Pencere
Bu karışıklık her yerde. Sadece dolabımda ya da bu evin odalarında değil, her yerde. Her şey allak bullak. İşte tam bu esnada, bu karışıklık halinde; birinin samimice “nasılsın” demesine ihtiyaç duyuyorum, “neyin var” demesine. Arkasında başka hiçbir düşüncenin olmadığı, sadece beni önemseyen, beni merak eden bir “neyin var”a.
Çıkmazlar var. Değişen yollar, mevsimler ve bunların getirdiği değişen koca bir hayat. Sonra o yaftalılar sınıfına sokan unutulmaz hatalar, kendini günahsızların safında sananın, başkalarında gördüğü kalıcı lekeler.
Dönüp bakınca o şeylere, şimdi daha iyi anlıyorum onları ve nedenlerini. Bu bazı yoksunlukların, kırgınlıkların ve önemsenmeyişlerin üzerini örtüyordu . Ya da pek fena bir ağrının iyileştirilemeyeceğini anlayınca, onu uyuşturmaktı. Dinsin diye, dursun diye, unutulsun diye.
Bana hiç bir an “neyin var” demeyenlerle konuşmak benim için artık sadece yorgunluktan ibaret. Onlar daima ayıklanmış mutluluklarımı istiyor, ben ise mutlu ve mutsuz anların ortalamasından ibaretim. Mutsuzluk düğümlerini çözemeden, mutluluk anlam ifade etmiyor. Anlaşılmanın olmadığı bir konuşma kısır bir döngüye dönüşüyor, böylece ne bir mutsuzluk beraat ediyor, ne de öfkeler temize çekilebiliyor.
İşte bu kir pasla devam ediyor hayat . Ama dediğim gibi bu kir pastan ziyade bunu birinin fark etmemiş olması her şeyi bir anda durdurup, ilerleyemez hale getiriyor.
En çok bu anlarda ihtiyaç duyuyorum şiire. Ama bugün şiirin bile iyileştiremediği şeyler olduğunu fark ediyorum. Çünkü şiir dahi hayat denen fotoğrafa montajla eklenmiş bir nesne gibi görünüyor gözüme.
Aslında büyük hayallerim olmamıştı hiç, o halde bu büyük hayal kırıklıkları; doğuşunu rutine bağlamış güneşin gölge oyunu olsa gerek. Hiçbir gözbebeğini sırf kendime ayırmışlığım yok yalnız, o çok hüzünlü anların kelimesiz ya da birkaç kelimeyle anlaşılabilmesiydi isteğim. Onca kelimeye rağmen anlaşılamayanlar şu an sadece mutsuzluktan mutluluğa atlamaya çalışmaktan kırılan un ufak olan inançlardır.
Birleşip bir bütün olmaya yanaşmazken her şey, birleşip çöp olmaya bir o kadar gönüllü, işte buna şaşkınım.
Herkes bir şeyler diyor, kimileri yalnız etrafındakileri, kimileri yalnız kendini duyuyor.
Aklıma çok şey geliyor, kimsenin duyamadığı çok şey.
Bir pencere, bakmaya
Bir pencere, duymaya
Bir pencere yeryüzünün yüreğine ulaşan tıpkı bir kuyu gibi
Tekrarlanan mavi şefkatin enginleri açılan.
yalnızlığın küçücük ellerini
Cömert yıldızların verdiği gece bahşişi kokularıyla
Dolduran bir pencere
Belki de konuk etmek için güneşi şamdan çiçeklerinin gurbetine
Bir pencere, yeter bana”(Füruğ)
Sinem Ilgın Omay
Pencere Yazısına Yorum Yap
"Pencere" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.