Paşa Antlaşması baz alınarak imzalanan Seray Antlaşması’yla barış tekrar sağlandı. (26 Eylül 1618).
İTALYA VE AKDENİZ SEFERİ
Halil Paşa komutasındaki Osmanlı donanması 1620 yazında Akdeniz seferine çıktı. İstanbul’dan ayrıldıktan sonra Navarin’e gelen donanma, buradan da kuzeye, Adriyatik’e doğru yöneldi. Dıraç’da iki İtalyan gemisini ele geçirdikten sonra İtalya’ya asker çıkardı ve İspanyollara ait olan liman şehri Manfredonia’yı işgal etti.
LEHİSTAN SEFERİ
Osmanlı Devleti ile Lehistan arasında bir dostluk mevcuttu. Dinyester ırmağı iki ülke arasında sınır oluşturuyordu. Osmanlı-Avusturya savaşlarında Lehistan ilişkileri gerginleştiyse de barış bozulmamıştı. Fakat askeri birliklerin geçimini Lehistan’a yaptığı akınlarla sağlayan Kırım Hanı, barışa aykırı hareket ediyordu. Bunun yanı sıra Lehliler Boğdan işlerine müdahaleden geri kalmadıkları gibi, Boğdan’a ait Hotin kalesini işgal etmişlerdi (1617). Ayrıca Eflak ve Erdel’in içişlerine müdahale etmeye devam ediyorlardı.
Bu olaylar üzerine Sultan Genç Osman, kendisine yapılan muhalefetlere rağmen Lehistan seferine karar verdi. Bu arada Özi Beylerbeyi İskender Paşa komutasındaki birlikler, Purut kıyısında bulunan Yaş’ta, Lehlileri bozguna uğratmıştı (20 Eylül 1620).
Sultan Genç Osman, 1621 yılının Nisan ayında Lehistan Seferine çıktı. Lehler yeni ve daha büyük bir ordu meydana getirme çabasındaydılar. Avusturya’dan yardım alarak ordularını takviye ettiler. Osmanlı Ordusu 2 Eylül 1620’de Hotin önlerine geldi. Kale kuşatıldı ve Hotin kalesi önlerinde yapılan meydan savaşında, düşman siperlerinin ele geçirilememesi, askerlerin şevk ve heyecanını oldukça yıprattı. Yeniçerilerin de kendilerini tam olarak savaşa vermemeleri, bu savaşın kesin bir netice ile sonuçlanmamasına yol açtı. Lehistan elçilerinin savaşa kendilerinin neden olduklarını bildirmesi üzerine Hotin Antlaşması yapılarak sefere son verildi (29 Eylül 1621). Antlaşmaya göre Lehler ve Osmanlılar birbirlerinin topraklarına saldırmayacak Lehistan eskiden olduğu gibi Kırım Hanına 40.000 düka altın verecekti.
YENİLİK HAREKETLERİ
Sultan Genç Osman, Lehistan seferindeki başarısızlığının sebebi olarak askerin gayretsizliğini görüyordu. Askeri alanda bazı yenilikler yapma fikri böylece gelişti. İşe Kapıkulu Ocakları ile başladı.
Yaptırdığı sayımda, asker sayısının maaş defterindeki kişi sayısından az olduğunu anlayınca fazladan para vermeyi kesti. Bu durum da, daha önce fazladan gelen paraları kendi ceplerine atan zabitlerin, Sultan Genç Osman’a düşman olmalarına yol açtı.
Sultan Genç Osman; her şeyin farkındaydı, ancak tecrübesiz olması yüzünden istediği yenilikleri yapamıyordu.
Anadolu, Mısır ve Suriye askerlerinden oluşacak yeni bir ordu kurmak istiyordu. Aynı zamanda saray, harem ve ilmiye teşkilatlarını yeniden kurmak, yeni kanunlar çıkarmak gibi yenilikçi düşünceleri de vardı. Kapıkulu Ocakları bu durumdan rahatsızdı ve bunu belli etmekten kaçınmıyorlardı. Şeyhülislam Es’ad Efendi’nin başında bulunduğu ilmiye sınıfı ise fikir belirtmiyordu.
Sultan Genç Osman’ın Halep, Erzurum, Şam ve Mısır beylerbeylerine asker yazdırmak için gizli bir irade gönderdiğinin sarayda adamları olan yeniçeriler tarafından öğrenilmesi, bardağı taşıran son damla oldu.
Genç Osman asker toplamak için Anadolu’ya bizzat kendisi gitmek istiyordu. Bu arada İstanbul’a, Dürzi lider Maanoğlu Fahreddin’in Lübnan’da bir isyan çıkardığı haberi geldi. Sultan Genç Osman bunu bir fırsat bilerek, isyanı bastırmak için Anadolu’ya gideceğini söyledi. Ancak Sadrazam Dilaver Paşa ve Şeyhülislam Es’ad Efendi, koskoca padişahın küçük bir isyan için Anadolu’ya gitmesine gerek olmadığını söyleyerek, Sultan Genç Osman’ın Anadolu’ya geçmesini engellemeye çalıştılar.
Başka bir çaresi kalmayan Sultan Genç Osman, hacca gideceğini ilan etti. Daha önce hiçbir padişah hacca gitmemişti. Sadrazam Dilaver Paşa ve Şeyhülislam Es’ad Efendi çok uğraştılarsa da Sultan Genç Osman fikrinde kararlıydı. Padişahın geçeceği güzergâh üzerindeki vilayetlerin beylerbeyleri haberdar edildi ve hazırlık yapmaları istendi.
Sultan Genç Osman’ın yanında 500 yeniçeri ve sipahi olacak, geri kalan asker İstanbul’un korunması için İstanbul’da kalacaktı. Sadrazam, defterdar, nişancı, rikab ümerası, gedikliler, 40 müteferrika ve 40 divan katibi hac kafilesinde yer alıyordu.
ÖLDÜRÜLMESİ
Padişah otağının Üsküdar’a kurulacağı günden bir gün önce Yeniçeriler Süleymaniye’de toplandılar. Ayaklanan yeniçeriler saraya girip bazı devlet adamlarını öldürdüler. Yeniçeri ve sipahileri ikna etmek isteyen Sultan Genç Osman, yeniçeri ağalarını merhamete getirmeye çalıştı. Ancak bunda başarılı olamadı.
Yerine amcası Sultan Birinci Mustafa ikinci kez tahta çıkarıldı. İsyancılar o an için Sultan Genç Osman’ı öldürülmesini düşünmüyorlardı. Ancak Sultan Genç Osman’ın ne kadar dirayetli bir padişah olduğunu bilen isyanın elebaşları padişahın Yedikule zindanlarına götürülüp orada öldürülmesini istediler. Sultan Genç Osman sekiz tane cellada kahramanca karşı koymasına rağmen katledilmiştir. (20 Mayıs 1622 Cuma günü)
O gün ikindiden sonra, Sultan Osman’ı bir Pazar arabasına bindirerek Yedikuleye götürdüler. O gece yatsı vakti, sadrazam, kethüdası ve cebecibaşı bir olup, Sultan Osman’ı öldürmek istediler. Sultan Osman’ı boğmak için kemend attılar. Sultan Osman bu canilerle uğraşmakta iken Davutpaşa’nın kethüdası bulunan ve Kilindir Uğrusu adıyla anılan uğursuzun saldırısına uğrar. Sultan Osman’ın husyelerini tutarak bayıltıncaya kadar sıkar, sonra kement atarak boğarlar.
Bir padişahı öldürmek için , onun erkeklik organına yapışacak kadar alçalan bu caniler, işledikleri cinayeti ispatlamak için Sultan Osman’ın bir kulağını keserek Sultan Mustafa’ nın annesine götürler.
Sultan Genç Osman’ın naaşı, ertesi gün Sultanahmet Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra Sultan Ahmed Camii’nde babasının türbesine defnedildi. Sultan Genç Osman’ın öldürülmesi Anadolu’da bazı isyanların çıkmasına sebep oldu.
Osmanlı halkı padişahın öldürülmesini hiçbir zaman hazmedemedi. Sultan Genç Osman, gençliğinin en güzel günlerinde tahta çıkmış ve hep milletinin iyiliği için çalışmış, azim ve irade sahibi bir padişahtı. Ancak gençliği ve tecrübesizliği kendisine bu hazin sonu hazırladı.
*
Genç Osman, gerçekten de adı gibi gençti. 26 Şubat 1618 günü, 14 yaşında iken tahta çıkmıştır.
Zamanını ve zeminini iyi kollayamadan ıslahat hareketlerine başladığından canından olmuştur.
Yeniçeriler ve sipahilerin başlarına buyruk hareketlerini önlemek için onlara karşı çıkmıştır.
Kendi ırkından, Şeyhülislâm Esad Efendi’nin kızıyla evlenmek istemiştir, hacca gitmek istemiştir.
*
Sadece şair bir padişah değil, aynı zamanda HAT SANATIYLA da meşgul olmuştu. Peygamber’imizin kadem-i şerifini resmederek, yanına bir tuğra çekmiş, sonra da bu levhayı Eyüp Sultan Türbesi’ne hediye etmiştir. Yanında şu beyit yazılıdır :
"Türbe-i nûr-ı âlemdâr-ı Resûla bu nişân
Eser-i şâh-ı cihân Hazret-i Sultân Osmân."
*
Genç Osman, Fârisî mahlasıyla şiirler yazan bir şairimizdi. Şiirlerinin yer aldığı Divan, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesindedir."
*
Tarih kaynaklarında GENÇ OSMAN adı ile bilinen Farisî’ nin 80’i aşkın şiiri mevcuttur. Divan Edebiyatında görülen mazmunlar, kıssalar, hikâyeler şiirlerinde yer alır.
Bakınız SEVGİLİ için Divan edebiyatı mazmunları ile ne söylemiş?
"Mest itdi beni aşkun eyâ dilber-i mümtâz
Her gice benüm nâlemi gûş it hele biraz
Ol ruhlarınun alına hayrân dururam
Siyeh saçına benzemesün sünbül-inâ-sâz."
*
GAZELLERİNDEN İKİ ÖRNEK
“Nedir bu hatt-ı muanber
Gören der:”Allahü ekber”
Gönlümü aldı bir dilber
Ruhlarıdır verd-i ahmer.
Eyleme bana çok cefâ
Eyle figânımdan hazer.
Cemâlin mâh-ı enverdir
Leblerinse şehd ü şeker.
Kimseye etmezsin vefa
Fârisi’ye it bir nazar.”
*
Ol civânı sevmek ile buldum âlemde şeref
Cân ü başı iderem yolunda bî-minnet telef
Âşık-ı bîçâreye ta’n edici çokdur aceb
Şimdi bana görünen ta’n ü belâdır her taraf
Böyle bir mahbûb-i zibâ yâri kim sevmez bugün
Dişleri dürr-i yetîm ağzı ana olmuş sedef
Bir kadem bassan ne var gam-hâneme ey serv-kad
Ol rakîb-i dîv duymaz sevdiğim sen lâ tehaf
Fârisî mâildir ol mecliste kim ola serâ
Sâkisi yârim ola hem çalına nây ile def."