Bir melankoliğin öyküsü
Bir vardı bir yoktu... Hayatı özetle buydu aslında Andrew Deathmar’ın.
Üç yaşında babasını kaybetti. Sekiz yaşında iş hayatına atıldı. Doğumu normal bir doğum olmasına rağmen zamanla kilo almaya başladı on yaşına geldiğinde altmışaltı kiloya kadar ulaşmıştı. On altısındaysa yüzotuz kiloydu. Doğduğundan onaltı yaşına kadar geceleri altını ıslatıyordu. Çok duygusal bir insan olmasıyla beraber kimseye hiç bir şekilde zararı olmayan temiz ve şeffaf bir kalbi vardı. Böyle bir yapıya sahip bir insan ne kadar sağlıklı büyüyebilirdi bilinmez. Kendini asla bozmadı buna müsaade etmedi. Hem çalışıp hemde okula gidiyordu. Denizin dalgaları kadar coşkun savaşçı ve asla pes etmeyen bir yapısı vardı.
Bir gün sonunda isyan etti.
Kendisi sabahtan akşama kadar kıçını yırttığı hal’de haftada 25 Euro kazanırken başkaları onun yarısı kadar çalışmadığı hal’de ay’da 750 Euro kazanıyorlardı. Sadece andrew’in kaderi değildi bu elbette. Onun gibi bir çok insan vardı belki dünyada ama o kaldıramadı ve bu duruma isyan etti. Bir akşam yemeğini yedikten sonra, gene derin derin düşünmeye başladı ve en sonunda;
’YETEEEEERR!’ Diye yüksek ve kızgın bir ses tonuyla bağırmaya başladı. Onüç yaşındaydı ve isyan etmişti Andrew. Çalışmayacağını söyledi annesine belkide birşeyleri düzeltebileceğini düşünerek. Kendini odasında bir sandalyeye mahkum etti bir buçuk yıl boyunca. Çalışmak istemiyordu ve bu haksızlığı düşündükçe sinir sistemi yıpranıyordu henüz o yaşlarında. İlaçlı sinir tedavisi görmeye başladı ama o ilaçları bile neden kullandığını düşünecek kadar isyanı büyüktü. Peki isyanı saçmalıkmıydı?.. Şişmanlığından ötürü yolda yürürken hiç tanımadığı beş-altı yaşlarında ki çocuklar bile dalga geçiyorlardı. Bu duruma çok içlesede çocukları çok sevdiğinden bir şey diyemezdi başını öne eğer giderdi yoluna. Bir gün tek dostu Steve yanına geldi ve ona;
’Andrew beni sakın yanlış anlama ama zayıflasan çok yakışıklı ve psikolojik açıdanda daha rahat bir insan olursun dostum...’ dedi.
Andrew bunu düşündü en azından denediği takdirde bir şey kaybetmeyeceğini biliyordu. Ve denemeye başladı. Önce gitti tartıldı ve tartını yüzotuz kiloyu göstermesiyle irkildi. Daha sonra koşmaya başladı. Altı ay fırsat buldukça hep koştu. Yemedi içmedi zayfılamaya başladığını hissedince görünce daha da coştu. Uzun zaman sonra kendini bulmuştu adeta Andrew. Koştuğu zamanlarda çalışmaya da başlamıştı düzenli olarak. O haklı isyanını burada da mücadele ederek çalışarak sürdürüyordu. Ve altı ay sonra başarmıştı. Tartıya çıktığında yetmiş üç kiloya kadar düşmüştü Andrew. Çok mutluydu öz kardeşi gibi gördüğü Steeve’e bu konuda içindeki fitili ateşlediği için teşekkür etmeyi unutmamıştı. Azmettiğinde neleri başarabileceğini görmüştü artık...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.