New-Enizmle En İnsanlığa…
hayrettin taylan
- Kişiliğin gelişmesiydi sorun.İnsanın gelişmesi, yenilenmesi, usta olması, sonra kendini bulması gereken yegane yoldu kişisel gelişim.
-Özündeki yeniliği bilmek, kendimizi gelmeyi sağlar.Ben de herkes gibi kendimi bulma sürecimde geciktim.
Toplumun, ailenin, yaşadığın sosyal çevre bağının şekillendirdiği ,bir kalıba , bir karakter mumyasına çevirdiği kimlikler çeşnisiyiz.
-Bütün bunlar bilinç öncesi yapılıyor.Kendi bilincimizi bulup kendimize geldiğimizde, benimsetilmiş hayat felsefesi, yaşam algısı, fikri izlek, karakter ağacımızın temel dalları olarak meyve vermiş oluyor.Sosyal demokrat , İslamcı, ulusalcı, fark etmez hangi fikri, dini, düşünce bağına yakınsak aile bağımız varsa, bizler de o bağın soy kütüğü gibi devamlılığı oynuyoruz. Davranışlarımızın çocuklarıyız.Hangi davranış bağıyla yetiştirilmişsek, nasıl davranılmışsa, sonra biz nasıl davranıyorsak bütün davranımların sonucu olmuşuz.
-Oysa temel dinamiklerimizi besleyici merkezlerde daha evrensel ,dahi akli, daha sistematik, daha psiko-sosyal bağlara, dengelemlere ihtiyaç yok mu?
-Tekil bir hayata özetli bir karakter kalıbı öze aykırı değil mi? Özümüz temiz, doyumsuz, sınırsız.Neden bir fikre, bir hayat felsefesinin bağıl bağlamı yapıyoruz ?
-Sosyolog muyuz? Psikolog muyuz? Toplum mühendisi miyiz? Kişisel gelişim uzmanı bile değiliz? İnsana şekil veren, insan ruhunu, karakterini, algısını, aklını, duygusunu eğiten, geliştiren, ilerleten, bilinçli hiçbir yönümüz yokken kendi çocuğumuzun, yakınımızın karakter uzmanı gibi onu bir kalıba sokma çabamız ne kadar doğru?
-Sosyalizm, Faşizm, gibi bireysi, değişici, yanıltıcı, beyni ,algıları, olguları , yıpratıcı, bilinci, ilmi, evrenselliğe, birliği ayrıştırıcı setler gibi fikri yanılgıların mutlak doğru , yaşam , algı tarzı olarak birisine sunmak ne kadar doğru?
-Mutlak belli değil midir? Dinin merkezi belli değil mi? Aklı duvarlarımızın gideceği yer de belli değil mi? Neden hala tekil bir kimlik peşindeyiz.Neden mumyalı kimlikler, kalıplaşmış hayat felsefesi peşindeyiz.Bizden olmayana saygımız yok.Her fikir bir çıkarın ağıdır, her ağ kendi çağının çağcıl bireylerini uyuşturucu algı, olguyu besler.
-Fikirler beynin uyuşturucusudur. İzmler, ruhu zehirleyen bağımlılık sürecidir. Her fikir kendi bağımlı papağanlarını yaratır.Her fikir kendi ayrışım kışkırtıcılarını salar.Her fikir, gece görünen yıldız gibi aklın kendi aklıyla tanışmasına kadar gider.
-Bağıl bağlamı olmadan, fikirler, partiler, camialarüstü olmak ve evrensel, insancıl, insani bağları, temel dinamikleri, geliştirici,ilerici, faydacı, kaliteli, bir hayatın neden kıyısında değiliz.
Toplumun, zekanın , ilmin, inancın gerçek denkleminde sanatla, gerçek inançla, sosyal atlasın renkli yaşamlarıyla dolu, okuyan, düşünen, üreten, yazan, bilen, kendini bulma okulunda kendini bulan, bilen, üst ruha, üst benliğe ulaşmış ; yüksek ruhluluğun erdemli, ilerici, barışcı, sağduyulu, ideal bir karakter kazanmak, kazandırmak çabamız neden yok?
-Her fikir kültür ve medeniyet emperyalizmin uyuşum ağı değil midir?
Emperyalist gücün toplum mühendislerinin ürettiği kavramlar, fikirler, sosyal medya gibi yeni olguların bağımlı, uyuşumlu, kalıplı, benzerler değil miyiz?
-Ey insanlık…Onların kendi çıkarları için bütün insanlığı çıkar kavı yapmak için bizi bir fikre, bir olguya, bir camiaya bir sosyal medya ağına, vs. gibi sosyal ve fikri etmenlerle uyuşturmuyor mu?
-İnandığınız fikrin esrardan farkı nedir? Uyuşturucu kullanmanıza gerek var mı? Uluslar arası çıkar güçleri, gece gündüz olgularlar, izmlerle bizi kutuplara maşa etmiyor mu? Kazanan onlar değil mi?
Şimdi hangi parti, hangi fikir, hangi camia çıkar odağına bağlı değildir? Ya da çıkarsız kimse var mı? Kazanan emparyalizmin derin güçleri değil mi?
-Aklımızı, duygumuzu, ruhumuzu bir fikre, olguya bağımlı , uyumşumlu yapan bu güçlerin farkına ne zaman varacağız?
-Akıl oyunlarına, ilericilik olgularına, evrensellik bağına, mutlak gerçeğe, kendini bulmaya, kendimizle tanışmaya ne zaman gideceğiz?
-Kime için yaşıyoruz, kimin eli kimin cebinde biliyor muyuz? Bağımlı , uyumşumlu olduğunuz fikrin, her neysenin maşalığını, çıkar sülüklerinin kebabına köz olmayı, maşa olmayı ne zaman bırakacağız?
-Sonra insanın aklı, zekasına, onca zengin dünyasına bir fikir, tekil, bağımlı bir hayat yeter mi ki? O kadar müthiş bir güce sahip değil miyiz?
-Bu kadar içsel zenginliğin, farkında mıyız?
Bağıl bağımlılığın sonu ne zaman gelecek? Farkındalığımız, farkın fark edildiği,her farkın insani olduğu mutlak ölçülere merhaba.
-Üstünler üstü olmaya, kendini bilmeye, kendini bulmaya, dünyanın en muazzam varlığının muazzam dünyasına merhaba deme zamanı.
-New-Enizme….Her şeyde, her alanda, her yerde en iyinin en iyisi olmaya…Mutlak gerçeği bilerek , algılayarak, o mutlak gerçeği geliştirerek, insanice, kardeşçe,evrenselliği aşan algılarla kendi kutsi yarınlarımıza dönme zamanı merhaba…
-New-Enizme….Her şeyde, her alanda, her yerde en iyinin en iyisi olmaya…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.