- 379 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İnanç 5
Köleci kültür kendisine aktarılan kendisine göre içi boş anlaşılmaz olan insan kavramını kendi kullanım kültürüne göre dolduracaktı. Bu dolduruşa göre insan eşrefi mahlûktu. Yani yaratılmışların en şereflisiydi! Diğer canlılara ve dünyayı insan içinci oluşa göre yansıtıp bakan bu anlayış insana oldukça büyük paye veriyordu.
Bir deve, bir inek vs.; insanlar için sütü içilsin, derisi giyilsin, eti yenilsin, üzerine binilsin denen bir "insan içinci yaratılır olma anlayışları ve anlatımları, meşruiyetliğiyle" ortaya konuyordu! Artık deveyi, ineği vs.’yi insanlar gönül rahatlığıyla ve istediği gibi tasarruf ederdi. Hiç bir sakıncası yoktu!
Siz doğanın içinde oluşla, doğada akış halinde olan enerjiyi ve enerji düzenleme mekanizmalarını doğanın bir parçası oluşla, doğadan yalıtıp; görece kontrollü süreçlerle yine görece bir iç düzen biçimine getiriyordunuz. Yani doğadan içinize alıp yalıttığınız parçayla, dışınızdaki doğanın tam size göre; sizin istediğiniz gibi bir uyum olması kaçınılmaz bir durumdu. Dış dünyanın yani doğadakilerin; tam da sizin istediğiniz gibi olmağa, siz için olup sizin için yaratılmağa(!) elleri mahkumdu.
Değil insan, bu bağlamda bir inek bile doğada yararlandıkları nesnelerin hepten kendi kullanımı için olduğunun beraatını almıştı. İnsanlık tarihi köleci sisteme gelince, köleci sistemle insanların eşrefi mahluk oluşları unutulmuştu. Köle ve efendi oluşla insanların eşrefleri kategorize edilmiş süreç efendi ve köleye göre düzenlenmişti. Deve, inek, tarla birilerine hesapsız ve hadsiz verilirken; yoksulluktan mala eğilimli olan Meva ile elinde malı olan mevlaların nefsi olan sabrları; sınava çekiliyordu!
Mevalar malsız oluşla ve açlıklarına rağmen mal karşısında mala saldırıp gasp etmiyerek sabırlarını pekişip öte dünyada cennet olacak yerlerini hak ediyorlardı. Mevlalar da mal sahibi oluşla, mal mülk içinde azıtıp sapıtmayarak ve şükrederek sabır kazanıyorlardı. Varsıllar eğer bir de tasadduk ederlerse ne iyiydi.
Bunca çelişki içindeki mevcut köleci düzen çelişkilerini kitlelere ancak böyle açıklayıp, ancak böyle sindirtebiliyordu. Çünkü durumun böyle olmaması için ortada bilinen bir nesnel nedensellikler göremiyorlardı. Nesnelce iz üzerinde duruma hâkim olmanın bilgisi genel oluşa göre pek pek yoktu.
Böylece rızk ve mülk, asıl sahibi olan Tanrı tarafından eşitsiz; hesapsız; yaptığından sual olunmaz bir şekilde pay edilmişti. Bu bağlamda mülk eşrefin, eşrefsiz liği (köleliği) pahasına dağıtılmıştı. Mülkü olan Mevlalarla; yani efendiler ile mülkü olmayan meva; yani köleler (kullar) kendi içlerinde eşref olmaktan çıkmıştı! Bunun meşruiyetlik vizesi de ilahi TAKDİRDİ.
Bunda ne var derseniz, kültür insanı olmakla dünyayı yaşantı aşmanızın dünyaya bakış ve sorunları çözme zamanı, başka akar. Takdir anlayışlı oluşla soruna bakmanın ve sorunu çözmenin zamanı bambaşka akar. Ve takdirci olan ikinci görüş dünyayı YAMULTARAK dünyaya bakan bir görüş olmakla insanı insana ve insanı toplumuna ve insanı dünyaya yabancılaştırmaktadır.
Böylece dini inançların daralan mantık olma sorunsalları bir kez daha ortaya çıkar. Bu kabil yamultucu söylemlerle dini inançlar süreci daraltırlar. Yani dini inançlar, olay ve olgularla süreci daraltan bir anlama ve anlatım şekline sahip olurlar. Ve bu darlıkla yorum yapmaları özellikle dini inançların kendi darlıklarını ortaya koymaları bağlamında oldukça isabetlidirler.
Bir kes şu iyi hatırlanmalı ki, inanç aklın karşıtı değildir. İnanç deyince de, tam olarak bu günkü dini değerlemeleri anlamayacağız. Dinler inanç alanının içinde taşınmalı yüklenmeli kalıplar oluşla, inanç zemininde devinirler. Ama dinlerin hiç birisi de inanç alanlı zeminin tümünü kapsayamazlar.
Dinler inanç alanlı zemine göre çok dar olmaları ve dinler inancı alanın çok az özelleşmiş bir kısmı oluşlarıyla sınırlı olup inançların değişip gelişir olmalarına karşın inanca göre dinler değişmezlik kalıpları içermeleri nedenle dinler inanca göre de gericidirler. Dinler insan bilincinde üst öznel sübjektiflikleri içindedir.
Dinler genel olarak bir türden oluşlarıyla kitleseldirler. Oysa inanç kişiselliği de içerirler. Dinler zıtlarıyla ve değişip dönüşmeleriyle sizin gibi olmamayı da içerir. İnançların bir yanıyla özel ve ilahi dinlerle müştemilatsalar da diğer pek çok yanıyla; oluşan, kişisel duyumlarla yaşantılarsan, bilimsel de olabilen bir süreçler bağıntılılığı alanıdırlar.
İnanç insan yaşamına denk düşüp te, insan zihnine konu oluşla yeniden ve yeni oluşun tekrarlarıyla tutum edinilişti merakınıza denk gelen; bir ucu kılgıdan uzak bir bölümü kılgın bir bölümü kılgın olabilecek etki ve etkiyenlerdirler. Yani akıl erdirmek isteyip te, akıl erdirilemeyen konulara da denk düşer ön kabuldürler.
İnancın ikinci bir nedeni de enerji probleminizden kaynaklanır olmasıdır. Merak etme eğilimi, fazladan enerji harcanmasıdır. Enerji organizmalar için çok büyük bir maliyettir. Bu nedenle enerji, organizmalar tarafından tasarruf edilmenin eğilimleri içinde oluşla; organizmalar tarafından tutumlu olunmaya tabiidirler.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.