- 2319 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GERMANİKOPOLİS'İN YILDIZLARI
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Castor gözlerini Germanicopolis’in(Çankırı) üzerine dikmişti, gece şehirdeki evlerden dışarı yansıyan ışıklar titreyerek onun gözbebeklerini yalıyordu. Castor’un içinde fırtınalar kopmaktaydı. Arius öleli yıllar olmuştu Arius’un öğrencilerinden Philipus’tan öğrendiği İsevilik ve onun Tek bir Tanrı’ya inanmayı ve İsa’nın onun elçisi olduğunun öğretisini kabul etmişti.
Bu inanç ona en büyük sorumluluk olan adalet, ahlak ve vicdanen yapması gerekenleri yüklemekteydi. Diğer yandan onun gibi düşünen insanlar Anatolia’nın her yerinde yakalanıp öldürülmekteydi. Oysa Sezar Constantinus’un yalakalığını yapan ve ona hiç bir hakkı olmadığı halde "Sezar’ın hakkı Sezar’a, Tanrı’nın Hakkı Tanrı’ya" öğretisini İncilin’İn içine Mektuplarıyla beraber koyan Pavlus’un öğretisi bir duvar gibi dikilmekteydi karşısına şimdi.
Ne yapacaktı? ne yapmalıydı?
Karşısında Roma İmparatorluğu ve onun yağdanlığı sahte uyduruk bir inanış vardı. Tek tanrıcı, devrimci ve garibandan yana olan Ahlak ve Adalet dinini muvahhit İseviliği nasıl ayakta tutacaktı. Germanicopolis’te sadece bir avuç muvahhit vardı. Halkın çoğu korku baskı ve yıldırmayla ve eski Yunan Mitolojisinin benzeri olan Hristiyanlığa geçmekteydiler.
Artık Castor ve adamları şehirde mimliydiler, onlara bozguncu ayrılıkçı hain deniyordu.
Onların en büyük suçu Sezar’ın sezarlığını tanımamaları idi. Kendilerine has bir ibadet şekilleri vardı. Alışık olunmayan. Günün belli saatlerinde vücutlarının belli yerlerine kadar olan kısımları yıkayıp yanyana durarak dua etmeleri onların belirgin özellikleriydi. Ellerinde bulunan Phillipus, Thomas ve Barnabas İncillerinden ayetler okuyorlardı. Oysa onların ellerinde bulunan İnciller 325 yılında yasaklanmış incillerdi.
Castor bir Yunan değildi, bir Romalı da değildi. O aslında şehrin içinden değil şehre çok yakın bir tepede bulunan Galatialı köy olan yıllar önce eskiden şehrin merkezinde bulunan başkentlik yapmış olan (Boyalıca) Paphlagon’dandı. Ataları Avrupa’dan yüzyıllar önce Anatolia’ya gelmiş olan Keltlere dayanıyordu ve o Kelt inadıyla asla Antik Yunan Mitlerinin karıştırıldığı Pavlos’un kendi mektuplarınıda kutsadığı Hristiyanlığa ve onun Baba Oğul Kutsal Ruh üçlemesine karşı koyuyordu.
Castor’un yiğitliğini kentte bilmeyen yoktu. O eski bir askerdi. Roma Ordusundan Tek Tanrıcı İseviliğe geçtikten sonra askerlik mesleğinden kendi isteği ile ayrılmıştı. Bythinia bölge garnizonunda başarılı bir askerken Bythinia Valisi onun ayrılma isteğini geçmişteki başarıları dolayısıyla onaylamıştı.
Castor’un arkadaşı Cladius’ta şehre donmuş gözlerle bakmaktaydı. Cladius ayağa kalktı ve yerden bir taş alıp gelişi güzel ağaçlara doğru fırlattı. Belliki içindeki can sıkıntısını atmaktaydı aslında, taşı değil.
Castor gece karanlığında gökteki parlayan Ay’a baktı ve;
-Ne zor bir imtihan bu. Bir yanda Sezar diğer yanda onun yalaka sahte din adamları. Biri siyasi diğeri ekonomik gücün peşindeler.
-Biri b dünyayı diğeri ötekini parsellemiş. Körler sağırlar birbirini ağırlar Castor. Dedi Cladius
-Ya halk, doğrunun, adaletin, ahlakın, sorumluluğun ve vicdanın değil gücün peşinden gitmekte.
-Herkes kolay olanı seçiyor. Bizler halka " İsa’nın kanı sizi cennete ulaştırır" deseydik bize katılırlardı.
-İnsan üzerindeki iman sorumluluğunu attıktan sonra asıl o zaman tehlikeli oluyor. dedi Castor.
-Evet. Kurtulduğunu veya kutsandığını düşünen insan kendisini kutsayanları kölesi oluyor.
-Yada kurtulduğunu. Diye ekledi Cladius.
-Kendisini kurtulmuş ve şefaate erecek sanan kuldan daha tehlikeli ne olabilir? diye devam etti Cladius.
Castor iç çekti.
-Ne yapacağız Papaz Hypothius Roma Kilise Meclisini Germanicopolis’te (Çankırı’da) toplayacak. Dedi Cladius.
-Diğer Papazların Germanicopolis’e gelmelerini ve İseviliği daha fazla bozmalarına izin veremeyiz. Dedi Castor.
-Aklından geçen nedir? Diye Sordu Cladius.
-Bythinia, Galatia, Philadelphia, Cappadochia ve diğer yerlerde kim varsa haber yollayacağız ve Papazların Germanicopolis’e gelmelerini engelleyeceğiz. Daha fazla bozulmaya izin veremeyiz.
-Bu çok tehlikeli.
-Tehlikesiz önerin var mı?
-Yok. Papazları Roma askerleri koruyor olacak nasıl elegeçireceğiz oları?
-Bilmiyorum. Göreceğiz.
Castor ve Cladius tekrar yukarı daha yukarı da bulunan sürekli rüzgar esen güzel manzaralı Paphlagon (Boyalıca) köyüne gittiler. Castor’un kesme taştan yapılma sağlam bir evi yarın ki toplantıya ev sahipliği yapacaktı.
Castor ve Cladius bir sonraki gece muvahhit arkadaşlarıyla beraber Paphlagon Köyünde Castor’un evinde buluştular. Eğitimli güvercinlerin ayaklarına mesajlar bağlandı ve her biri daha önce eğitildiği eyalete doğru uçtular.
Germanicopolis Valisi Commodus’un her yerde ajanları vardı özellikle Ariusçular diye yaftalanan ve Petrusçu ve Pavlusçu Teslisçi inanışa karşı çıkan muvahhit inanışa sahip olan gençleri yakalayıp zindana atıyorlardı. Germanicopolis Kalesi şehrin en yüksek yerine yapılmıştı. Kale kentin her yerine hakimdi. Fethedilmesi mümkün değildi zira kalenin içinden geçen bir mağara yer altına iniyor ve orada çok büyük bir yer altı ırmağı sayesinde kuşatılsada alınamıyordu.
Paphlagonları Germanicopolis’te sevmiyorlardı. Onların Hritiyanlığından şüphe duyoyorlardı zira Paphlagonlar ataları Kelt inanışını taşıyorlar hala Hristiyanlığı eğreti inanıyorlardı. Castor’da bir Pahlogon köylüsü Kelt’ti ama o gönlünü Tevhide vermişti ve asla Tek Tanrı’dan başka bir ilaha inanmıyor ve Sezar’ı da tanımıyordu. Zira Anatolia’nın her yerinde muvahhit Kelt, Yunan, Pers, Ermeni ve Gürcüler sonuna kadar Petrusçu Teslise direniyordu.
Papaz Hypothius Nicea’ya Roma Askerleriyle gitmişti, orada bulunan Papazlarla görüşmüş ve Synod’u (Kiliseler Meclisi)’ni Germanicopolis’te toplamayı kabul ettirmişti.
Castor ve Cladius arkadaşları Constantine ve Jovian adlı muvahhit savaşçılar Papaz Hypothius’un Germanicopolis’e gelmeden önce yolunu keseceklerdi. Papaz Hypothius Ancyra (Ankara’nın) kuzey doğusunda bulunan Juliopolis üzerinden olan yolculuğunu bu sefer tedbir olsun diye uzatarak daha kuzeyden Cladiopolis üzerinden dönüşünü tamamlamak istemişti. Askerler buna olumlu yanıt verdiler ve Cladiopolis üzerinden dönme kararı aldılar.
Casto ve Cladius ise Papaz Hypothius ve askerleri Juliopolis’in çıkış ormanlarında yakalamayı düşündüklerinde son anda Juliopolis’te bulunan bir Muvahitten Papazın kuzeyden gideceğii öğrendiler. Castor ve arkadaşları hızla atlarını kuzeye sürdüler. Sonunda Papaz’ı ve askerleri ormanda gördüler. Uzun Batı Karadeniz Pontus Alplerinin çamlarının aralarında ilerleyen küçük konvaya sokuldular. Yaklaşık 12 asker vardı. üçü geriden gidiyor üçü önden giderken altı asker ise papazın çevresinde bulunuyordu.
Castor adamlarını ilerdeki geçide yerleştirdi. Planları geçitten tam geçerken Castor ve Cladius Papazın etrafındakilere saldıracak okçular ise diğerlerinin yanşmasını engelleyecekti. Jovian çok iyi bir okçuydu. Ön ve arkadaki adamlar öldürüldükten sonra Constantin ve Jovian duruma göre aşağı inip Castor ve Cladius’a yardım edecekti.
Plan başarılı oldu ve Papaz Hypothius yaralı ele geçirildi.
Elleri bağlandı ve ata bindirildi.
-Beni ne yapacaksınız? Sezar sizi yaşatır mı sanıyorsunuz?
-Kormak öldürmüycez. Sadece Synod’un toplanmasını engelleyeceğiz. Dedi Castor.
-Castooor. Sen öldün. Dedi Papaz.
-Doğum ve Ölüm gibi Rabbimizin bize yazdığından başkası grçekleşmez. Dedi Cladus.
-Bak seennn. Dedi Papaz ve devam etti.
-Sizler değilmisiniz kaderi inkar eden. Ne oldu? Petrusçu diye dalga geçiyordunuz bizimle.
-Hypothius, insanları kör ve şeytani kader anlayışına sokan sizsiniz. Phillipus incilinde "Madem beni saptırdın bende kullarını saptıracağım" diyen Şeytanla aynı kader anlayışınız var. Onun kader anlayışı seninkinden farklı değil papaz, kendin saparsın, Tanrıyı suçlamak olmaz. Tercihlerimiz sorumluluğumuzdur. Dedi Castor.
-Gerçi seni İsa’nın kanı kurtaracak değilmi? Sen Sezar’ın k.çını yalamayı tercih ettin biz etmiyoruz. Tercih meselesi anladın mı? Diye ekledi Constantine.
-Hepiniz hesap verceksiniz pis zındıklar. Dedi çaresizce Papaz.
Gece kamp yapmak için durdular. Jovian usta okçuluğunu göstererek bir ceylan avlayıp gerir. Ateş yakıp ceylanı üzerinde pişirirler. Yemekten sonra yorgunluk çöker ve sırayla nöbet tutarak derme çatma kurdukları çadırda uyurlar.
Gece nöbet sırası Jovian’dayken Nöbet tutması gereken Constantin’i uyandırmaya gider. Constantin güçlükle uyanır ve nöbet için etrafta dolaşmaya başlar. Papaz Hypothius eline gizlice geçirdiği sivri ve keskin bir taşla geceden beri yavaş yavaş urganı kesmeye çalışır bileğindeki ipin kopmasıda an meselesidir.
Papaz diğer yandan çadırda değildir, yanı başında yorgun ve uyuyan Jovian’ın iyice uykuya dalmasını bekler ve ipi hızla keser. Ayağındaki ipide sessizce çözer. Amacı önce Castor’u uykusundayken öldürmektir. Zira eğer o ölürse Hrisitiyanlığın başına bela olan bu adamdan kurtulunacak olduğuna inanmıştır. Bu uğurda kendi canını bile tehlikeye atmaktan çekinmez. Papaz Hypothius’a göre Teslis inanışı tek doğrudur. Bu doğrunun önüne kim dikilirse Şeytan tohumudur ve yok edilmelidir.
İplerini çözen Papaz yavaşça uyuyan Jovian’ın kılıcını yerden alır. Sessizce ormanın çimlerinin üzerine basarak Castor’un çadırına yavaş yavaş ilerler. Çadırdan içeri girmek üzeredir ve kılıcı tüm gücüyle uyuyan Casto’un üzerine vurmak için kaldırır, yüzünde kin ve öfkenin karışımı bir duygu vardır, gözleri çakmak çakmak yanmakta yüreğindeki nefret ateşi ise bundan daha büyüktür. Eline fırsat geçmiştir işte ve Kuzey Anatolia’da, Paphlagonia ve Galatia’nın Tevhidi hareketinin başının kafasına kılıcı indirmek üzeredir şimdi.
Tam indirmek üzereyken birden ıslık alan bir ok sesi duyulur. Ok Jovianın yayından fırlamıştır. Yakın mesafeden sonuna kadar gerilmiş olan ve iç kasnağı sert ağaçtan dışı ise esnek yumuşak ağaçtan yapılma moğol yapımı bu yaydan fırlayan ok papaz’ın sırtından girmiş ve kalbinden çıkmıştır.
Papazın yüzündeki o kin nefret ifadesi yerini kendisine saplanan oka bakarken şaşkın ve "has.ktir nerden çıktı bu şimdi" ifadesine dönmüştür. O başaracağına olan inancın hayal kırıklığı içinde sanki bir kazanımmış gibi elinde kılışla vuramadığı Castor’un üzerine tıpkı gemi yapımı için kullanılan kara çamların devrilmesi gibi devrilince Castor şaşkınlık ve korkuyla uyanır ve yerinden kalkar.
Elinde okuyla Jovian’ı gördüğünde ve ağzından kan gelen ve gözleri açık ölen Papaz’a bakar.
-Sana bir can borcum var. Der Castor.
-Bana bi borcun yok Rabbine var Castor.
Castor ve adamları Germanicopolis Synod’unun toplanmasına engel olamazlar fakat bu konsül’e çok az papaz katılabilmiştir.
Anatolia’da Muvahhit tevhide inanmış İseviler, Romalılar ve Bizanslılar tarafından yok edildiler. Onların(Muvahhit isevilerin) temsilcisi olan Muvahhit Selçuklular yıllar sonra Roma ve Bizanslılardan Hierrapolis’te katledilen (Hz. İsa’nın gerçek havarisi St. Phillipus) Hz. Filip’in ve Arius’un Tevhide inanmış öğrencilerinin intikamını almıştır.
Anatolia’da hak ve batıl, doğru ile yanlış, adil ile zalim her zaman en fazla mücadele alanına sahip yer olmuştur. Anatolia doğu ile batı’nın kuzey ile güney’in en önemli köprüsü ve buluşma noktasıdır. Bu köprüden gelen geçen çok olmuştur. Önemli olan bu köprünün adil, etik, sorumlu ve vicdanlı ellerin altında olmasıdır.
Bu yazıyı, Anadolu’nun her yerinde Tevhit inanışından ayrılmadan mücadele vermiş olan Hz. Ari (Arius) taraftarlarına, Muvahhit Galatyalılara, günümüzün Muvahhitlerine, Çankırı Halkına ve Çankırı’nın ( Boyalıca Köyü ) Esentepe Mahallesine adıyorum.
Ayhan Özcimbit
Yasal Uyarı: Yazı kaynak belirtilmeden paylaşılamaz. Yazıya aktif link verilebilir.